1

92 3 124
                                    

Şaka gibi bir şerefsizin tatlılığı yüzünden yine ship olmayan bir ship yazıyorum.

KairaDominic kapak tasarımı da o küçük şerefsize ait zaten

Neyse yavru sözümü tutuyorum ben bu kitap sana ithafen yazılmıştır.

Lenslerimi takıp aynada son kez kendime baktım. Lucifer'ın bana sunduğu kudreti saklamak aklımın ucundan bile geçmiyordu. Ama öldürülmek istemiyorsam bunu yapmak zorundaydım. Son zamanlarda ülkede sahte satanistler yüzünden çok kargaşa vardı. Üstüne benim aksime iblislerin sunduğu kudreti taşıyan insanlar da artmıştı.

Lucifer sadece 7 adak seçmişti bu kudret için. Ama insanlar tatmin olmayıp iblise tapıyor, ondan sahte kudret alıyorlardı. Benim ihtiyacım olan tek şey diğer adakları bulmaktı.

Telefonum çaldığında üstümü başımı düzeltip telefonu açtım.

"Efendim Natsu?
Abi yardımın lazım! Ya-yalvarırım...
Ne oldu? Natsu iyi misin?
Lütfen uçurumun oraya gel! Yal-"

Telefon ani bir kesintiyle suratıma kapandığında kaşlarımı çattım. Kardeşime fazla düşkündüm. Normalde insancıl biri olmama rağmen ona dokunanı öldürmekten çekinmeyen biriydim.

Natsu da aynı benim gibi Lucifer'ın seçtiği bir adaktı. O bunu bilmiyordu. Ve o şanslıydı çünkü adak olarak doğmuştu. Acı çekmemiş ve ondan bu sayede saklamayı başarmıştım. Adak olduğundan dolayı iblisetapanlar onu sürekli hedef alıyordu. Ama bu sefer yanında yoktum. Nereden bulmuşlardı onu?

Sadece telefonu alarak yerimden fırladım. Uçurum ürkütücü bir yerdi. Benim deniz korkumdan faydalanmak için oraya götürmüş olmalılardı. Eğer şanslıysak...

Natsu ölmezdi.

Kapının önündeki motora atlayıp ölüme sürercesine sürmeye başladım. Merak etmeyin. Profosyonel bir motorcuydum. Gençliğimde, ki şuanda da yaşlı sayılmazdım, birçok motor yarışında derecelerim vardı. Uçuruma yaklaşırken yandan bir araba son hızla üzerime sürdü. Motoru kenara fırlatıp üzerinden atladım. Motor arabanın altında kalırken buna ne şaşırdım ne de araç sürücüsünü kafama taktım. Onun yerine arabanın giremeyeceği yerlerden koşmaya başladım.

Sekiz dakika geçmişti. Motorum olsaydı yetişmiştim. Henüz binalardan çıkamamam büyük bir şanssızlıktı. Gördüğüm ilk yüksek binaya girip en üst katına çıktım. Dama kendimi atıp karşı binaya doğru atladım.

Bunları ana karnında öğrenmedim ya... Lucifer'ın hediyesiydi.

Bacaklarım artık bırakmak isterken kendimi zorlayarak koşmaya devam ettim. Gözlerimdeki lensler sinirimden yanmış, kırmızı gözlerim deli gibi parlayarak dikkat çekiyordu. Son binadan aşağı atlayıp uçurumun ucuna koşmaya başladım. Natsu hariç kimse yoktu. Ama galiba geç kalmıştım.

Neyse ki... Adamlar...

Gerizekalıydı galiba.

Rahatça bir nefes verip dizlerimin üzerine çöktüm. Natsu bir haç işaretine bağlanmış, altından ateşe verilmişti. Ateşi temsil eden bir adağın yakılması ne kadar mantıklıydı? Natsu hafif kendine gelince gözlerini açıp etrafa bakındı sırada yanına gidip onu sakinleştirmek kalmıştı.

"Natsu sakin ol. Yanmadın tamam mı? Kucağıma atla çok uçtasın."

"A-abi... Alev alıyorum!"

"Korkma ve çırpınma bana doğru atla!"

Adak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin