12. Bozulan Denge

142 16 8
                                    

12. Bölüm: "Bozulan Denge"

Hayatımız boyunca insanlar tanırdık. Kimileri kalırdı, kimileri geldiği gibi giderdi. Gidenler durak olarak görürlerdi kalbimizi. Gelip otururlar, dinlenirler ve sonra çekip giderlerdi.

Tabi bunlar bazıları için geçerliydi. Bazıları sessizce paltosunu alıp sessizce çekip giderken, bazıları her yeri dağıtıp öyle giderdi. Benden gidenler beni dağıtıp ezerek gidenlerdi. Göğsümde can kırıkları bırakarak hatta kırıklara basarak gitmişlerdi.

Ama şimdi biri kırdığı yerden öpüyor seni. Sıcak nefesi içime doğru akarken dudakları kor ateş gibiydi. Dudaklarının altında çırpınıyordu kalbim. Saçları çeneme değerken, parmak uçları hâlâ parmak uçlarıma değiyordu. Öyle bir mıhlanmıştım ki ne kıpırdayabiliyor ne de tek bir kelime söyleyebiliyordum ona. Batmış mıydı kırıklarım dudaklarına? Bulanmış mıydı benim kanıma? Şimdi katil mi olmuştu?

"Kalbin..."diye fısıldadığında tok sesi duvarlarıma çarptı. "Bana kırıldığından mı bu kadar hızlı çarpıyor?" Dudaklarını çıplak tenime sürttüğünde soluğum kesildi. Sanki binlerce iğne batıyordu bedenime. Eskiden sevdiğim dokunuşları şimdi azap çektiriyordu bana.

"Chaeyoung," diye mırıldandığında ismim bir melodi gibi döküldü. "Çok özledim.... Sikeyim o kadar çok özledim ki öleceğim." Yeniden dudaklarını kalbimin üzerine bastırdığında kesik bir nefes çektim içime. Beni tutmuyordu lakin beni o tutuyormuş gibi ayakta durabiliyordum.

"Bir şey söylemeyecek misin?"

"Git," dedim kısık sesle. Bütün vücudum yanarken dilim buz gibiydi. Dilin zehir Chaeyoung. Senin dilin bir zehir.

Dudakları tenimden uzaklaştığında başını gömdüğü göğsümden çekti. Az önce küçük bir çocuk gibi göğsümde saklanıyorken şimdi yeniden gözümde büyümüştü. Boyundan dolayı başımı hafifçe kaldırmak zorunda kalmıştım. "Git mi?" dedi anlamamış gibi.

Hızla nefes alıp verirken dudaklarının değdiği yer sızlıyordu. Ellerimi ellerinden çekerken en başından yapmam gerekeni yapıp bir adım geriye attım. "Git," diye yeniledim. Gözleri kendi ellerinde dolanırken "Pes et," dedim.

"Neden?"

"Çünkü artık inanmıyorum sana."

Elim göğsümün üzerine gittiğinde sakin bakışlarla takip etti elimi. Az önce dudaklarının dolaştığı tenimde bu sefer dipsiz kuyuya benzeyen gözleri dolandı yılan misali. "İnanmıyor musun yoksa korkuyor musun Chaeyoung?" diye sordu.

Korkunun nefesi ensende, sobeledi mi seni işte?

Elimi göğsümden indirirken düz tutmaya çalıştığım sesimle "İnanmıyorum," diye çıkıştım. "Ben sana inanmıyorum artık neden anlamak istemiyorsun?"

take a break || vroséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin