Yine bir gün okulda kölelik duygularım zirve yapmış ve sokağa çıkmaya karar vermiştim. Belki birkaç güzel ayak görür iç çekerek tekrar okula dönerim diye düşündüm. Yürüye yürüye Kızılaya kadar geldim ve Güvenpark'ta dinlenme kararı aldım. İnsanların en yoğun olduğu bir yerde bankta boşluk buldum ve oraya oturdum. Gelen geçen kadınların ayaklarına bakıyor onlara köle olduğumu hayal ederek mutlu oluyordum. O sıra da karşı banka ellerinde poşetleri olan bir kadın oturdu. Çantaları yanına koydu, bir sigara çıkardı yaktı ve bacak bacak üstüne attı sigarasını içmeye başladı. Bir yandan ayaklarını sallıyor bazen bileklerinden sağa sola döndürüyor ben de ayakkabısının altını görüyordum. İşte bu kadın hayalimdeki o sert görünümlü sigara içerken ayaklarını sallayan ve çevresindekilere umursamaz bir bakışı olan kadındı. Ara sıra başka yerlere bakıyordum anlamasın diye ama saniye geçmeden geri ayaklarına odaklanıyordum. Hala sallıyor ama sigarasını içmeye devam ediyordu. Bir ara aniden durdu ve göz göze geldik. Bana öyle bir bakış attı ki; ne bakıyorsun aptal dediğini resmen hissettim. Ben tekrar kafamı sağa sola çevirdim ama bir kere yakalanmıştım.
Ara sıra ondan tarafa bakıyorum ama gözlerini üstümden çekmiyordu. Sigarası bitti yanında çöp kovası olmasına rağmen sigarayı yere attı ve bana baka baka saniyelerce ezdi. Yerimden kalkıp uzaklaşmak istedim ama resmen çivilenmiş gibiydim. Ben de bir sigara yaktım, kadın telefonuyla oynamaya başladı ama bu sefer ayakkabısını topuk kısmından çıkarmış parmaklarının ucunda sallıyordu. İyice kontrolümü kaybetmiştim. Kadın bir sigara daha çıkardı ve bana bakarak çakmak işareti yaptı hiç istifini bozmadan. Halbuki az önce kendi çakmağı ile yakmıştı sigarayı. Yerimden hızlıca kalktım gittim sigarasını yaktım, teşekkür etmesini bekledim ama telefonuna bakmaya devam etti. Birkaç saniye ayakta bekledikten sonra yüzüme baktı, ne olduğunu anladım merak etme bir daha sigara içeçecek olursam çağırırım dedi. Yazın vermiş olduğu sıcak bir yana bu cümleler beni benden almıştı. Gittim yerime oturdum sanki ondan gelecek bir işareti bekler gibi gözümü ayaklarına diktim.
Biraz zaman geçti beni yanına çağırdı, hızlıca gittim. Senin gibileri iyi bilirim ben, önce köpek olursunuz sonra hevesiniz gider başka kapılarda havlarsınız dedi. Nasıl yani dedim. Köle değil misin ya da yak fetişi her ne haltsa dedi. Sadece eee eee evet diyebildim. Tamam işte birkaç gün emirlerimi yerine getirisin bana hediyeler alırsın sonra başka kapıya gidersin dedi. Aptal aptal yüzüne bakmakla yetindim.
Para uzattı, git şuradan iki tane su al birini de kendin iç iyice salaklaştın dedi kahkaha atarak. Suları alıp döndüğümde aferin dedi. Sonra adını söyledi. Adı Aygül'müş. Bir mimarlık ofisi varmış. Önceden yanında çalıştırdığı kişi de aynı benim gibi köleymiş ona ortaçağ kölesi gibi davrandığını anlattı. İki sene ofisimde evimde karın tokluğuna çalıştı çok mutluydu, açıkçası ben de öyleydim dedi. Su içmeye bile kalkmazdım, evimin ve ofisimin her işini o yapar şoförlüğümü dahi yapardı dedi. Ben de heyecanlandım ee sonra ne oldu diye sordum. Güldü. Birgün zincirini kopardı gitti, duydum şimdi avukat hanımın önüne attığı kemikleri yalıyormuş dedi. Eski kölesinden o kadar aşağılıkça bahsediyordu ki bu beni ona daha da hayran kılıyordu.
Sen anlat bakalım sen nasıl bir kölesin, yoksa senin de sahibin var yeni efendi mi arıyorsun kendine dedi. Hayır efendim benim sahibem de efendim de yok dedim. Güldü, sabahtan beri de beni gözüne kestirdin kölem olma hayalleri kurdun değil mi dedi. Aynen öyle oldu efendim dedim. Ne bekliyorsun hadi yürü köpek seni emrime aldım dememi mi dedi. Sessiz kaldım. Kusura bakma başka kapıya dedi. Ayağa kalktı çantalarını alacakken bana bir cesaret geldi ve elinden alıp bari gideceğiniz yere kadar taşıyayım yalvarırım dedim. İyi peki dedi takip et o zaman ama hiç heveslenme benim için şu an hamaldan ya da sokak köpeğinden farksızsın işini bitirip defolup gidersin dedi. Sessizce takip etmeye başladım, Bakanlıklar istikametine doğru yürümeye başladık, olgunlar sokaktan yukarı doğru çıktık ve bir binanın önünde durduk. Tamam bırak poşetleri yere dedi, teşekkür etmiyorum çünkü siz köpeklerin görevi bu dedi gülerek. Şimdi arkanı dönüyorsun ve hiçbir şekilde bana bakamdan defoluyorsun dedi. Muhtemelen hangi binaya gireceğini görmemi istemedi. Müthiş bir çöküntü ile tekrar olgunlara doğru yürümeye başladım. Arkama bakmadım hiç. Ama bu olay burada bitmemeliydi, aklımı kullanıp hayallerimdeki sahibeyi bulmuşken kaybetmemeliydim. Bekir çalıştır kafayı diye diye okula doğru yürümeye başladım....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARKTAKİ EFENDİ
FantasyBu hikaye, çaresizce Ankara sokaklarında gezinirken dinlenmek üzere Güvenparkta verilen bir moladan sonra başıma gelen olayların öyküsüdür.