americano

42 3 7
                                    

"Alo, naber Hyunjin?"

"İyidir, senden?"

"Benden de iyi, proje ödevini halledebildin mi?"

"Evet, geçen hava atıyordun hepinizden önce ben bitiririm diye. Bakıyorum da söz var icraat yok yakışıklı!"

"Yaa! Chan hyung!"

"Tamam tamam, hadi topla defteri kalemi gel bekliyorum. Ps oynamaya çağırmak için aramıştım aslında, işimiz bitince oynarız artık."

"Tamam, abilerin abisi ya! Favori abim sensin!"

"Çok konuşma hadi!"

"Görüşürüz!"

Aramayı sonlandırıp yavaşça yataktan kalktım. Ayağa kalktığım anda başım dönmüş, gözlerim kararmıştı. Çok fazla kafein tüketen birisiydim, çok yemek yeme huyum da olmadığından kan değerlerim genel olarak düşüktü.

Baş dönmem geçtiğinde üstüme siyah sweatshirt ile siyah eşofman altımı geçirdim. Sırt çantama gerekli defterleri, kalem ,şarj aleti ,kulaklık ,cüzdan ve akşam çok geç saatte eve dönmek istemeyip Chan hyunglarda kalacak olursam diye pijama takımımı tam anlamıyla teptim. Salaş ceketimi çantamın kolu ile kendi kolum arasındaki boşluğa sıkıştırdım ve botlarımı bağcıklarını bağlamaya zahmet bile etmeden ayağıma geçirdim. Kapıyı kilitleyip anahtarı da cebime atıp hızlıca yola çıktım. Yoldayken Chan hyunga elim boş gitmek istemediğimden en yakın pastanenin nerede olabileceğini düşünüyordum.

Yolun sağ çaprazında parıl parıl parlayan
tabelaya gözüm çarpmıştı, kocaman bir kafetarya sıcacık görüntüsüyle beni içine çekiyordu. İçeriden çıkan bir bayanın kapıyı açması ile minik kapı zilinin çıkardığı ses kulağıma çok hoş gelmişti.
Burayı aklımdaki daha sonra gidilecekler listeme ekledim ve hemen kafeteryanın yanındaki pastaneye girdim.

"Buyrun efendim, siparişinizi alayım."

"4 porsiyon tiramisu istiyorum, paket olsun lütfen."

"Tamamdır bayım."

Ödemeyi yapıp pastaneden çıktım, benimle aynı anda yan kafeteryadan çıkan birisine çarptım. Hızlı olacağım diye her kimse onu görmemiştim.

"Pardon, özür dilerim iyi misiniz?"

Yüzünün yarısını şapkasından dolayı göremediğim çocuk bir süre bana dümdüz baktı, sonra gülümseyerek cevap verdi.

"Sorun yok."

Kafamı salladım ve yoluma devam ettim.

Chris hyungun evine zar zor geldim, kapıyı çalar çalmaz Chris hyung gülümseyerek bana sarıldı.

"Hoşgeldin! İçeri gel hadi gecikmeden şu projeyi çabucak bitirelim."

İçeriye geçtik, elimdeki pastane kutusunu tatlıları etkilemeyecek şekilde sallayarak ona gösterdim.

"İkimizin de sevdiği bir şey olduğunu düşünüyorum?"

"Gerek yoktu zaten soğukta yol yürüdün uğraşmasaydın. Ne aldın?"

"Uğraşmadım aslında, pastaneye girip bir tatlı seçmek benim için o kadar da zor sayılmaz. Tiramisu aldım!"

"Aa şu pastane!"

Chris hyunga ne demek istediğini anlamadığım bakışlar atınca hemen açıklama yaptı.

"Pardon sana anlatmayı unuttum herhalde, pastanenin sahibi annemin yakın bir arkadaşı. Pastane normalde ona ait değilmiş ama annesinden devralmış, kadıncağız bize geldiğinde pastanenin ne kadar eski olduğundan yakınıyordu. Anneden kıza devredilen bir pastaneymiş ama eşyaların falan yenilenmesine izin verilmemiş. "

Coffee Shop - Hyunin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin