"Sabah sabah bu ne gürültü?"
"Ayyy kalkmış mı benim minik kızımmmmm...."
"Anne ben minik değilim.. 17 yaşındayım."
"Hadi kalk uykucu Garmen! Kahvaltı hazır..."
O gün biraz geç kalkmıştım. Radyonun sesi gıcık etmişti. Hep böyle yapıyordu sabahları. Gıcır gıcır ediyordu. Kahvaltının hazır olduğu belliydi bu güzel kokudan... Yüzümü yıkadım.Saçlarımı dağınık topuz yaptım,çıplak ayaklarla kahvaltıya gittim. Dün makyajımı silmeyi unutmuşum. Hortlak gibi kalktım sabah. Evin tek kızıydım. Çok da şımarıktım tabii. Beni üzenler çok oldu şu yaşıma kadar. Annem veya babama gerek kalmaz. Hakkımı öyle bir savunurum ki... Mesela geçen Perşembe akşamı; yengemin doğum günüydü. O yüzden oraya gittik. Kuzenlerimin hepsi oradaydı. Mark'da oradaydı. Onu uzun zamandır görmüyordum. Özlemiştim. Bayağı eğlendikten sonra terbiyesizliği yüzünden sinirlerime hakim olamayıp bağırdım! Annemler ve diğerleri bağırtıma koştular,ve sinirlerime hakim olamayıp ağladım.Kavga etmiştik...Artık onu sevmiyordum,ona şaitlik edenleri de... Sinirlerime hakim olamadığım için bu huyumu sevmiyorum...
Her neyse çok gevezelik yaptım. Azıcık gevezeyim bir o kadar da sevimli ve sinirli! Hakkını savunan güçlü ama duygusal biriyim. Çok gezerim falan filan... Daha okuyup anlayacağınız çok şey var.
Kahvaltım bitmişti. Üstümü giyindim ve dışarı çıktım. Her zaman gittiğim bir cafe vardı.Oraya gittim. Genelde kafa dağıtmaya giderdim oraya... Yine en sevdiğim şarkıydı çalan,yine en sevdiğim kahve,ve yine yeni bir kitap... Her günüm böyle geçerken karşı masamda her gün gördüğüm iki sevgili vardı.Çok şekerlerdi... Ben ise her gün aynı...Sevgilim yoktu.Macera hiç yoktu. Bunlar olmayınca ,hayat felsefemde aşk yoktu. Ağlıyor muydum,hayır .Çünkü elbet beni de mutlu eden bir şey olacaktı. Tanrı bizleri sever... Telefonum çaldı .Babam arıyordu,açtım. ...
"Neeeeeeee?!!! Anneee anneee annneeeeeeeee"
...
...
Gözlerimi açtığımda hastanedeydim. Annemi istedim,ve babam boynuma sarıldı. Ağlıyordum işte. İnanamıyordum. Sedyeden attım kendimi. Babama annem nerede dedikçe babam ağlıyordu. Bu sorunun cevabını biliyordum. Anlamak istemiyordum... Annem yoktu,bana en büyük desteği veren melek yoktu! O artık Ölmüştü. Ve benimde artık kendime bakmam lazımdı. Hiçbir melek desteği olmadan... Hissetmiyordum kendimi... Ayaklarımdan ve ellerimden kan akıyordu. Baygındım. Neler oldu diye sordum babama;
-Sakin ol Garmen ...Annen kek yapacaktı. Evde malzeme olmadığı için markete gideceğini söyledi. Ben gideceğim dedim,kabul etmedi.Hepsi benim suçum. Göndermemem lazımdı... Karşıdan karıya geçerken araba...."
"Suuuuuuusss! Suuuuusss inamıyorum sanaaaaaa,annemi getirin banaaaaaaaaa,kim uyandırıcak beniii kim kuzucuk diyecek banaaa,kim annem gibi kokacakkkkkk..."
"Doktorrr doktor yardım ett kızımmm kızımmm..."
