3,bu gece ay seninle birlikteyken çok güzel değil mi?

192 44 34
                                    

Seungmin ve Jeongin'in tanışmasının üzerinden 3 ay geçmişti. Gençler birbirlerinin telefon numaralarını almışlardı ve 3 aydır aralıksız konuşuyorlardı. Seungmin hâlâ heykeltıraşın bu kadar yakınında olmaya alışmış olmasa da onunlayken nefes aldığını hissediyordu. Heykeltıraş onun en güzel duyguları tatmasını sağlıyordu. Mutluydu Seungmin. Düşüncelerinden çalan telefonunun sesiyle sıyrıldı ve telefonu kulağına koydu.
"Efendim?"
"Seungmin? Nasılsın?"
Seungmin heykeltıraşın sesini duyduğunda derin bir nefes aldı.
"İyiyim Jeongin-sshi sen nasılsın?"
"Ben de iyiyim. Eğer bugün işin yoksa bana katılır mısın güzelim?"
Seungmin duyduğu hitapla birlikte kızardı. Heykeltıraş ona hep böyle sesleniyordu. Seungmin nedenini sorduğunda ise çok güzel olduğunu, bu güzelliğin ise sadece ona özel olmasını istediğini söylemişti.
"Ya! Jeongin! Bana şöyle seslenme! Ayrıca işim yok gelebilirim seninle. Nereye gidiyoruz?
Jeongin telefondaki gencin sitemiyle kıkırdadı. 3 ayda öğrendiği çok şey olsa da bir şey vardı ki o da Seungmin'in utanışını görmek onun mutluluktan havaya uçmasına sebebiyet veriyordu. Gerçi Seungmin ne yapsa Jeongin hep ona aşık aşık bakardı.
"Piknik yapalım diyecektim. Havalar da ısındı hem. Ne dersin?"
Seungmin buna hayır diyemezdi. Piknik yapmayı çok severdi. Jeongin'le ilk defa böyle bir buluşma yapacaklardı. Heyecanlanmıştı.

"Tamam derim. Kapat o zaman da hazırlanayım Jeongin Bey."

Seungmin bunu söylediği an kulaklarını telefondaki adamın kahkahaları doldurdu. Seungmin de gülümsedi ve kısa bir görüşürüz ile telefonu kapattı. İlkbahara geçiş yapmışlardı bu yüzden üstüne ince parçalar geçirmeye özen gösterdi. Aynanın karşısına geçti ve kendisine kısa bir bakış attıktan sonra hazır olduğunu düşündü, Jeongin'e hazır olduğuna dair bir mesaj attı ve kapıya yöneldi. Hızlı bir şekilde hazırlanmıştı, bu Seungmin'e onu ilk gün göreceği zamanki heyecanını hatırlatmıştı. Kendi kendine güldü ve artık dış kapıyı açması gerektiğinin farkına vararak kendini temiz havaya bıraktı, bu taze havayı ciğerlerine doldurdu. Çok severdi taptaze ilkbahar havalarını. Çok değil birkaç dakika sonra korna sesi duydu. Jeongin karşısında ona gülümseyerek bakıyordu. Kaç dakikadır orada, diye düşündü Seungmin. Utanarak bakışlarını kaçırdı, bir yandan da Jeongin'in kendisine doğru adımladığını hissedebiliyordu. Jeongin, gencin konuşmasına fırsat vermeden onu sıcak bir kucaklaşmaya çekiverdi. Seungmin bu ani temasla bile kalbinin bu kadar hızlı atmasını önemsemeden karşılık verdi ona. İkili uzun uzun sarıldıktan sonra ayrıldılar ve birbirlerine bakmadan heykeltıraş gencin arabasına doğru yöneldiler. Jeongin şu an fena bir şekilde hoşlandığı adamın ellerinden tutmak istiyordu fakat Seungmin'in tepkisinden de çekiniyordu. İkilinin elleri birbirine değip dururken Seungmin Jeongin'in yapmak istediği şeyi yaptı ve ellerini birleştirdi. Jeongin şaşırmıştı bu temasla fakat bunu gizleyip gamzelerini çıkartarak gülümsedi sevdiğine. Seungmin, bir gün o gamzelerinden öpmek istiyordu Jeongin'i.

