Restoranta girip dışarıya yakın bir masaya oturdu. En son julian'ın ayarladığı bir kızla japon yemeği yemişti. Bill japon mutfağını sevmemesine rağmen kıza sevdiğine inandırmak için etmediği yalan kalmamıştı. O günden belli ikinci kez japon restorantına gelen Bill memnun kalacağından emin değildi. Masaya oturduktan beş dakika sonra garsonluk yapan bir genç geldi. Bill garsonun aşırı genç olması sebebiyle geç gelmesine aldırış etmedi. Menüyü veren garson hızlı bir şekilde, başka masalara yetişmeye çalışıyordu. Bill içecek ve yiyeceğini seçtikten sonra garsona işaret etti. Garsonun gelmesiyle yan masada ki japon adamın garsonu terslemesi bir oldu. Bill kaşlarını çatıp, japon adama bir iki dakika baktıktan sonra önüne döndü. Adamın hareketleri ve sesini yükseltmesi gitikçe sinirini bozmaya başlamıştı. Bill birden masadan kalktı. Bir şeyler olacağını fark eden restorant sahibi yaşlı adam, bill'in omuzuna dokunup "biz günde bunun gibi kaçıyla uğraşırız.Bilirmisin? lütfen Siz, oturun beş dakika'ya servisimiz başlıcak." Bill çaresizce japon adamın gülüşlerini duya duya Yerine oturdu. Garsonlar servise başladığında japon adam ve Bill birbirine ters bir şekilde bakışıyorlardı. Bill bir kaç dakika boşluğa baktı. Sonra önüne dönüp çatal kaşığı eline aldı. Ve hiç birşey olmamış gibi yemeğini yemeye başladı. Ara sırada adamın hareketlerini suzuyor sanki bir hamle yapacağına emin gibi tetikte bekliyordu. Yemeğini bitirmek üzereyken japon adamın telefonla yer bildirdiğinin farkına vardı. Bill garsondan hesabı getirmesini istedi. Genç garson hesabı getirdiğinde " lütfen dikkatli olun şu tartıştığınız adamın adı negata ve arkası'da sağlam yani buradan çıkmadan önce bir kaç arkadaşını arasan iyi olur. Bence, birde gelen arkadaşların boş gelmezse güzel olur. Bu çete bozuntusunun sağı solu beli olmaz." Bill garsona "sağol ama hiç bir arkadaşımı aramaya niyetin yok onların başlarının belaya girmesini istemem." dedi. Garson kısık bir ses tonuyla " tamam'da yalnız olmadığını görürse birşey yapmaz en azından" diyerek nazikçe uyardı. Bill
gülümseyerek "teşekkürler " diledi. garson arkasını dönüp "önemli değil asıl ben teşekkür ederim." dedikten sonra Bill telefonunu eline aldı. Ve arkadaşı lovis'i aradı. Lovis, bill'in Üniversite arkadaşıydı. Üniversiteyi bitirdikten sonra Askeriyeye katılan lovis kalıbı yerinde kimseye eyivalahı olmayan biri lovis'in telefonu çalıyordu. Ama telefonu açmıyordu. Bill biraz daha oturdu. Ve garsona dönüp su istedi. Garson suyu getirdiği sırada telefon çaldı. Bill telefonu arayan kişinin lovis olduğunu anlayınca derin bir nefes aldı.
Bill telefonu tüm sakinliğiyle açtı. Ve "merhaba lovis, ben bill" dedi. Lovis " merhaba'da neden o kadar sesiz konuşuyorsun bill Bir sorun mu? Var." Bill sessizliğini bozmayarak" başım derte bana yardımcı olabilirmisin" " tabi ne oldu vaktin varsa anlat istersen " " tabi anlatim restoranta yemek yerken bir Japon'la tartıştım aramadığı yer kalmadı. Gerçi bende seni aradım ama neyse" "sorun değil Bill her zaman yardımcı olurum sana sonuçta bir geçmişimiz var. kardeşim adresi mesaj at yeter. " Bill bir an böyle dostlarının olduğu için gurur duydu. Fakat bill'inde ona az yardımı dokunmamıştı. Adresi mesaj atağında garsonun yaklaştığını fark etti. Garson ona bakıp "Ne yaptınız bey efendi araya bildiniz mi? birilerini " dedi. bill somutarak " aradım ama içim hiçte rahat değil "garson diğer masalarak bakarak " üzgünüm bu şey benim yüzünden başınıza geldi. " dedi. Bill kafasını kaldırıp " sorun değil birilerinin onlara hatini bildirmesi gerek " diyerek karşılık verdi. Negata, Bill'in oyalandığını fark edince yanında ki adamını bill'in masasına gönderdi. Japon adam bill'e yaklaşıp "sonsuza kadar burada oturmayacaksın değil mi?" Diye sordu. Bill sakinliğini bozarak yüksek bir sesle" öyle bir niyetin yok. " sinirli bir ifadeyle adamın arkasından baktı. japon adam arkasını dönüp istediğin kadar otur bekleriz diye tekrarlayarak yürüdüğünü izledi. Bill hesabı son kez istedi. Ve masada ki bıçağı takım elbisesinin kolunun içine sıkıştırdı. Genç garson parayı alırken " dikkatli ol lütfen sana zarar vermelerine izin verme gerekirse bizde mudehale ederiz." dedi. Ama restorantın sahibi yaşlı adam genci köşeye çekip, sen karışmayacaksın diye uyarıp dışarı çıktı. O da haklı restorantına zarar gelmesini istemiyor ama bunlar başıma hep iyi niğetim yüzünden başıma geliyor. Diye kendi kendiyle konuştu. Bill kapıya yönelip kapıyı açtı. İçeri baktığında Japonların ayaklanışlarını fark etti. Kapının önünde bir sagara yakıp derin bir nefes içine çekti. Ve köşede ki ara sokağa hızlıca girdi. Ardından negata'da koşturuyordu. Tam yanına yaklaştığında Bill'in yüzüne bakıp "şu içerde ki kükreyen adam nerde şimdi korkak herif " diye ses tonun yükselterek Bill'se ona " bunu tüm arkadaşlarını toplayıp bir kişiyi dövmeye gelen kişi mi? Soruyor " diye karşılık verince Negata bu cevabın karşısında kaskatı kesildi. Ve " o halde sadece ben geliyorum bakalım yumruklarında ağzın gibi laf yapıyor mu? " dedi. Bill " ona sen karar vereceksin " diyerek hamle yapmaya başladı. Negata sırtında ki bıçağı çıkarıp " benim avantajlarım var. Üzgünüm " diyince Bill masadan aldığı bıçağı çıkardı. Ve " bak bakalım burada ne var. bende boş değilmişim " dedi. Negata onda'da bıçak olduğunu fark edince tamam o zaman indirelim bıçakları diyerek bıçağı yere attı. Buna karşılık olarak'ta Bill bıçağı indirdi. Birbirlerine iyice yaklaştılar. Bill negata'ya ardarda vurmaya başladı. Bill, negata'nın karşılık vermemesi için tüm gücüyle vuruyordu. Sersemleyen negata ağzını bile açamaz hale gelmeye başlamıştı. Bile, Bill adamın üstüne çıkıp elinden gelen en hızlı bir şekilde vurmaya devam etikten sonra Negata'nın her yeri kan içinde kalmış ağzını açamayacak hale