Canımın acıdığını fark ettim. Sakinleştiriciymiş. Kalktığımda ağlamadım, yapacağım hiçbir şey yoktu, aklıma kendimi bıçaklayıp annemin yanına gitmek geldi,ama annemin yarım bıraktığı yolda ilerlemem lazımdı...
İlk önce, yarım kalan işime,yani okuluma geldi sıra.Okulumu bitirip bir psikryatrist olacaktım.Buna da çok az kalmıştı. 20 yaşımda bir psikriyatrist olabilirdim,3 sene...
Bu 3 sene esnasında arkamda dimdik duracak bir babam vardı en azından. Babam da çok iyiydi. Hakikatli, delikanlı adamdı. Çok düşkündü bana,birlikte 1 sene boyunca iyi vakit geçirdik ben de 18 yaşıma geldim. Özgürdüm artık...Ama bir sevgilim yoktu,çok hoşlandığım biri vardı, o da bana bakmazdı diye düşündüm... Hatta kimse sevmez diye, annem yoktu, güzelliğimi yıpratıp önüme bakıyordum,belki de bir salaktım... O kadar güzel kızlar varken,paraları varken... Bunlar bir hayaldi.
Git gide babama daha da çok yaklaşmaya başlamıştım. O nu da kaybedersem diye düşündükçe kalbim parçalanıyordu... Ev bomboştu. Sabahları kendim kalkıyordum artık ... Evde annemin kokusu değil de, naftalin kokusu vardı. İçim buruktu,acıyordu. Arkadaşlarım anne dedikçe sızlıyordu her yanım... Eski gevezeliğim, eski şımarıklılığım ve eski gezginci halim yoktu...
Annemin ölüm haberini aldığım cafeye gittim yine. Aynı şekilde hiçbir şey yoktu. Bayağıdır gitmiyordum. Masalar,müzikler,insanlar değişmişiti. O iki sevgili yoktu. Yabancı gibi girmiştim. Zar zor bir masa bulup oturdum. O da benim gibi kıytı köşelerdeydi. Derken yanıma biri oturdu, çirkindi ama tarzdı,değişikti...
"Selam Garmen!"
"Bir dakika! Siz ismimi nereden biliyorsunuz?"
"Anneni kaybettiğin gün hastanedeydim. Bende tüm ailemi kaybetmiştim.Keskin tüfekçiler tüm ailemi öldürdü.Neden olduğunu bilmiyorum... Leon the professional gibi hahahahahahahahahhaaha "
Şaşırmıştım çok rahattı. Ağzında sakız vardı.Gülüyordu.
"İsmimi bilmen için bir sebep var mı?"
"Hastanede moruk baban bağırıyordu Garmen diye"
"Moruk?"
"Hehe! Var ya böyle yaşlı king adamlar..."
Onu sevmiştim,tarzıyla her şeyiyle çok rahattı müthişti! Sanırım ondan öğreneceğim çok şey vardı... Bir bira söyledi. Ve sakızını yere tükürdü, 3 yudumda dikti kafaya birayı...Onunla fark etmeden 2 saat konuşmuştum... Çok değişik ve güçlü bir insandı. Onunla konuştuktan sonra hayatım değişti. Yanağından öptüm ve koşa koşa eve gittim. Haa söylemeyi unuttum. Adı Snechıl'mış... Kendisi gibi tuhaf bir adı var...
Evden bir miktar para aldım ve kendime bakım yaptırmak için kuaföre gittim. Bebek gibi olmuştum... Artık o büyük değişim başlıyordu! ;)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NAFTALİN KOKUSU
Teen FictionSevgilisi olmadığı için üzülen,ailesine düşkün,tek varlığı ailesi olan bir kızın ailesinden birini kaybetmesiyle başlayan heyecanlı hayatını kendisi farkına varmamıştır. Kendisinin çirkin olduğunu düşünüyordu Garmen. Ama öyle değildi.Hayatını doldur...