Başlamadan söyleyeyim bu bildiğiniz cringe zorla evlilik hikayesi değil.
_________
Genç çocuk sırtını yatak başlığına yaslamış, Ay ışığı odayı doldururken pencereye yakın olan yatağında yıldızları izliyordu.Yine hayallere dalmıştı. Özgür olduğu güzel bir hayat düşünüyordu. Ailesini azıcık bile sevmiyordu. Ailesi asla onun kararlarına saygı duymayan, onu hep üzen, suçsuz olduğu zaman bile suçlayan, defalarca onlara yük olduğunu dile getiren insanlardı.
Elinde olsaydı onlardan kurtulurdu. Kaçmayı bir kaç defa düşünmüştü ama sonra nereye gideceğini, nasıl hayatta kalacağını bilmediği için bu düşünceden vazgeçmişti.
Ailesinin maddi durumu da iyi değildi. Evde sadece babası çalışıyordu. Annesi, Jimin'e defalarca kez bir iş bulmasını sert bir şekilde söylemişti ama Jimin üniversite okumak istediği için iş bulmaya zamanı kalmıyor, sürekli ders çalışıyordu.
Üniversiteyi kazanmıştı. Annesi ve babası, Jimin'in onların sözünü dinlemeyip iş bulmadığı için çocuklarının geleceğini elinden almış, cezalandırmak niyeti ile üniversiteyi okumasına izin vermemişlerdi.
Jimin o zamanlar tüm günü ağlamış, onlara yalvarmıştı. Ağlamaları hiç bir işe yaramamıştı. Jimin o zamandan beri onlardan daha çok nefret ediyordu. Onların inadına bir iş bulmamış ve tüm günü evde oturmaya karar vermişti bir çok kez dayak yese bile.
Bir tane de şımarık kız kardeşi vardı. Mi Cha hep el üstünde tutulurdu. Her şeyin en iyisi onun olurdu. Her gün sevgili değiştirir, sevgililerinden pahalı hediyeler alırdı. Jimin bunu bilse de abisi olarak umrunda olmazdı. Mi Cha kardeşi olsa da, onu gram sevmiyordu.
Artık 22 yaşındaydı. Keşke biraz param olsa da, bu evden, bu insanlardan uzaklara gitsem diye düşünüyordu hep.
Onu düşüncelerdinden ayıran şey kapının çalınmadan açılması olmuştu. Bu hareket ile Jimin sinirlenmiş, gözlerini kapıda dikilen kardeşine çevirmişti.
"Mi Cha, sana kaç kere kapımı çalmadan içeri girme dedim?" Genç çocuk nefesini üflerken, ne için geldiğini bilmediği kardeşine bakmaya başlamıştı.
Karşılığında ise kız göz devirmiş, kollarını göğsünde bağlayarak konuşmaya başlamıştı.
"Babam geldi ve yemek yiyeceğiz masaya gel. Hem de seninle bir şey konuşacakmış."
Babası normalde daha geç gelirdi. Neden şimdi erken geldiğini ve onunla ne konuşacağını bilmiyordu genç çocuk. Gerilmeye başlamıştı.
Kardeşini onayladıktan sonra ellerini sarı saçlarından geçirmiş, nefesini gerginlikle dışarıya üflemişti. Banyoya gidip elini yüzünü yıkadıktan sonra odasından çıkarak masaya doğru ilerlemişti.
Masaya oturduğu zaman herkesin çoktan yemeğe başladığını gördü. Sanki 5 dakika onu bekleseler açlıktan öleceklerdi. Jimin artık alışık olduğu durum karşısında göz devirmiş ve yemeğini yemeye başlamıştı.
Babası bugün nedense mutlu gözüküyordu. Normalde işten geldiği zamanlarda sinirli oluyor ve bağıracak yer arıyordu. Annesi de tuhaf davranıyordu bugün.
Çatal ve bıçakların metalik sesi dışında masada sessizlik hüküm sürüyordu. Bu sessizlik babasının yalandan öksürerek dikkatleri üzerine çekmesi ile bozuldu.
Herkes dikkatini ona vermiş, ne diyeceğini merakla bekliyordu. Adam sonunda konuşmaya başladı.
"Jimin sana çok güzel bir haberim var." Babasının yüzündeki mutluluk Jimin'in de sevinmesini sağlıyodu. Jimin bu haberin ne olacağını düşündü. Yoksa üniversiteye gitmesine izin mi verecekti? Bu düşünce ile Jimin gülümsemeye başlamıştı.
Adam beklenti ile bakan gözlere karşı konuşmasını devam ettirmişti.
"Çalıştığım şirketin patronu seni görmüş ve beğenmiş. Yarın tanışmaya gelecekler. Bir kaç güne de evleneceksin."
Evleneceksin... Evleneceksin... Evleneceksin
Jimin'in kafasında aynı kelime tekrar etmeye başlamıştı. Yüzündeki gülümseme yavaş yavaş solarken, böyle bir şeyi beklemediği yüzünden belli oluyordu.
Bakışlarını anne ve babasına çevirirken ikisinin de yüzündeki iğrenç gülümseme ile karşılaşmıştı. İkisinden de nefret ediyordu.
Şaşkın bakışlar yerini öfkeye bırakırken Jimin oturduğu sandalyeden hızla kalkmış, sandalyenin devrilmesine sebep olmuştu. Babasına bakarak bağırmaya başlamıştı.
"Ben kimseyle evlenmiyorum! Sen bana onu sevip sevmediğimi sordun mu? O adamı tanımıyorum bile." Hızlı hızlı nefes alırken konuşmasına devam etmişti. "Para için yapıyorsun, değil mi?! O kadar meraklıysan kızını evlendir onunla, malum o dünden razı."
Babası da onun gibi ayağa kalkmış ve öfkeli sesi ile konuşmaya başlamıştı. "Adam eşcinsel olmasa inan seni değil, kızımı evlendirirdim. Fırsat gelmiş ayağına ne güzel zengin adam. Zeki olduğunu düşünüyordum ama hiç öyle değilmişsin."
Adamın sözleri ile Jimin daha da sinirlenirken sesi çıktığı kadar bağırmıştı. "İstemiyorum!"
"Sana isteyip istemediğini sormadım. Şimdi git odana ve yarın için hazırlan. O adamla evleneceksin, başka seçeneğin yok."
Jimin, babasına ne kadar laf anlatsa da anlamayacağını bildiği için sinirle odasına gitmişti. O adamla evlenmek istemiyordu. Bu kendi hayatı, neden onun yerine başkaları karar veriyor ki!
Jimin yatağına oturup gökyüzünü izlerken plan yapmaya çalışıyordu. O adamla evlenmemek için her şeyi yapabilirdi.
"Belki de evden kaçmalıyım."
Evet bu ona güzel bir fikir gibi gelmişti. Tanımadığı birisi ile evleneceğine sokakta yaşar, en kötü ihtimalle de ölürdü. Babasının da dediği gibi hazırlanmaya başlamıştı, ama evleneceği için değil, kaçmak için.
_________
Selammm
Yeni bir ficle karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz. Ben konusunu düşündüm ve hoşuma gittiği için yazmaya karar verdim.
Watty'de bu konuda bir fic var mı bilmiyorum umarım yoktur. Aslında siz daha tam olarak konusunu bilmiyorsunuz ama gelecek bölümde anlayacaksınız.
757 kelime
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fugitivies
Novela Juvenil"Ben acıktım hadi yemek yiyelim sonra uyuyacağım yorgunum." "Tamam ben de sana yardım edeyim." "Git buzdolabını aç bir şeyler olacak yemekleri ısıt yiyelim." Jimin tek kaşını kaldırarak karşısındaki bedene baktı. Ne yani o yardım etmeyecek miydi? "N...