gelmişti. Bill artık acıyıp adamı bırakmaya karar verdi. Adamın üstünden kalkıp yüzüne bakmaya başladı. Negata dizlerinin üstüne çıkıp yere bıraktığı bıçağı eline aldı. Ve adamlarına "öldürün şu piçi" diye bağırdı. Adamların yaklaştığını farkeden Bill son kez negata'ya diz kapağıyla vurup koşmaya başladı.restorantın önünden geçtiğinde restoranta ki garsonu gördü. Ve ona bakıp göz kırptı. Genç herşeyin yolunda olduğunu anladı. ve bill'e gülümseyerek selam verdi. Bill, önüne döndüğünde arkadaşlarını gördü. Lovis arkadaşının koştuğunu fark edince hızlandı. Ve bill'in yanına geldiğinde "bu halin ne ? Böyle elinde ki kan lekeleri ne bakıp, sana birşey olmadı. Değil mi?" Diye sordu.Bill yüzüne bakıp "dersini verdim ona" dedi. "Ama peşimdeler. Lovis gitmemiz gerek " diye ekledi. Lovis kaçmanın hiç bir anlamı yok diye düşündü. Ve " hayır kaçmak yok bırak gelsinler " lovis'in kendiyle getirdiği arkadaşlarından biri rozetini çıkarıp Bill'e gösterdi. Ve "Ben polis memuru rayn lütfen sakin olun ve olayı anlatın " rayn lovis'in en yakın arkadaşı olduğu için her işi düştüğünde lovis onu çağırıyordu.Bill onların arasında kendini güvende his etti. Ve " lovis'e anlatmıştım restoranta bir gurup japonla laf dalaşına girdim ve beni dövmeye kalktılar." " peki şimdi nerdeler " " peşimdelerdi. En son " Bill arkasına baktı. Ve "işte geliyorlar" dedi. Lovis onların geldiğini fark edince arkadaşlarıyla saklandılar. Negata ve adamları hiç bir şeyden habersiz Bill'in etrafını sardılar. Bill'in arkadaşlarının hepsi lovis'ten gelecek haberi bekliyor. Lovis negata'nın niyetini beli etmesi gerektiği düşüncesiyle bir çitanın geyiği süzer gibi izliyordu. En sonunda negata'nın adamlarından biri bir pala çıkardı. Ve sağa sola sağlamaya başladı. Lovis hemen harekete geçti. Rayn'ın havaya bir,iki el ateş ettikten sonra elinde ki palayı yere bırakan japonun bacağına ateş eden rayn tüm dikkatleri üstüne çekti. lovis ve arkadaşları kendini kavganın ortasına atılar. Onlara kim karışı koya bilirdi. Ki deniz kuvvetlerinde yapmadıkları eğitim yoktu. Sonuçta Lovis, kendini kavgaya o kadar kaptırmıştı. Ki ara sokağa birini çekip yerden soktuğu taşla kafasını çok sert bir şekilde vuruyordu. Bill bir ara kavga etmeyi bırakıp etrafını izlemeye başladı. Arkadaşları o kadar acımadan vuruyorlardı. Ki lovis'i çağırdığına pişman olmuştu Bile. bill, artık vurmayın diye bağırmaya başlasada onların bu eğlenceden çıkmaya hiç niyetleri yoktu. Sonunda merkez toparlamaya başladığında Rayn, negata ve arkadaşlarına kelepçe taktı. Ve polis arkadaşlarından bir ekip göndermeleri için yardım istedi. Lovis, bill'e "arabaya gitmemiz gerek artık bundan sonrasını rayn halleder" dedi. Tüm arkadaşlarını geldiği otobüse toplayan lovis bill'i evine kadar bırakmak için şoförü yolu tarif etti. Lovis yolda giderken bill'e "sende ordu'da olsaydın çok güzel olurdu. " diye konuşmaya başladı.Bill gülümseyerek "benim işim şu an çok güzel teşekkürederim her şey için özeliklede bu gün için " lovis biraz sesiz kaldıktan sonra " önemli değil hiç bir zamanda önemli olmayacak" kardeşim diyerek ekledi. Bill'in apartmanlarının önüne geldiklerinde Bill aşağı indi. Ve Rayn'a dönüp tanıştığıma memnun oldum ve hepinize teşekkürederim tekrar " dedi. Otobüs gittikten sonra merdivenlere yönelip adımlarını sıklaştırdı. Bill kapının önüne Frank'in oturduğunu gördü. Frank onun o halini görünce ayağa kalktı. Ve " yüce tanrım bu halin ne senin böyle " Diyerek çıkıştı. Bill'in üstü başı kan doluydu. Ve gözünün biride morarmış haldeydi. Bill frank'e bakıp "sonra anlatırım ne olursun birşey sorma" dedi. Ve yukarı ikişer adımlarla çıktı . evinin kapısına gelince anahtarı paspasın altından alıp. Kapıyı açdığında içeriden sesler geldiğini fark etti. Negata'nın adamları olabilir diyerek şupelelendi. Yavaşça ve sesizce yatak odasına geçti elbise dolabının üstünde ki silahı aldı. Ve emin adımlarla ilerlemeye başladı. Sesin en çok geldiği yere mutfağa yöneldi. Ve masanın üstüne bıraktığı posta mektubu ve kutunun orda olmadığı dikkatini çekti. Mutfağın kapısına yaklaştığında kapıya bir tekme attı. Ve silah ile içeri daldı. O anda içeride ki genç bayan çığlığı bastı. Ne olduğunu anlamayan Bill kadını susturmaya çalıştı. Genç bayana "burada ne işiniz var." Diye sordu. Genç kız çığlık atığı ıçin ağzını tuttu. Ve titriyordu. Ve kekeliyerek" temizlikçi istemişsiniz bizim şirketten istediğiniz bayanın tatil günü beni gönderdiler. Yoksa bu ev sizin değil mi?" dedi. Bill. Silahını elbisesine koyup " bu evde ben yaşıyorum kabalığım için üzgünüm sizin burada olduğunuzu bilmiyordum" diyerek kafasını aşağı eğdi Bill. " genç kız bill'in yüzüne bakarak " sorun değil yaralarını temizlememi istermisin " diye sorunca Bill karşısında kıpkırmızı oldu. Mutfağa girdiğinde yaptığı kabalıkta aklına gelince ne diyeceğini bilemedi. Biraz bekledikten sonra usulca " senin adın ne? " diye sordu. " adım Adela ama sen benim soruma cevap vermedin" Bill kafasını kaldırıp mutfakta ki dolaplardan birinin kapağını işaret etti. Adela dolabı açtığında ilk yardım setini gördü. Buda adela yetmişti. Zaten yemek masasına ilk yardım setini koyup içini açtı. Biraz pamuk çıkarıp ıslatı. Yara yerleri silerken Bill gözlerini kırpmadan onu izliyordu. Bir an böyle güzel bir kız nasıl temizlik şirketinde çalışır diye düşündü. Adela. Bill'in gözlerine bakıp " konuşmak istermisin " diyince Bill çok sevindi. O sormasaydı. Konuşmak için fırsat koluyordu. Zaten ve " olur sevinirim " dedi. Bill, gözlerine bakarak " bu olanları sormayacağım nerede çalışıyorsun " bill'in karşısında çok güzel yirmi beş yaşlarında sarı saçlı mavi gözlü prenses gibi bir kız vardı. Sözlerini seçerek konuştu. " hastanede çalışıyorum hasta bakıcısı olarak " Adela. Bill'in yara yerini temizledikten sonra ayağa kaktı. Ve salona geçti. Bil televizyonun karşısına oturup adela ya gelmesini işaret etti. Nazikçe adela yanına geldiğinde " peki burada bir mektup ve kutu olacaktı. " dedi. Adela yatak odasına gidip eşyaları getirdi. Ve sehpanın üzerine bıraktı.Bill ne olduğunu bilmediği şeyi adela'nın yanında açmak istemedi. Zaten Adela onun rahatsız olduğunu anlamış olacak ki " ben artık gideyim burada işim biti " dedi. Bill üzgün bir ifadeyle ona bakıp "yarın içinde gelir misiniz ? " diye sordu. Adela bill'in gözlerine bakıp "Benim işim bu ne zaman isterseniz şirketi ararsınız." daha