-

İkili kısa bir araba yolculuğundan sonra varmışlardı piknik alanına. Seungmin buraya ilk defa geliyordu ki gördüğü manzara onu hayrete düşürmüştü. Masmavi bir deniz, parıl parıl parlayan bir güneş ve bir ressam tarafından çizilmiş gibi görünen sanatsal bulutlar. Yine beni düşünmüş dedi Seungmin içinden. "Jeonginnie! Burası ne kadar güzel bir yer, beni buraya getirdiğin için minnettarım." Jeongin sevdiği adamın ona seslenmesiyle gülümsedi. Sahi onun yanındayken ne kadar da çok gülümsüyordu aşık genç. "Burayı fotoğraflamak istediğini düşündüm Minnie!" Yine sevimliydi heykeltıraş, Seungmin bu sefer çekinmeden dudaklarını Jeongin'in yanaklarına,tam gamzelerinin oraya bastırdı ve koşarak etrafı resimleye gitti. 'tatlış' diye düşündü Jeongin ve Seungmin'in ardından koşmaya başladı. İkili tatlı bir kovalamacadan sonra piknik örtüsünü serip malzemeleri yerleştirmeye başladılar.

-

Hava kararmış, güneş yeni batmıştı. İkili getirdikleri örtüye uzanmışlar yıldızları seyrediyorlardı. Tanışmalarından bir kaç hafta sonra Jeongin'in doğum günü olduğundan Seungmin ona Japon Edebiyatı hakkında bir kitap almıştı. Jeongin söylemişti ona farklı kültürleri öğrenmek istediğini. Jeongin Seungmin'in bunu hatırlamasını beklemiyordu aslında. Aldığı hediyeyle çok mutlu olmuştu heykeltıraş, özellikle de bu hediyenin sevdiği kişiden olmasına. Jeongin merakını gidermek için hemen kitabı açmıştı o zaman. İçinde çok fazla dikkat çekici sözler vardı fakat içlerinden en güzeli; 'Bu gece ay seninle birlikteyken çok güzel değil mi?' cümlesiydi. Bu cümle 'Seni seviyorum'u ifade ediyormuş ve eğer karşıdaki kişi 'Ölmeye hazırım.' derse kabul etmiş oluyormuş. Jeongin hayranlıkla Seungmin'in ne kadar ince fikirli olduğunu tekrar fark etti. Onunla tanışalı çok uzun zaman olmasa bile Seungmin'e gerçekten kapılmıştı. Onu canının ötesinde tutuyor, her şeyi göze alarak seviyordu. Düşünceleri yine aklını allak bullak etmişti işte. Dayanamıyordu artık. Ona hislerini açıklayamadığı her an kendine katlanılmaz acı veriyordu. En sonunda hamle yapmaya karar verdi ve o günün geldiğini düşünerek genci kendine doğru çevirdi.
"Seungmin? Sence de bu gece ay seninle birlikteyken çok güzel değil mi?" Seungmin duyduğu cümle ile hem şaşırmış hem de heyecanlanmıştı. Onun verdiği kitaba bu kadar değer verip üstüne böyle kıymetli bir cümleyi ona söylemesi.... Seungmin daha fazla bekletmedi ve Jeongin'e yaklaştı. Fısıltıyla, "Ölmeye hazırım." dedi. Cevap beklemeden karşısındaki gencin kiraz kırmızısı dudaklarını ele geçirdi. O gece bütün bir evren onların aşkına şahit oldu. Gençlerin birbirleri için nasıl yanıp tutuştuklarına, birlikte ne kadar uyumlu olduklarına, iki sanatçının da aslında sanatın, onların ta kendileri olduğuna.
Ve her şeylerine hayran kalıp izlemişti onları bütün bir galaksi.

starry starry night, seunginHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin