İkinci Bölüm: Fotoğraf.

149 22 206
                                    

...

Adımlarımı caddede hızlı hızlı ilerletirken bir yandan saati kolluyordum. En geç bir saat içinde stüdyoya varmam gerekiyordu. Hava düne bakaraktan biraz daha sıcaktı. Yollar ve kaldırımlar dünden kalmış olacak ki ıslaktı. Evden çıkalı on dakika kadar olmuştu. Bugün biraz daha uyuyup kendi isteğimle okula gitmemiştim. Sonuçta, stüdyo bugün tamamen benim sorumluluğumda olacaktı. Bay Lahiffe'in oğlu kaza geçirmişti ve stüdyoyu bana bırakacağını, bu sürede kendinin hastanede olacağını söylemişti. Bir sıkıntı olursa da aramamı belirtmişti.

Bay Lahiffe'nin iki oğlu vardı. Biri benimle yaşıttı, adı Nino'ydu. Onu yalnızca bir defa yakından görmüştüm. O zaman da babasını ziyarete stüdyoya gelmişti. Diğerlerindeyse okulda koridorda karşılaşmıştık ama sohbet etmemiştik. Teni esmerdi ve siyah, kısa saçları vardı. Kahverengi gözlerini siyah bir gözlük çevreliyordu. O zaman da çocuğu tatlı bulmuştum ama dediğim gibi, konuşmamıştık.

Bir de duyduğuma göre yedi-sekiz yaşlarında küçük bir oğlu daha vardı. Onu hiç görmemiştim. Çocukları stüdyoya uğramazlardı. Eğer telefonda yanlış anlamadıysam, kaza geçiren oğlu Nino'ydu ve ne olduğu hakkında en ufak fikrim yoktu. Eğer büyük bir kaza olayı olsaydı mutlaka orada olurdum çünkü.

Bugün tekrar dönüşürsem bunu araştırmayı aklıma not ettim. Ardından boynuma astığım fotoğraf makinemi biraz daha kavradım ve hızlandım.

Yanımdan geçen insanların benim kadar acelesi yoktu. Gözlerim ilerlediğim yolda olsa bile onları süzmekten geri kalmıyorlardı. Bu, huyum gibi bir şeydi. Tanımasam bile insanları incelerdim. Tarzlarını, zevklerini, belki yüzündeki rastgele bir yara izini... Neden ve nasıl bu huyu kazandım bilmiyordum ama çoğu şeye dikkat ederdim. Sanırım Kara Kedi olmamdan geliyordu bu; insanları önemserdim. Hikâyelerini merak eder, anlamaya çalışırdım. Açık açık yardıma ihtiyacı olanlara üstü kapalı da olsa yardım etmeye çaba gösterirdim. Sonuçta mavi gezegenimde kırmızı bakanlar da oldukça fazlaydı ve kimse birbirini umursamıyordu. Bu rolü birileri üstlenmeliydi.

Oh, her neyse.

Stüdyonun olduğu sokağa döndüğümde elimi cebime attım. Kısa bir süre cebimi karıştırdıktan sonra anahtarı yakaladım. Elimi cebimden çıkarmadan anahtarı tutmaya devam ettim. Hızlı hızlı ilerlediğim sırada aniden duraksadım. Hızlı ve ritimli bir ses vardı. Normale benzemiyordu, dün gecekine benziyordu biraz. Kaşlarımı çatarak etrafa bakındım. Kara Kedi olmasam bile duyularım açıktı ve... Çok hızlı bir şey buraya doğru koşuyordu.

Çatık kaşlarımı serbest bırakmadan başımı kaldırdım. "Üç..." diye mırıldandım, "İki..." ses yaklaşıyordu, "ve bir."

Geri sayımımın bitmesiyle birinin hemen önümdeki çatıya takılarak aşağı doğru süzülmesi bir oldu. Fark etmemle kaşlarımı çattım. Bu Uğur Böceği'ydi. Düşmanım olduğunu o anlık düşünmedim. Atik davranarak koştum ve tam düşeceği noktada kollarımı açarak düşmesini bekledim. Umarım çok ağır değilsindir, Sakar Kız.

Düştüğü sırada, havada kaldığı o üç saniye içerisinde yo-yosunu alıp hemen yanımızdaki sokak lambasına bağlamayı denedi fakat hamlesi boşa gitti. Tutunamadı. Yüzümdeki ciddi ifadeyle gözümü bile kırpmadığım sırada ağırlığa kendimi hazırlamış, kollarıma düşmesini bekliyordum.

Veee bingo!

Başta beklediğimden daha hafif olan bedeniyle sersemlesem de düşmenin etkisiyle hafifçe yere doğru sendelemiştim. Yine de onu bırakmadım. İyi olduğunu fark etmemle hafifçe dudağımın kenarını kıvırdım. Kara Kedi olmadan da birilerine yardımım dokunabiliyordu. Bu güzeldi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 12 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

suç | miraculous Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin