"we got that love, the crazy kind i am his, and he is mine in the end, it's him and i"
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
🍷
Valliant Taehyung Kim, Batı topraklarının imparatoru.
Başarılarıyla ve yetenekleriyle nam salmış bir adam. Bir kere baktınız mı ikinci defa gözlerinizi ona çevirmeden duramazsınız. Kömür karası saçları ve gri gözleri ortamda soğuk bir hava estirir, içinizi ürpertirdi. Soğuk ve mesafeli duruşunun yanında oldukça cazibeli ve flörtöz bir adamdı lakin yanında kimseyi görmezdiniz.
Dünya üzerinde bulunan hiçbir insan veyahut büyücü bırakın bu adamın kolları arasına girme şansını o gri gözlerin hapsi altına bile girememişti.
1 Eylül 1120'ye kadar.
Doğu İmparatorluğunun gözdesi Veliaht Prens Jeongguk'un 23. yaş günü, Kim Taehyung'un gencecik bir prens karşısında tüm gardını indirdiği, ilk görüşünde bütün Batı topraklarını bu güzeller güzeli adamın önüne sermeye hazır olduğu gün.
Hikayeyi başından alalım değil mi? O güzel sonbahar sabahından alalım.
Doğu sarayında gözle görülür bir karışıklık ve telaş vardı. Prens Jeongguk 23. yaşının en özeli olduğuna inanıyordu ve bunun kutlamalarının da özel olması gerekliydi. Hiçbir pürüze tahammülü yoktu. Her şey kusursuz olmalıydı ki zira kendisi çok mükemmelliyetçi birisiydi.
Peki neydi bu 23. yaşının önemi?
On sene önce, Prens Jeongguk 13 yaşındayken at sürmek için saraydan ayrılmıştı. Prens fark etmeden saraydan çok uzaklaşıp kendisini ormanın içinde buldu. Askerlere ve dadısına başına bir şey gelmeyeceğine ve çok uzaklaşmayacağına dair söz vermişti. Yokluğu anlaşılırsa hem kendisinin hem de dadısının başı belaya girecekti.
Korku dolu, ürkek bakışlarıyla saraya dönmek için bir yol arıyordu fakat ne kadar ilerlerse ilerlesin aynı yere geri dönüyordu. Küçük prens yorulmaya başladığını fark etti ve soluklanmak için çam ağacının altına oturarak atının da yanına gelmesini sağladı. Atına yaslanmış yelesini okşayarak nasıl geri döneceğini düşünüyordu. Daha önce tek başına ormana girmemişti ve kararmaya başlayan havayla içinde büyüyen korkuya engel olamıyordu.
Düşüncelerine dalmışken yan tarafından gelen öksürük sesiyle sıçrayarak atının arkasına saklandı. Kendisinden on adım uzakta yaşlı bir kadın oturuyordu. Saçı başı karışmış her tarafı pislik içindeydi. O da mı ormanda kayboldu, yoksa beni de bulamazlarsa bu hale mi geleceğim diye düşünerek gözlerinin dolmasını engelleyemedi küçük prens.
Kadının gözlerinin ona dönmesiyle korkarak atın arkasında iyice küçülüp kendisini saklamaya çalıştı lakin kadın gözlerini ondan çekmiyordu. Büyücü tarzı bir şey olmalı diye düşündü Jeongguk çünkü yüzünde saraydaki büyücülerde gördüğü sembollerden vardı.
