Hırs insanı iyi yönde etkileyen bir içgüdü olarak görülse de fazlası bir insanı olmadığı birine dönüştürecek kadar tehlikeli olabilirdi. İnsan bedenini ele geçirirse eğer içten içe seni zehirler tüm bedeninin yavaşça çürüyüp dayanamayacak noktaya gelene kadar zorlardı. Rakibine vermek istediğin tüm zararı kendine verir zaferi kendi ellerinle ona götürürdün. En değerli ve en tehlikeli his olarak geçer seni ya zirveye taşır ya da en dibe çakardı.
Ve Niki'nin kaybetmeye hiç niyeti yoktu.
Dersin bitmesini beklerken elindeki kalemle önündeki kitabın kapağına kabataslak bir şeyler karalıyor ve kafasını kurcalayan onca şeyi oraya resmediyordu. Çizdiği şeklin tam bir tanımı yoktu. Kara bir gölge gibi görünüyordu daha çok. Arkasında dolaşıp duran ve onu içine hapsetmek için en küçük bir anı kollayan sonsuz bir gölge. Gittikçe hızlanan hareketlerle resim daha net bir şekil kazanırken kalemin ucu körelmeye başladığı anda sert hareketlerini durdurup eliyle önüne düşen saçlarımı geriye doğru itti.
Kalemin ucu körelince işin bütün eğlencesi kaçmıştı. Bu şekilde istediği verimi alamıyordu ki hem detaylara istediği gibi şekil de veremiyordu. Sıkıntıyla yanaklarına doldurduğu havayı dışarı üflerken başını yanında duran pencereden dışarı çevirdi ve bahçede dolaşan insanları izlemeye karar verdi. Sanat okuluna gittikleri için aldıkları bu zorunlu dersler az sayıda olsa da onun vaktini çaldıkları için kendisinin onları pek sevdiği söylenemezdi. Sonuç olarak sevmediği şeyi de dinleyemezdi ama değil mi? Şu an üzerinde çalıştığı koreografinin kalanını oluşturabilir veya içine sinmeyen kısımları düzeltebilirdi fakat tüm yaptığı camdan dışarıyı izlemekti. Gözlerini camdan dışarı gezdirirken tanıdığı birkaç kişi dikkatini çekti. Choi Yeonjun Lee Minho ve Jeong Yunho. Üçü de ondan büyüktü ve kendi dans takımlarının liderleriydiler. Çimlerin üzerine oturmuş konuşarak bir şeyler yiyorlar ve mutlu görünüyorlardı. İçinde onu dürten ve sinirlerini bozan bir şey yükselirken daha da dikkatli bakmaya başladı.Üçünün de dansının çok iyi olmasının yanında birileri ile çok iyi arkadaşlardı. Onlara kesinlikle anlam veremiyordu. Niki de bir takımı olmamasına rağmen okul içerisinde dansı ile oldukça konuşulan biriydi. Ayrıca aylar sonra yapılacak festivalde solo performans sergileyecekti. Tıpkı onların takımlarının da aynı festivalde performans sergileyecekleri gibi. Bu festival hepsi için çok önemliydi çünkü burası ünlü bir sanat okulu olduğundan bazı şirketletle anlaşma yapılmıştı ve bu festivalde performansı en çok oylanan kişi veya takım anlaşmaya katılan şirketlerinin birisinde normalde birinin stajyer olmak için yapması gereken elemelerden direkt olarak geçmiş sayılacak ve o şirkette stajyer olarak çalışmaya başlayacaktı. Bu gerçekten önemli ve büyük bir şanstı. Kaçırmak ise tam bir aptallıktı.
Büyük bir rekabet ortamının olması gerekirken onları birlikte görmek ona çok tuhaf geliyordu. Belki de kendisi yanılıyordu tam olarak emin değildi. Fakat bu ona doğru hissettirmiyordu.
Düşüncelerinin içine falza daldığından ne üçlünün oturdukları yerden gittiklerini görmüş ne de çalan zili duymuştu. Başında dikilen kızın adını seslenmesiyle olan biteni fark etmiş ve dikkatini ona vermişti. "Efendim?" Elleriyle oynamaya başlayan kız bakışlarını ondan kaçırıp kısık sesle mırıldandı. "Koç seni çağırmamı istedi de. Seni pratik odasında bekliyormuş." Sonlara doğru kısık olan sesinin daha da kısılmasıyla pek bir şey duyulmamış son iki kelimeyi kendi kafasından tamamlamak zorunda kalmıştı. Sonra ise kız hızla yürüyerek yanından ayrılmış Niki'nin haber verdiği için teşekkür etmesine bile izin vermemişti.
Yerinden kalkıp pratik odasına doğru yürürken ne diyeceğini merak ettiği için adımlarını biraz daha hızlandırmıştı. Çok değil kısa bir süre sonra odanın kapısının önüne geldiğinde kapıyı tıklatmış ve girer girmez eğilerek selam vermişti. Kucağında tuttuğu bilgisayarıyla Nikiye içten bir gülümseme veren adam yerde oturuyordu. Eliyle karşısını gösterdiğinde yumuşak bir ses tonuyla konuştu. "Oturmaz mısın?" Gittikçe artan merakıyla gösterdiği yere doğru ilerlerken içinden kötü bir şey olmamasını diledi. Oturduğu anda Koç kucağındaki laptopu kapatmadan yanına bırakmış ve iki eline birbirine kenetleyerek boğazını temizleşti. Korkması mı gerekiyordu?