Tanrım! Evin her tarafında çöpler var. Bu kadar insanı evime davet etmek pek de iyi bir fikir değilmiş sanırım. Her neyse sonunda gittiler, bu da şu an temizlik yapmaya başlamam gerektiğini gösterir. Sanırım çöpleri atmakla başlayacağım.
Kapıyı açtım, tam ayakkabılarımı giyerken ölü olduğunu sandığım - bir aydır karşı karşıya oturuyoruz ama onun şu an ilk defa görüyorum, sanırım evden hiç çıkmıyor - komşum çıkıverdi. Açık konuşmak gerekirse hiç evden çıkmadığı için onu aklımda çok daha farklı hayal etmiştim ama hala hayalimdekiyle uyuşan noktaları vardı. Sanırım benim hayalimdekiyle en büyük farkları benim hayalimdekinin çok daha çirkin olması. Çok dağınık ama çok da güzeldi.
Sarışın kaküllü saçları üç aydır taranmamış gibi görünüyordu. Kulaklarında yaklaşık 5-6 tane delik, hepsinde de gümüş küpeler vardı. Makyajı oldukça dağınıktı - özellikle ruju. Üstündeki her şey en az üç haftadır yıkanmamış gibiydi. Bundan hoşlanmadım. Asıl sorun bir insanın bu kadar kirliyken bile nasıl bu kadar çekici olabildiğiydi.
"Merhaba!" Onunla tanışmak istiyorum. Ne de olsa o benim komşum. Kafasını kaldırdı, çok şaşırmış görünüyordu. Kısık sesle bana "Merhaba" diye karşılık verdi. "Sanırım pek dışarı çıkmıyorsun." sohbet uzasın istiyorum. "Evet sanırım, akşam yemeğine gelmek ister misin?" çok hızlı ilerliyor. Doğru dürüst tanımadığım birinin evine gitmek istemiyorum. Hele bu kadar kirli birinin evine hiç gitmek istemiyorun açıkcası. "Çok özür dilerim bu akşam işlerim var." "Sorun değil, ben her akşam boşum. İstediğinde gelebilirsin." bunu oldukça sakin söylemişti ama bir tuhaflık vardı. Gözleri tamamen açılmış, göz bebeği küçülmüştü. Çok korkunç.
Bu konuşmada daha fazla kalmak istemediğime karar verdim ve görüşürüz bile demeden çöpü atmak için dışarı çıktım.