𝐓𝐚𝐞𝐡𝐲𝐮𝐧𝐠 𝐢𝐧 𝐩𝐚𝐫𝐢𝐬 ❥𝐭𝐚𝐞𝐤𝐨𝐨𝐤

❥epilog°ᴹ

Bu bölüm smut içerir. Rahatsız olacaklar okumasın lütfen!!

Keyifli okumalar!!⁠♡
•••

-Taehyung'dan-

Nihayet saatlerdir yaptığım yolculuğun sonunda Kore'ye varmış, soluğu evimizin önünde almıştım. Önümde ki birkaç katlı lüks daireye bakarak içime cesaret nefesi çektim.

Son iki gün benim açımdan bayağı sancılı geçmişti. Şimdi ise jungkook'u sakinleştirecek cümleleri bir araya getirmeye çalışıyordum. Her türlü azar yiyeceğimi bildiğim için düşünmeyi keserek asansöre adımladım.

Kısa süre içinde gelen asansörle dördüncü kat numarasına basarak kapıların kapanmasını izledim.

Gergindim.

Jungkook'a geldiğimi söylememiştim çünkü sürpriz olmasını istemiştim. Gergin olmamın sebebi kesinlikle Jungkook'un sinirli olması değil, onun kafasında değişik senaryolar kurarak beni yanlış anlamasından korkmamdı.

Çünkü Jungkook kabul etmese de fazlasıyla kıskanç bir kişiliğe sahipti.

Asansörden gelen sesle dikkatim dağılmış, hızlıca düşüncelerimden sıyrılmıştım. Küçük sırt çantamı daha sıkı tutarak kapıya ilerleyip tam önünde durduğumda ellerim benden bağımsız zile gitmişti bile.

Zilin değişik melodisi yankı yaparak tekrar kulaklarıma dolduğunda sertçe yutkundum. Saniyeler birbirini kovalarken açılmayan kapı ile tekrar zile bastım.

Tanrı aşkına! Neredeydi bu Kıskanç tavşan?

Sabırsız bir şekilde beklemeye devam ederken kapının ardından gelen adım sesleri ile midem heyecandan ve gerginlikten düğüm düğüm oldu.

Birisi zamanı durdurmuş gibi hissederken açılan kapı ve iki gündür görmediğim sevgilimi bu şekilde karşılamayı hiç mi hiç beklemiyordum.

Tek elinde tuttuğu havluyla ıslak, kıvırcık saçlarını kurularken diğer yandan üzerinde sadece siyah bir bornoz ve onun altında ağız sulandırıcı görünen süt beyazı teni kelimenin tam anlamıyla her şeyi siktir edip iki günün acısını çıkartmam için içimde ki hormonlarımı dürtüyordu.

Beni beklemediğini gözlerinin irice açılması ve banyodan yeni çıktığını belli eden koyu kırmızı dudaklarının şaşkınca aralanmasından kolayca anlamıştım.

"Sevgilim, bu ne güzel bir karşılama böyle." Sesimi duyar duymaz yüz ifadesi anbean değişerek sinirli bir ifadeye büründüğünde işte şimdi başlıyoruz dedim içimden.

İçeri adım atacağım sırada hızla önüme geçerek izin vermediğinde konuşmak için dudaklarımı aralamıştım ki aniden yüzüme sertçe kapatılan kapıyla bütün sözleri yutmak zorunda kaldım.

Şuan gerçekten beni kovuyor olamazdı değil mi?

Uzaklaşan adım sesleri ile ciddi olduğunu anlamam uzun sürmemiş, zile art arda basmaya başlamıştım.

"Jungkook, kapıyı aç güzelim." Zile basmaya devam ederken beni zerre umursamaması içten içe sinirlenmeme neden olurken bu sefer kapıyı sertçe yumruklamaya başladım.

O inat ise ben daha inattım. Bu kapı açılacaktı.

"Jungkook! Şu siktiğimin kapısını açıp açıklama yapmama izin verir misin?!" Ciddi anlamda sinirlenmeye başlarken sertçe açılan kapı ile yumruk olan elim havada asılı kalmıştı.

"Annenlere gitsene sen. Niye geldin? Git sarıldığın modell-" daha fazla konuşmasına izin vermeden omzumda ki küçük çantayı kapının kenarına fırlatıp içeriye girerek arkamdan sertçe kapattım.