Fate

103 11 13
                                    

-Third Person Pov-
Sıradan bir gün. Turuncu saçlı, sıradan birisi olan Akito Shinonome ve sıradan işleri. Ah çok fazla sıradan demiş olsak gerek ki pek de uzun sürmeyecek bütün bu sıradanlık. Her ne ise.

Akito, her zamanki gibi geç kalkmış halletmesi gereken ufak tefek bahçe işleriyle uğraşıyordu. O gün Ena gelecekti ki, öğlene kadar işleri bitirse iyi olurdu.

İşleri bitirdiğinde saat henüz öğlen olmamıştı. Ablasını görmeye gitmeden önce meydanda dolaşmaya karar verdi. Bir süre sonra bir avuç çocuğa rastladı. Tahta kılıçlarla savaşan bir avuç çocuğa. Umursamayacktı, ta ki kenarda tek başına dizlerini kendine çekmiş oturan veledi görene kadar. Akito cidden umursamazdı, lakin çocuk ona bir şekilde bir şey hatırlatmış olacaktı ki yanına doğru ilerledi.

'Hey, ufaklık sorun ne?'

Çocuk cevap vermedi. Sadece karşıda oynayan diğer çocuklara bakıp tekrar başını eğdi. Akito anlamıştı anlayacağını. Çocuk sürüsüne yaklaştı. Geldiği tarafı işaret ederek,

'Arkadaşınız değil mi?'

Çocuklardan biri cevap verdi.

'Evet, ama şimdi bizimle oynamasını istemiyoruz.'

Diğer kafalardan da ses çıkmaya başladı.

'Evet daha nasıl kılıç tutacağını bilr bilmiyor.'

'Başka birşey oynarken bize katılabilir ama bu iş onun gibilere göre değil.'

'Beceriksiz.'

Akito biraz sinirle güldü ve eğildi.

'Siz ona öğretmenden nasıl öğrenmesini umuyorsunuz? Siz kendi başınıza mı öğrendiniz sanki?'

'Ama o ne kadar çalışırsa çalışsın bize bir faydası olmayacak ki. Biz Lord Kamishiro'yla savaşmaya gitsek bile o gelemeyecek zaten.'

Akito çocuğun kafasına hafifçe vurup devam etti konuşmaya.

'Sözümü bitirmedim. Onun da size öğretebilecekleri olmadığını nereden biliyorsunuz? Asıl böyle düşünürseniz Lord Kamishiro'ula savaşa gidebilseniz bile kazanamazsınız.'

Çocuklar son sözün üzerine, bir kısmı söylenerek bir kısmı ise tepkisizce diğer çocuğun yanına ilerlediler. Akito iç çekerek kalktı ve ablasıyla buluşmak üzere krallığın girişine doğru yürümeye başladı.

'Tanrım, lanet olası veletler. Ne zaman bazı şeyleri öğrenecekler ki?'

Akito, aşırı duygusal ya da düşünceli olarak nitelendirilemezdi belki ama dışlayıcı ya da zorba davranışlardan oldum olası nefret etmişti. Tüm bunları düşünerek ilerlerken meydana dikkat çekmeyecek biçimde inmiş dolaşmakta olan Prens Aoyagi'nin kendini izlediğinden bihaberdi.

Akito yürümeye devam etti tam o sırada arkasından bir ses duydu.

'Oi, ablanı bekletmek ne kadar ayıp farkında mısın?'

Akito göz devirerek sesin sahibine doğru ilerledi.

'Saatlerdir beklemiyorsun ya. Daha kibar bir giriş fena olmazdı.'

Ablasının çantasını alıp yürümeye başladı. Ena da yanında yürüyordu.

'Ben zaten kibardım, senin beni bekletmen asıl kabalık.'

'Tamam, tamam sen haklısın.'

Göz devirerek eve doğru yürümeye devam etti turuncu saçlı oğlan.




-Timeskip-
Ena ayrılalı henüz çok olmamıştı. Akito yine kendi kendine söylenerek meydanda yürümekle meşguldü.

'Tanrım, sadece bir günlüğüne geldiyse çantası ne demeye o kadar doluydu ki.'

Tam o sırada omzundan tutan bir çift el. Akito ne olduğunu anlayamadan dizlerini üstüne çökmüştü bile.

'Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz?!'

'Akito Shinonome, Rui Kamishiro'nun yardakçılarından olmakla suçlu bulundun.'

'Ne saçmalıyorsunuz? Kanıtınız var mı?'

Muhafızlardan biri bir kağıt parçası çıkarıp gösterdi.

'Kamishiro'ya yazılan bu mektupta adın yazıyor. Hala inkar edecek misin?'

Akito ne olduğunu anlayamıyordu. Rui Kamishiro'yla yazışmayı bırakın sadece ismen bildiği biridydi. Kim, neden üstüne böyle bir suçu üstüne atmak istemişti ki? Ama şimdi ne olacağını pekala biliyordu. Masumiyetini kanıtlayamazdı, tanığı ya da delili yoktu. Muhafızlar da son derece farkındaydı bunun. Daha ağzını bile açmadan diri diri yakılacaktı.

Meydana götürülüp yakılmasına dakikalar kala düşünüyordu. Tek yapabileceği bu değil miydi zaten? Ena, hakkında ne düşünürdü? Hayatı cidden böyle saçma bir durumda mı noktalanacaktı? Tüm bu düşüncelerini bölen arkadan gelen bir ses olmuştu.

'Yeter. Durun artık.'

Mavi saçlar. Bembeyaz bir takım elbise. Soylu olduğu pekala belliydi bu adamın. Ama kimdi, neden ona yardım ediyordu ki? Daha önce hiç görmediği adamın karşısında eğilen muhafızlara baktı.

'Prensim, bu adamın suçlu olduğuna dair su götürmez kanıtlar var lakin-'

Kağıdı alıp baktıktan sonra muhafıza geri uzattı mavi saçlı oğlan.

'Bu adamın Kamishiro'ya çalıştığını düşünmüyorum, bırakın onu. Yine de benimle geliyor.'

'Peki efendim.'

Kalabalık şaşkınlıkla dağılırken Akito da elleri çözülüp tanımadığı adamın peşine takılmıştı. Krallığında bahsi geçen prens, bu güzel; güçlü görünümlü adam mıydı?
(YN: aman tanrım gay mi oluyorum-)

'Benim gerçekten suçsuz olmadığımı nereden biliyorsunuz?'

Touya saçlarını savurarak kendisine döndü.

'Bildiğimi söylemedim. Masum olduğunu kanıtla bana.'

Ve hiç konuşmadan saraya doğru ilerlediler.








umarim güzel baslamisimdir- btw evet. o kartlar geldiginde aki cektim sanip tsu cekmistim. medyada zirlayisimin kaniti. her neyse begenmeniz dilegiyle.

daydreaming:: akitouyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin