kırıcı

366 41 29
                                    

sunoo hemen boynuna sarıldığında sevgilisi olduğunu anlamıştım.

çocuk sunoo daha rahat sarılsın diye üç basamak aşağıya indiğinde ben ikiliye bakarak kıkırdamıştım ve uzun boylu çocuk da kafasına gelen darbeden kaçamamıştı.

"bu kırıcıydı"

"sen de benim kafamı kırdın şu an bebeğim. elin ağır ama ya" mızıldandığında sunoo konuyu değiştirmek için bizi tanıştırmıştı.

"nishimura riki. park sunghoon."

el sıkışıp selamlaştığımızda sunoo konuşmaya devam etmişti.

"sizin sınıfa geliyordu. heeseung hyungun eşi"

riki başta şaşırmış ama sonrasında konuşmaya devam edebilmiştik.

"riki sen hani geç çıkacaktın neden indin hemen?" konuşma arasında sunoo soru sorduğunda "geç çıktım zaten. sen erken çıkmadın herhalde" "doğru sunghoon ile konuşurken unutmuşum" dediğinde birbirinden aptal olan ikili benim sadece gülmemi sağlıyordu.

"sunghoon biz direkt gidiyoruz. sınıf az önceki toprak sınıfının aynı yerinde bir üst katta."

"tamam teşekkürler~ size iyi eğlenceler" sırıtarak el sallamış ve yukarıya çıkmıştım.

sınıfa girecekken kapı kolunda olan elimi biri tutmuştu. dönmem ile heeseung olduğunu görmüş göz devirmiştim.

elini itip sınıfa gireceğimde "neyin tribini atıyorsun?" demişti. elde olmadan ağzımdan kaçan hahlama işe kaşlarını çatmış beni kendine çevirmişti.

"düzgünce sordum düzgünce cevabını bekliyorum"

"bir şeyin tribini atmıyorum."

"atmamış halin bu mu?"

"senin düzgünce sormuş halin bu mu peki? çekil ya uğraşamam seninle"

"şimdi böyle mi olduk?"

"sen onu bana o kızın yanında göz devirmeden önce düşünecektin. kızı sevmediğimi biliyorsun birde üstüne göz deviriyorsun. neymiş jiho'nun bana bakışları normal değilmiş. sana ne heeseung? sabah demediler mi bu kız sana herkesin önünde çıkma teklifi etti diye? peşinden ayrılmıyor resmen bir şey hissetmiyorsan umut verme"

zaten onun yüzünden bir süredir gergindim. şu anda da kendimi tutamamıştım.

"sen kıskanmışsın baya?"

"ben kıskandım yani?"

hmmlayarak onayladığında kollarımı birleştirmiş "sen zaten kıskanmıyorsun?" demiştim.

o cevap veremeden sınıfa girmem ile arkamdan gelmişti. ikili sıraya geçmiş birine oturmuş birine ayaklarımı uzatmıştım. yanımda oturmasına gerek yoktu. daha fazla gerilmek istemiyordum.

bana attığı bakışların ardından "çocuk musun?" diyince omuz silkmiştim.

yan sıralardan birine oturduğunda bacaklarımı sıradan çekmiştim.

arkamda oturan kız omzuma dokunduğunda gülümseyerek "merhaba ben lia" demişti.

onunla konuşmaya başladığım sıra sınıf ile ilgili şeyleri anlatmaya başlayınca eğlenmiştim ki sınıfa hoca gelmişti. çok yakışıklı biriydi.

tam onun arkasından biri girmiş "bay jeon özür dilerim müdürün yanındaydım" demişti. kızı gördüğümde heeseung'dan hoşlanan kızdı.

"sorun değil hyejin otur artık yerine" demişti hoca. sonunda kızın adını öğrenmiştim.

hyejin heeseung'u görmesi ile çantasını başka sıradan alıp yanına oturmuştu.

göz devirip önüme dönmüştüm. 'şıllık karı hem dibimizde bitiyor hem de boş buldu tabii hemen yanına geçiyor heeseung'un'

'sunghoon duyuyorum seni'

'dinleme beni ya sevmiyorum ben seni'

'belli oluyor'

heeseung'a baktığımda sırıtarak bana bakıyordu. onu umursamayıp hocayı dinlemeye karar vermiştim.

bay jeon bu dersin sadece konu değil faaliyetli olan bir ders olacağını söylediğinde eğleneceğimi düşündürtmeye başlamıştı.

ᴀᴄᴀᴅᴇᴍʏ ᴏꜰ ᴇʟᴇᴍᴇɴᴛꜱ-ʜᴇᴇʜᴏᴏɴ ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin