<sonraki gün/wooyoung>
yunho shot bardaklarını birbirine vurmuş çıkan ses ile herkesin kendine dönmesini sağlamıştı.
"şimdi bırakın boş yapmayı beni dinleyin" sessizleşen ortam sayesinde sırıtıp konuşmaya devam etti.
"özellikle siz ikiniz konuşmayacaksanız bile. beni dikkatli dinleyin üzmeyin. uzatın bardakları dolduruyorum ve tekrar söylüyorum beniim sözümü kesmeden dinliyorsunuz."
riki ve beni gösteren yunho'ya bakıp gülümsemiştim. ardından tekrar dolan bardağımı kafama dikmiştim.
jisung oflayarak "gerçekten öpüşmediyseniz anlatma." diyip shot atmıştı. ben ise jisung'un dediğine kıkırdamıştım. jungwon ise kafasını sallayarak onu onaylamıştı.
"yemek ve içki ısmarlıyorsun altında bir şey yoksa bayılırım"
"aslında çok bir şey olmadı."
yunho tatlı tatlı sırıtarak konuşurken jisung'un yanındaki bira ve sojuyu alıp karıştırmıştım ve tekrar içmiştim.
"e o zaman ne yaptınız anlat artık bir gündür bekliyoruz" diyen jungwon'u hepimiz onaylamıştık.
"şimdi ben çok kalın olan kıyafetlerimi kaldırıyordum tüm kıyafetler dolabıma artık sığmıyorlar diye. bu salak da yine yanlış anladı beni. gidiyorum sandı. sonra özür filan diledi ki şu dans için bizi çağırdığınızda ve gelmediği gün kız arkadaşıyla kavga etmişler ve mingi ayrılmış. yani mingi'nin yakın arkadaşı olan tarafım bile üzülmedi sevmiyordu zaten."
jungwon sonunda sevinecek bir konu bulunca kendine gelmiş "oha bu çok iyi bir şey kurtulduk sonunda ya" demişti.
jisung "sevinmek şu an en büyük hakkın. o değil kalkıp dans etsek atılır mıyız?" dediğinde aklıma bu fikir yatmıştı.
jisung'un elini tutmuş kaldıracakken yunho bizim omuzlarımızdan tutup geri oturtmuş. "evet atılırız. oturun şuraya. ay birde sonrasında tekrar özür diledi ben affedince de beraber uyuduk."
"işte bunu bekliyordum. öpüşmeseniz bile bu yeterli.. şimdilik." jisung'un dediğiyle yunho utanmıştı. diğerleri ona gülerken sessize aldığım telefonun ekranı açılınca ona bakmıştım. san yine ve yine arıyordu.
"woo? san arıyor niye açmıyorsun?" telefonu ters çevirip omuz silkmiştim.
"ya yeter ama yunho o kadar mutlu mutlu anlatıyor. hadi bu riki salağını anladım sevdiği çocuğun sevgilisi var. senin neyin var. bir kere hepimiz mutlu olalım"
riki geldiğimiz yerde oturduğu gibi içmeye başlamış hiçbir şey söylememişken jisung'un sitemiyle kafasını yasladığı avcundan kaldırmış "açma şu konuyu ya" dediğinde jungwon riki'nin koluna sarılmış kafasını boynuna sarmıştı
"her neyse sana noldu?"
"jisung haklı ama wooyoung. çok mutsuzsun duruyorsun ya..."
"yok bir şeyim benim ya" diyip kenarıdaki içkiye uzandığımda biri kolumu tutmuştu.
"içme diyorum sana artık."
"nasıl geldin sen?"
minho "jisung'un yanına gelecektim. ben söyledim beraber olduğunuzu" demişti. masaya oturduğunu fark etmemiştim bile üstüne jisung beline sarılmıştı tabii jisung da onun göğsüne yaslanmıştı.
kafa sallayarak bileğimi san'ın kolundan çekip biraya uzanmıştım. birayı elimden alıp başka yere koyup sinirle bana dönmüştü.
"ne kadar endişelendim biliyor musun? ama min wooyoung-shi burada oturmuş, ona fazla içki içme dememe rağmen şişelerin dibini görüyor. hem sen neden aramalarımı cevaplamıyorsun?"
"en son aradım da ne oldu?"
"ne..? ne araması?"
"bana niye yalan söyledin san?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
soulmate, woosan ✓
Fanfiction"ne yani dans klübüne bay han benim yerime bir başkan mı getirecek"