At The First Sight

250 34 40
                                    

Genç adam, bu gece kaçıncı olduğunu bilmediği bir nefesini daha sesli verdi. Partinin gerçekleştiği alan albümün konseptine uygun olarak pembe ve mavi ışıklarla aydınlatılıyordu ve bu da onun gözlerini oldukça rahatsız etmişti. Bu parti için şirkete ait binanın en üst katı ayarlanmıştı. Katın her bir köşesine ayrı ayrı ses sistemleri yerleştirilmişti. Onun dışındaki herkes bangır bangır çalan şarkılara eşlik ediyor ve dans ediyordu. Kim Seokjin ise bir kadeh şarabını almış ve bulabildiği en karanlık köşeye oturmuştu. Telefonundan Webtoon okuyordu. 

Başka seçeneğinin olmadığından değildi, tıp fakültesi mezunu olduğu için rahatlığa alışkın falan da değildi. Çalıştığı hastanede "rahatlık" zaten bulabildikleri en son şey bile olmuyordu. O kadar koşuşturmanın ardından özel hayatını, iş hayatına kıyasla daha sakin geçirmek isteyen bir yapısı vardı. Parti ortamlarını zaten sevmezdi, kalabalığa da uzun süre katlanacak kadar düşkün değildi. Hoseok onu özel olarak davet etmeseydi bu akşam buraya gelmezdi bile. Bir yanı eski dostunun heyecanına ortak olduğunu düşünüp mutlu olsa da öbür yanı burada ne yaptığını sorguluyordu. 

Seokjin, yine de burada ne yaptığını sorgulayan kısmını baskıladı ve arkadaşı için mutlu olduğu kısmına odaklandı. Sonuçta Hoseok çıkış yaptığından beri sürekli sadece tekli çıkarmıştı ve bu albüm için nasıl emek verip çalıştığını Seokjin de biliyordu. Çabalarının karşılığını nihayet alabilmiş olması çok gururlandırıcı bir şeydi.

Hem içinden bir ses de ona bu akşam burada olmasının Hoseok dışında bir nedeni olduğunu ve gecenin sonunda pişmanlık duymayacağını söylüyordu ancak mantığı bu sesin söylediklerine anlam verememişti. Bu yüzden o sesi dinlememeye karar vermiş ve susturmuştu.

"Seokjin hyung." dedi Hoseok. Geldi ve Seokjin'in karşısındaki koltuğa oturdu. Olabildiğince bütün davetlilerle ilgilenmeye özen gösteriyordu, bu yüzden zamanının çoğunu arkadaşlarıyla fotoğraf çektirip sohbet etmekle geçmişti. Dans ettiği için de terlemişti ama sorun bu değildi. Hyung'unun köşede yalnız başına oturduğunu görünce bütün dikkatini ona vermişti. Seokjin'i uzun süredir tanıyor olduğundan dolayı böyle ortamları sevmediğini biliyordu. Yine de, hadi ama! Bu onun partisiydi.

"Ne yapıyorsun? Neden gelip birileriyle tanışmıyorsun?"  Seokjin başını çoktan telefondan kaldırmış ve arkadaşına aynı şekilde dikkatini vermişti. "Biliyorsun, Hoseok-ie. Pek parti insanı değilim. Böyle daha huzurlu ve mutluyum. Sen beni boş ver, keyfine bak." dedi, sesinin ikna edici bir tonda olmasına özen göstererek. Ancak arkadaşı pek de ikna olmuşa benzemiyordu çünkü yerinden kalkmıştı ve Seokjin'in de ayağa kalkması için onu bileğinden yakalamıştı. "Hadi ama, hyung. Gel, seni birileriyle tanıştırayım. Hem yabancı da değiller. Hepsi çok sevdiğim arkadaşlarım. Sen de seveceksin. Ayrıca onlarla kaynaşmayı denemedin bile, hadi." dedi Hoseok ısrarla.

Hoseok'un çok fazla arkadaşı vardı. Koskoca şirketin üst katına anca sığıyorlardı ve hepsi bu da değildi. Partide sektör adına önemli işler yapmış sanatçılar da vardı. Yine de bu Seokjin'in ilgisini çekmiyordu. Hoseok başarılı olamayacağını anlayınca başka bir teklif sundu. "En azından Yoongi hyung ve Namjoon-ie'nin yanına gidelim. Burada böyle yalnız oturma."

Seokjin, küçük olanın ısrarlarına daha fazla dayanamayıp başını salladı ve hâlâ bileğinin etrafını saran tutuşa kendisini teslim etti. Sonuçta Hoseok kendisinin iyiliğini düşünüyordu. Onun bu düşünceli hâline elbette ki duyarsız kalmayacaktı. Hem Yoongi ile Namjoon ortak arkadaşlarıydı.

Hoseok, Namjoon, Yoongi ve Seokjin aynı mahallede büyümüşlerdi. Çocuklukları boyunca her günlerini sokakta birlikte oynayarak geçirmişlerdi. Çoğu çocukluk anılarında beraberlerdi. Ergenliğe girdiklerinde ise aynı liseye gitmişlerdi. Dört arkadaşı ayıran da üniversite olmuştu.

Blinded by Your LightHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin