12. bölüm

343 39 18
                                    

"Ya Minho yemin ederim daha iyiyim ya. Siktir git artık kendi evine." Jisung, Minho ile daha 2 hafta geçirmesine rağmen şimdiden bıkmıştı. Aslında Minho'nun ona çok ilgi göstererek ilgilenmesinden sıkılmıştı.

"Daha ne istiyorsun benden anlamadım ki? Yemedüm yedirdim, içmedim içirdim, sen yorulma diye evi ben geçindirdim."

"Abart Minho. Daha 2 hafta oldu geleli. Ne ara yaptın bunları?"

"Sen osura osura uyurken ben bulaşık, çamaşır yıkadım lan köpek."

"Anne rolüne büründün sende iyice burda aaa. Ben 7 yaşında ki sümüklü velet değilim."
Jisung sinirlenmeye başlamıştı ama çok tatlı görünüyordu. Minho yanaklarını ısırmamak için kendini zor tutuyordu.

"Ben zaten sana öyle davranmıyorum ki. Hemşirenin dediğini duymadın mı? Çok ayağa kalkma dedi. Bende arada sırada seni uyarıyorum. Ne var bunda?"

"Duştayken elinde tabure ile gelip 'Daha fazla ayakta kalmada şuna oturarak yıkan. Eğer istemiyorsan bende yıkayabilirim.' diyen Cedi Osman mıydı?"

"Seni düşündüğümden dedim ben ya."
Minho sırıtışına engel olamadığı için bu yaptığı şeyin anlamını biraz değişmişti. Jisung'un kızgınlığının yerini ise şaşkınlık almaya başladı.

"Sapık cat. Siktir git kendi evine." Jisung, Minho'yu tekmelemeye ve yumruklamaya başlamıştı ama çok geçmeden durdu. Minho'nun boynunun sağ alt kısmından kan akıyordu.

"Hey Minho. İyi misin? Yemin ederim istemeden oldu. Valla seni öldürmeye çalışmıyordum. Tırnağım yanlışıkla kesti." Minho cevap vermeden sessizce yere düştü. Hiç bir hareket göstermiyordu. Jisung ise paniklemiş ve korkmaya başlamıştı. Eğer Minho'ya bir şey olursa dava açma ihtimalinin korkusunu bir köşeye bırakmıştı, daha çok Minho'ya zarar gelmesinden korkuyordu.

"Minho kalk lütfen ya. Abartma bu kadar. Hadi lütfen." Jisung korkudan ağlamaya başlayarak Minho'ya sarılmıştı falat Minho hala herhangi bir  tepki göstermiyordu.

"Minho lütfen. Sana bir şey olmadı. Yanlış hissediyorsun kalk." Jisung saçma sapan cümleler kurarak ağlarken aklına ambulansı aramak geldi. Hızlıca kalkarak telefonun yanına gidince ise Minho bağıra çağıra gülmeye başladı.

"ŞVŞDVLSŞVKSŞVŞSİVÖŞS ya inandın mı gerçekten. Salak. Bu kesik ile ölmeyi bırak bayılmazsın bile." Jisung hızlıca arkasını dönerek Minho'ya bakt. Minho, Jisung'un kızacağını düşünsede Jisung, Minho'nun yanına giderek ona ağlayarak sarıldı.

"Aptal. Sana bir şey oldu diye çok korktum."

Okul çıkışı Jeongin diğerleri ile eve dönüyordu. Her zaman ki gibi konuları Exo'ydu. Hiç ağızlarından düşürmüyorlardı. Her gün yeni konu ya da şarkı olmadığından aynı şeyleri konuşuyorlardı ama hala eğlenceliydi.

"Cidden bu arada. Kai'nin cropları ayrı seviye. Adamın fiziğine aşığım resmen." Seungmin kafasını kaldırarak gözlerini kapatıp Kai'nin sahne kıyafetlerini düşünmüştü. Normalde ayırt edici olmayan kıyafetler onun üzerinde çok görkemli görünüyordu.

"Gerçekten hoş duruyor. Cinsiyet kalıplarını yıkmasıda ayrı bir konu zaten."

"Eğer lez olmasaydım net Kai'ye aşık oldurdum."

"D-dostum, o bir ünlü."

"Olsun. Bulurdu o beni." Chaeyoung, Lisa'ya omuz atınca Lisa yanlışını anlamıştı

"Zaten buldu da. Tanrı Kai'yi göndermesede kız versiyonunu gönderdi." Lisa Chaeyoung'u öpmeye başlayınca Seungmin iğrenmiş bir yüz ifadesi ile Jeongin'e döndü. Bugün normalden daha sessizdi. Özellikle uğruna canını verebileceği kişileri konuşurken.

"Jeongin, bir şey mi oldu?" Seungmin elini Jeongin'in omzuna koydu. Seungmin önemli bir şey olmadığı ya da hissetmediği sürelerde sinir edecek kadar her şeyi taşşağa alsada önemli konularda konuşulabilcek en iyi arkadaşlardan biriydi.

"Hayır be. Havamda değilim sadece."

"Hyunjin gelene kadar iyidin. Bu ibne sana ne yaptı? Dökül babana." Jeongin Seungmin'ün kulağına yaklaştı.

"Öptü." Seungmin şaşkınlıkla geriye çekildi. Gözleri kocaman açılmış şekilde Jeongin'e bakıyordu.

"Öptü ne demek? Niye izin verdin? Sadece seninle oyun oynuyor. Duygularını kullanıcak. Bir süre sonra seni bir köşeye atıcak. Ona zorbalık prensi demelerinin bir anlamı var. O boktan biri. Ona inanma demiştim sana." Seungmin fısıldayarak çığlık atıyordu. Tanışalı çok olmasada sevdiği bir arkadaşını gözlerinin önünde kaybetmek istemiyordu. Zaten bunu daha önce yaşamıştı. Bu yüzden Jeongin'i bu konuda daha fazla korumaya çalışıyordu. Tekrardan Hyunjin yüzünden birini kaybedemezdi.

"Üzgünüm, benimle oynadığını bilmeme rağmen beni öpmesine izin verdim. Kendimi tutamadım ya da onu ittiremedim. Ona karşo koymakta zorlanıyorum." Seungmin'in gözleri doldu. Jeongin'e baktıkça aklına arkadaşı geliyordu. Ve onu nasıl kaybettiği. Bu düşüncelere o kadar dalmıştı ki Lisa ve Chaeyoung'un biz kafeye gidiyoruz diye bağırmalarını bile duymamıştı.

"Jeongin, ne kadar zorlansanda ona karşı koymaya çalış. Sana ne derse desin onun zorba olduğunu unutma. Büyük ihtimal bana iftira attılar der ama iftira değil. Hani okulda fare zehri içerek intihar eden bir kız vardı demiştim ya. O benim arkadaşımdı ve Hyunjin'e aşık olmuştu. Bana sürekli onu ve onunla yaşadığı şeyleri anlatıyordu. Ne kadar Hyunjin zorba ona güven olmaz desem bile beni dinlememişti. Ona iftira attıklarını söylemişti. Ona açılınca ise olan olmuştu. Seni de kaybetmek istemiyorum." Seungmin yere oturdu, Jeongin de yanına eğildi.

"Hayır Seungmin. Beni kaybetmeyeceksin. Sakin ol. Hep yanında kalacağım ve yaşayacağım." Seungmin, Jeongin'e sarıldı. Ona güveniyordu. Jeongin dediği gibi hep yanında kalacaktı. Hyunjin bu sefer başaramayacaktı.

Jeongin, Seungmin'i yerden kaldırdıktan sonra tekrardan eve doğru yürümeye başladı. Seungmin evine girerken ona el salladı ve sonra uzun boylu biri ile çarptı.
















To consume//HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin