Yazım yanlışı varsa kusura bakmayın..
İyi okumalar...😊
..............
Korku. İnsanın benliğini çalıp onu olduğundan farklı birine dönüştürebilecek, onu kısıtlayabilecek nitelikte bir duyguydu. Tüm bedenini ele geçirip, bildiği herşeyi unutturabilecek bir duygu...
Şuan, bu duyguyu tadan bendim evet. Ama korku benliğimi çalmaya çalışıyordu ve benim tek yapabildiğim, bu korkumun suçlusu olan kişiye iki kelime edebilmekten başka bir şey değildi. "Kimsin sen?"
Bir anda korkumu yenip, sabahın aydınlığına rağmen karanlık olmayı başaran koridorda arkamı döndüğümde gözlerimin tek gördüğü yine boşluktu.
Elimin titreyerek tutunduğu kapı koluna son bir güçle bastırarak kendimi odama attım.Kapıyı kapatıp yeniden kilitledim. Saate baktığımda 7:37 olduğunu gördüm, dersler saat 8'de başlıyordu. Odamdaki dolapta ilk geldiğim gün fark ettiğim sırt çantasını alıp içine çalışma masamda duran birkaç defteri ve kalemleri koyup fermuarını çektim ve sırtıma taktım. Sınıfımın hangisi olduğunu Beril söylemişti. Odaya son bir bakış atıp çıktım. Koridorda hızlıca adımlıyordum, bu koridorda uzun süre kalmak beni rahatsız etmeye başlıyordu. Merdivenlerden aşağı inerken öğrenci seslerinin yükselmesiyle bu katın sınıfların bulunduğu kat olduğunu anladım. Sınıf kapılarının üzerindeki küçük tabelalara bakarak tek tek elemeye başladım. "Burası galiba!" Sonunda sınıfımı bulmanın verdiği zafer duygusuyla gülümseyip yazıya baktım.
"Derslik : 4"
İçeri girdiğimde ders henüz başlamamış, öğrenciler kendi aralarında konuşuyorlardı. Hemen boş bir sıra bulmak için sınıfı gözlerimle taramaya başladım. Gözüme kestirdiğim sıraya doğru ilerlediğim sırada biri omzuna çarpıp benden önce sıraya yerleşti. "Ben kaptım canım!" Gözlerimi devirdim. " Hayret birşey ya!"
Sonunda başka bir sıra bulup oturduğumda sınıfın kapısı yavaş bir şekilde aralanıp, öğretmen olduğunu tahmin ettiğim takım elbiseli bir adam girdi. Adamın girmesiyle sınıftaki tüm sesler sustu ve herkes ayağa kalktı. "Oturabilirsiniz arkadaşlar, öncelikle çoğunuzu tanıyoruz fakat içinizde yeni arkadaşlarımız var. Kendileri ile tanıştıktan sonra derse başlayabiliriz. Yeni gelenler için: ismim Akif. Türkçe öğretmeninizim.
Şimdi siz kendinizi tanıtırsanız sevinirim. Sırayla başlayalım." Benim haricimde yeni gelen öğrenciler kendilerini tanıtmaya başladılar. Bende konuşan kişileri incelemeye koyuldum. Bu sırada susadığımı hissedip şişeme doğru eğildiğimde duyduğum bir isim duraksamama sebep oldu."Alp Yalçın"
Şaşkınlığımı gizleyemeyip hafifçe fısıldadım. "Ne?!" İşte şimdi tüm sınıfın gözleri benim üstümdeydi.
"Birşey mi söyledin?" Akif Hoca'nın sorusuyla ona baktım. "H-hayır. Birşey söylemedim hocam"
" O zaman seni tanıyalım canım."
" B-ben Akay. "
" Memnun oldum Akay"
" Bende hocam"
"Pekala, yeni gelen arkadaşlarımızla da tanıştığımıza göre artık derse başlayabiliriz."
Akif Hoca dersi anlatmaya başladığından beri küçük notlar almak dışında kendimi derse pek vermedim. Zaten derslerle arası pek iyi biri değildim. Dersin başından beri gözüm hep Alp'in üstündeydi. Görünüşe bakılırsa o da pek dersle ilgilenmiyordu. Daha çok camdan dışarıyı seyrediyor gibiydi. Camdan vuran ışık yeşil gözlerinin hafif sarı görünmesine sebep oluyordu. O kadar dalmıştım ki teneffüs zilinin çaldığını sınıf tamamen boşalmaya başlayınca fark ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇOBAN YILDIZI
Teen FictionHangi insan geçmişindeki kötü anıları silmek istemezdi ki? Peki, hangi insan kötü anılarının yok olmasının hayatına iyi mi kötü mü etki bırakacağını bilirdi? Geçmişi kabullenmek mi, baştan başlamak mı mutlu kılacaktı insanı?