adela sözünü bitirmeden arayacağıma emin olabilirsin Adela'nın gülümseyişinin farkına varınca ona hayran hayran baktı. Adela eşyalarını toplarken ona büyülenmiş gibi baktığını adela görünce bu kadar yakışıklı bir adam benim gibi birine nasıl böyle bakar ki galiba yanlış anlıyorum diye kapıya doğru gitti. Bill heyecanlı bir sesle " dur ben seni bırakırım arabayla " dedi. Adela kapıyı açarken bill'in arabanın anahtarını koşarak çekmecesinden aldığının farkına varınca resmen ona ilgi duydu. Beraber aşağı inince adela "yalnız beni buradan şirket arabası alacak " dedi. Bill, adelaya önce ki kızlara duyduğu ilgiden daha fazlasını his ettiğini her geçen dakika fark ediyordu. Resmen kalbine söz geçiremez hale gelmişti. Daha tanışalı kaç saat olmuştu. Ki bu sevginin anlamı ne diyerek düşündü. Artık susmayarak "yemek yiyelim mi? Bir yerlerde ne zaman olduğu hiç fark etmez " diye tüm samimiyeti ile sordu.adela sarı saçlarının arasından sesiz bir şekilde " olur ama bu gün değil değil mi? " dedi. " Bill gözlerine yaklaşıp "ne zaman istersen yarın olur mu? " diye sordu. Adela bu kadar yakışıklı birini fazla kırmak istemeyip " yarın tamam olur. "dedi. Bill sevindiğini beli etmemeye çalıştı. Ama bu nasıl mümkün olabilirdi.ki resmen havalara uçuyor gibiydi. Ve o anda bir araba yaklaştı. Temizlik şirketinin arabası bill. Adela'ya döndü. Ve " şirketi ararım yarın tekrar gelirsin olur mu?" dedi. Adela kafasını sağlamakla yatindi. Adela'nın mavi gözlerine son kez bakıp "ben yarın iş'te olacağım sen aynı yerden anahtarı alıp işini yaparsın " araba ilerlerken Bill koşar adım eve doğru gitti. Merdivenleri ikişerikişer atlayarak çıktı. Ve kapıdan içeri girince ilk gözüne çarpan şey nerden gönderildiği beli olmayan bir zarf ve kutuydu. Televizyonun karşısına geçip eline önce zarfı aldı. Zarfın üstünde " merhaba gerçekler " diye bir not vardı. Zarfı açıp ilk satırlarını okumaya başladı. Zarf okumak istemeyeceği şeylerle doluydu. Göz yaşlarını silip zarfın en başına dondu. Ve yüksek sesle okunmaya başladı.
merhaba küçük beni zarfı okuyunca tanıyamasan kutuyu açınca kesin tanırsın. On beş yıl geçti. İşte o zevkli günden sonra on beş yıl değişen çok şey var. Ama sen gençleşmiş büyümüşsun bense küçülüp buruşmuş gerçi o kadar yaşlı değilim o günün tekrarı olsa aynı güçle tekrar yaparım yirmi dört yaşındaydım belki biraz apdaldım ama yinede pişman değilim sanırım ama senin gözünün önünde yapmamalıydım kabul ediyorum.
Kendimi kayıp ettmiştim o güzelliğin karşısında ne yapabilirim ki hapisten çıkalı iki yıl oldu. Ve seni zarzor buldum aslında kodese girdiğimden dört yıl sonra deli rolüyle bir tımarhaneye gönderildim on bir yılımıda Tımarhane de geçirmiş oldum aslında hapishaneye göre bir saraydan farksızdı. Tımarhane iki yıldır. Dışardayım ve annende bulduğum zevki kimse yaşayamadı.
Bill.okumayı bırakıp göz yaşlarını silmeye yetişiyordu. Mutfağa doğru gidip yüzünü yıkadı. Bill kendisinin bundan fazlasına dayanacağına emin değildi. Kutuyu açmamayı bile düşündü. İlk başlarda ama açacaktı.tekrar yerine geçtiğinde göz yaşlarından şırıl sıklam olan zarfı eline aldı. Kaldığı yerden devam etmeye başladı. Yüksek sesle okuyarak başladı.
Cezam işlerken çok düşündüm benim artık ölmem hiç bir şey ifade etmez peki ya senin hayatını kayıp edersen bir şey farkeder mi? Çıktığımda anladım ki içerisi dışardan daha güzel on beş yılda çok şey değiştirmiş kendinden hayat şimdiki dünya'ya ayak uydura bilirmiyim bilmiyorum açıkcası neyse okurken eğlenmişsindir. Umarım bakalım izliyincede eğlenecekmisin evet çok basit olurdu. O, günün sadece tadını çıkarmak daha fazlası var. O, kutunun içinde şimdi kendimi çok yorgun his ediyorum ama kendime güvencim sonsuz unutma şuan cezam biti. Kendini hazırla herşeye ölüme, acıya, yok oluşa, vede korkuya karşımda on beş yıl önce ki korkak ve saklanmanın bir çözüm olmadığını anlayan bir kişi olabilir. Ama ben hazırlıklıyım sana ne mi? Yapacağım diridiri derini yüzdükten sonra acı çekerken seni izleyecek gözlerinin içine bakıp tüm gücümle kahkaha atacağım bunu sen değiştire bilirsin yada benim istediğim olur. Gerçi muhtemelen benim istediğim olacak görüşmek üzere benim küçük eğlencem
yazan : calvin
Bill kendini çok garip hiseti yaşadığı korku değil intikam alma isteğiydi. Elini kutuya götürüp hızlı bir şekilde açtı. İçinde bir kanlı bayan elbisesi bir kaset ve onlarca boş mermi kovanları ile karşılaştı. Gece rahat uyumak için izlemek istemedi. Gerçi bu mektuptan sonra nasıl uyuya bilirdi. Ki kaseti izlemeyi sabaha bırakıp pencereden dışarı baktı. Dikkatli şekilde dışarda görünen birşey yoktu. Kapıları ve pencereleri iyice kitleyip yatağının başına geçti. Yatağa uzanıp ne yapmalıyım diye düşündü. Sabaha kadar, güneş kendini gösterdiğinde bile uyumamıştı. Bill kafasını tavana dikmiş kızarmış gözleri ile pencereye bakıp duruyordu. Saat tam olarak 4.00 de gözlerinin kapağı kapandı. Bill iki saat sonra uyanınca ne yapacağını kafasında kurgulamış halde zıpladı. Yatağından şık elbiselerinden birini giydi. Ve mutfakta ki sesleri tekrar duymaya başladı. Adela'nın gelmiş olacağını düşündü. Ama yinede takım elbisesinin çeketinin cebine sıkıştırdı. Silahını mutfaktan içeri girince yanılmamış olduğunu anladı. Adela içeride kahvaltı. Hazırlıyordu. Hemen yatak odasına gidip silahı yerine koydu. Ve adela'nın yanına gidip " günaydın " dedi. Gülümseyerek adela da ona "günaydın" dedikten sonra yemek masasına davet etti. Bill'i, Bill masaya oturduğunda adela'nın aceleci hareketleri gözüne çarptı. Adela masayı donatıktan sonra bill'in yanında ayakta beklemeye koyuldu. Bill. Adela'ya dönüp masaya gelmesini rica etti. Ama hiç umadığı söz ile karşı karşıya geldi. Adela ona " pardon ama ben bir hizmetçiyim size hizmet için sadece burdayım " dedi. Bill ona sinirli bir ifadeyle bakıp " sen ropotmusun otur hadi benim misafirimsin sadece bu kadar erken burada olacağını bilseydim ben sana hazırlardım " dedi. Adela masaya oturduğunda çatal ve bıçağı bırakıp onu gözünü kırpmadan izlemeye başladı. Onun utandığını fark edince "çok güzelsin" diye söylendi. Adela masada olduğuna bu kadar utanmasına rağmen birde bu söz gelince iyice kızardı. Ve "teşekkürederim "diyerek karşılık verdi. Bill'in gitme vakti gelmiştide geçiyordu.