2.Bölüm

139 14 2
                                    

(Kısaca belirtmem gerek ilk bölüm yaşın 17 demişim. Yanlış yazmışım. Yaşları 14 hepsinin.)
Şuanda da ilk eğitim anlaşabilmemizmiş. Şaka mı bu? Gelmişler bizi kapkaranlık hücre gibi bir yere tıktılar. Bir tanede mum koymuşlar masaya uzun. Telefonlarıda aldılar. Delirmemek için dişimi sıkıyordum. Sarı saçlı çocuk gibi bakan kişi konuştu.
"Artık tanışalım yav. Ben çok sıkıldım. Zaten kapattılar bizi buraya. Benim adım Deniz.  Ya sizin?"
Sonra ise şu siyah kısa küt kesim saçları olan kız konuştu.
"Haklısın. Benim adım Tuana. Ya senin"
diyerek kıvırcık saçlı bana dik dik bakan çocuğa sordu. Gözlerini benden Tuanaya çevirip
"Yağız."
Dedi. Bir kelime yatmişti. Deniz ve Tuananın gözleri bana kaymış 'Hadi sıra sende' bakışı atıyordular adeta.
Derin bir nefes alıp
"Leya"
Demiştim. Deniz gözlerini bölertip
"Leya mı? Oha ne kadar güzel bir isim. Aslında sende çok güzelsin tütütü maşallah. Allah nazar değdirmesin"
Demişti. Tuana hafifçe sırıtmıştı. Ama bu sırıtmayı nerde görsem tanırdım. Soğuk öylesine bir sırıtmaydı. Maskeydi.
Denize bakıp kendime özgü olan teşekkür etme hareketimi yapmıştım. İki kere gözlerimi açıp kapatmış sonrada derin bir nefes vemiştim. Bunun sebebi birilerinin teşekkürümü duymasını istemezsemdi. İki kere gözümü açıp kapatırdım çünkü bu bana her zaman karşımdakini simgelerdi. Derin nefesimi vermekte bir teşekkürdü. Çünkü nefesimizi vermek bir mucize gibiydi.  Deniz anlamasada birşey dememişti.
Herkes birbirine bakarken Tuana
"Siz neden imzaladınız o kağıtları ve geldiniz o okula"
Diye sormuştu. Meraklılık hiç hoşuma gitmezdi. Bu kızda ve Denizdede aşırı büyük bir merak vardı. Bu merka başlarına büyük belalar açacaktı. Adım kadar emindim.
"Gerek varmı söylememize"
Diyerek ona sertçe ve soğuk şekilde bakmıştım. Bu tavrım onu hafifçe afallatmış sonrada kaşlarını çatmasına sebep olmuştu. Tam o cevap verecekken
"Bana bak sabahtan beri olay çıkartıp herkese attığın alay bakışlarını görmüyorum sanma benimde sabrımı zorlama. Düzgünce bir soru sordu. Burada ekip olmamız gerekecek. Bir anlaşma var. Ve kurallarında bunu görmüştüm. Ama farkettimde seni hiçbir zaman bir ekip üyesi görmeyeceğim. O yüzden hiçkimseye karışma. Çünkü kimsede sana karışmayacak"
Diyerek savunmuştu kızı Yağız. Deniz ortamın gerginliğini farkedince
"Mezar"
Demişti. Herkesin bakışları ona dönmüş ve dediğini anlamaya çalışıyorduk. Deniz sesini hafifçe öksürerek ayarlamış sonrada
"Beni 1 hafta öncesinde çok sevdiğim Ahmet Amcam aramıştı. Birinin beni görmek istediğini söylemişti. Bende onaylayıp onun yerine gitmiştim. Ahmet Amca mezarcıydı. Hem insanların mezarını kazar hem cenazelerini götürür hemde ağıtçılık yapardı. Bende onun yanından ayrılmazdım. Çünkü cenazelerde helva dağıtılırdı. Neyse oraya gittiğimde Savaş Hocayı görmüştüm. Bana
'Bak Deniz Ben Özel Alim Cezeri Kolejinin Matematik Öğretmeniyim. Adım Savaş. Buraya sana bir teklifle geldim. Bildğim üzere devlet okulunda okuyorsun. Eğer kabul edersen bazı şartlarlar tam burslu olarak bu okulda okuyacaksın. Ve istediğin kalacağın güzel bir yer istediğin kadar yemek yeme ve ağlenme yerleride olacak.'
Demişti. Bunları duyunca zaten evinmiş kabul etmiştim. Anlaşma kağıdı çıkarmıştı. Benim aklım yemeklerdeydi bu yüzden okumadan imzalamıştım. Ama ne eğitim ne de böyle bir yerden bahsetmemişti. Normal okula gidecektim."
Bu dediği beni şaşırtmamıştı. Hepimiz kandırılarak bazı laf oyunlarıyla getirtilmiştik. Aslında beni getirten ve bana laf oyunu yapan başka birisiydi. O sıra Tuana derin bir nefes alıp
"Ben her zamank gibi sabahın dokuzunda çok sevdiğim kafeye gitmiştim. Her zamanki masama oturmuş bilgisayarımı yerleştirmiştim.  O sıra garsonlardan biri beni birinin sorduğunu önemli bir görüşmesi olduğunu söylemişti. Eğer istersem amsama gelip konuşmak istiyormuş. Merak etmiştim. Bu yüzden onaylamıştm. Zaten Savaş Hoca masama oturmuştu. Bana da Denizin dediklerinin başını demişti. Hangi okuldan geldiği ne öğretmeni olduğu ve bazı burs bilgileri vermişti. Bunlar pek hoşuma gitmemişti. Beni nasıl nereden bulduğu kuşkulandırmıştı ki
'Bizim okulumuzun birde fizik hocası hemde profesörü Fikri Hoca vardır. Bilgisayar ve bilimden çok iyi anlar. Ayreten çok yüsen bir IQ'su vardır. O biraz araştırma yaptı. Ve senin teknolojideki becerilerine hayran kaldı. Bu yüzden de seni okula almak ve bir sürü eğitim vermek istiyor. Okulumuzda hackerlık ve bilişimle ilgili ünlü kişilerde var.'
Bunları demesi ile çok şaşırmıştım. Fikri Hocayı internetten görüyordum. Bu yüzden bu beni ikna etişti. Savaş Hoca 'Fikri hocanın özenle hazırladığı bu anlaşmayı bazı belgeleri imzalaman gerek' demesi beni kuşkulandırmıştı. Ama bana Fikri Hocaya güvenmiyorsan oku gibi bir imada yapınca bende direk imzalamıştım ve bazı kayıt şeylerimi girmiştim. Okulda zannettiğim eğitimin sonucuda bu."
Diyerek sağ elini kavaya kaldırıp etrafı işaret etmişti.
Bu sefer Yağıza baktıklarında bana hafifçe bakmıştı. Sonra da onlara dönü
"Sizle benzerler benim ilgim spor ve dövüştü. Benide böyle ikna ettiler. Bende tam okuyamadım çünkü olaylar çıktı çalıştığım spor salonunda. O yüzden hızlıca imzalayıp gitmiştim. Kavga oyunmuş"
Diyerek ben varım diye kısa bir açıklama yapmıştı. Bu haline kimse farketmeden göz devirmiştim. Tuana kafasını onaylamıştı. Bana bakmamıştı. Ama Deniz merakla bana bakarken söylemek zorunda hissetmiştim. Yoksa bu bakışlarını kesmeyebilir ya da Yağız Beyle Tuana Hanım laf sokabilirdi. Denize bakmış
"Bana teklifi sunan Savaş Hoca değildi. Onun fotoğrafını görmüştüm sadece."
Deniz şaşkınca gözlerini bölertmiş
"Kim geldi ya seni ikna etmek için?"
Demişti. Bu hali gerçekten çok komikti. Ama bu ortamda gülebileceğimi sanmıyordum.
"Kolejin yöneticisi Salih Bey. Bana sundukları teklif büyük ve saçmaydı. Anlaşmayı okuyacaktım lakin başka bir gelişme oldu ve okuyamadım. Gidecekken Salih Beyin başka şansın olmaz dediğini duymuş aceleyle imazalamıştım. Benimki bu."
Evet kendimin olaylarını evi zamanı yer saklamıştım. Ama bu böyle olmak zorundaydı. Yağız bu açıklamama alayla bakmış sonrada bir iki birşey demişti. Ama sesi neredeyse hiç duyulmadığı için anlayamamıştım. Tuana tam anlatmama karşın neyin abartısı bu demişti. Fısıldayarak desede anlamıştım. Ama bunları umursamamıştım. O sıra bu lanet olası hücrenin kapısı açılmıştı ve beraberinde ışıklarda gelmişti. Mum desen bitmek üzereydi. O sıra ela gözlü tartıştığım kişi geldi. Sert sesi ile
"Acele edin beni takip edin"
Dedi ve gitti. İstemeyerekde olsa kalkmıştım. Diğerleride kalkmıştı. Bizi arka bahçeye çıkarmıştı. Burada her halttan birşey vardı. Hepimizi dizilmiştik. O da karşımıza geçmişti. Dediklerini dinlemeye başlamıştık.
"6 aylık bir anlaşmanız ver. Evet kolejde okuyacaksınız. Ama sadece okumayacaksınız burada kalıcaksınız ve burada eğitimler göreceksiniz. Sonrada kolejde. Birkaç hafta koleje gitmeyip buraya alışacaksınız. Sonrada berbaer yürüteceksiniz. Burada dövüş bilgi her alandan eğitim alacaksınzı. 6 ay sonunda da neden sizi aldığımızı öğrenceksiniz. Kabul edersiniz de bizle devam edeceksiniz.
Ben bu ekibin Lideriyim. Sizde üyeleri. Bu ekibin adı da Mavi Ay. Ağitimlari Salih Hoca Fikri Hoca ve Savaş Hoca gösterecek bazı yerlerde de ben. Bu durumları birine bahsetmeniz çok ağır sonuçlar getirir. İtirazı olan?"
Dalga mı geçiyor. İtiraz edebilme hakkı sunmadı ki bildiğin tehdit etti. Şimdide alay ediyor sabır ya!!

Çocuk MafyalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin