1. Bölüm

100 4 0
                                    

Yine aynı kabusla uyandım. Yine aynı öfkeyle... Yine aynı acıyla... Yine aynı aşkla...

Ata'yla kafede otururken Bora geliyor. Ne olduğunu anlamadan Ata'ya yumruk atıyor. Sonra öfkeyle bana dönüyor. Gözlerinin içindeki alevler benim titrememe sebep oluyor. Bana yaklaşıp sertçe bileğimden tutuyor. Beni sürüyerek kafeden çıkarıyor. Beni arabaya zorla oturtup gaza yükleniyor. Sorduğum sorulara sadece sert bakışları cevap veriyor. Sonunda boğazı gören muhteşem bir manzara karşısında ani bir hareketle frene basıyor. Derin bir nefes aldıktan sonra arabadan iniyor. Ben hiç hareket etmiyorum. Gelip kapımı açıyor. Hırsla kolumdan çekip beni arabadan indiriyor. Öfkeli bakışlarından korktuğum için yüzüne bakamıyorum. Bana daha da şiddetli bakışlarla baktığını hissediyorum. Aynı zamanda kolumu daha çok sıkıyor. Bense ısrarla bakmıyorum ona. O da bu duruma daha çok sinirlenip diğer eliyle omzumdan tutup beni sarsıyor.

Kolumu ondan kurtarmaya çalışarak ''Delirdin mi sen? Kendine gel artık!'' diye çıkışıyorum. Bana daha da yoğun bakıyor.

Öfkelenerek ''Öyle bakman beni etkilemiyor.'' diyorum.

''Ata'yla orada ne işin vardı?'' diyor dişlerini sıkarak.

''Bu sen ilgilendirmez. Kimle, nerede, ne istersem, onu yaparım! Ve sende buna karışamazsın!'' diyorum her bir sözcüğümü vurgulayarak.

''Öyle mi?'' diyor kaşlarını yukarıya kaldırarak.

''Aynen öyle!'' diyorum.

''Tamam. Sanırım artık söylemeliyim. Çünkü sana katlanmak çok zor!''

''N-ne söyleyeceksin?'' derken sesim titriyordu. Nedenini bende bilmiyorum.

''Şimdi bak güzelim. İstersen önce bir yere tutun. Çünkü bu senin için zor olacaktır.'' derken sesindeki alayı duymamak mümkün değildi.

''Saçmalamayı bırakta söyle!''

''Sırf seninle birlikte olmak için seninle çıktım. Yani o söylediklerim yalandı. Sende benim için diğerleri gibi bir hiçsin.'' dedi. Bense donup kalmıştım.

Sonunda sesimi bularak ''Ne!?'' diyebildim. ''İ-inanmıyorum bunlara. Yani olamaz. Hem bunu sende diğerleride söyledi. Ben senin ilk sevgilinim.'' söyleyecek söz bulamıyordum. ''Az önce 'seni ilgilendirmez' dediğim için kızdın değil mi? Bak dün Derin aradı. Seni bir barda birkaç kızla gördüğünü söyledi. Bende sinirlendim. Bugün bu saatlerde Ata'yla buluştuğumuz kafeye gideceğini biliyordum...'' dedim hıçkırırken. Bu söylediklerimi o kadar hızlı anlatmıştım ki Bora söylediklerimi anlamamıştı.

''Ben sadece sana aynı duyguları yaşatmak...'' derken sözümü kesti.

''Tamam. Kes!'' dedi yüzünü buruşturarak. Şaşkınlıkla onu seyrediyordum. Söylediklerini hala hazmedememiştim. Birden gözlerini sıkıca kapattı. Birkaç saniye sonra açtı. Gözlerimin içine bakarak ''Bitti!'' dedi.

Gözlerimi iri iri açıp Bora'ya dikkatlice baktım. Yüzü ifadesiz ve duygusuzcaydı. Ellerini cebine sokarak kaşlarını kaldırdı. ''Alışmaya başlasan iyi olur.''dedi.

''Benim sevdiğim, tanıdığım Bora bu değil. Bu kadar acımasız olma!'' dediklerimde haklıydım. Çünkü Bora bu okula geldiğimden beri yani 2 aydır bana karşı çok nazik davranıyordu. Özellikle de 1 haftadır çıktığımızdan beri. Bana karşı olan nazikliğinden ve ilk kez biriyle çıkmasından dolayı herkesi şaşırtmıştı Bora. Oysa şu anda karşımda herkesin tanıdığı ve korktuğu hatta bazılarının nefret ettiği Bora vardı. Demek bunların hepsi bir oyundu. Ne kadar iğrenç!

Bu sırada başım dönmeye ve gözlerim kararmaya başladı. Hislerimle oynanmış ve izin verseydim kullanılmış, Bora gibileri için sıradan bir kız olacaktım. Bunlar zihnimde dönüp duruyordu. Dengemi kaybetmek üzereydim. Bir ağaç gördüm. Ona tutunmak ve kendimi toplamak istedim. Ama başım döndüğü için elim boşluğa gitti. Birkaç saniyeliğine başım dönmedi. Hemen dönüp Bora'ya baktım. Bana ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Yüzünde küçük bir endişe vardı. Ardından gözlerimi kapatıp açtım. Lanet olsun! Başım tekrar dönüyordu. Bora'nın bana doğru birkaç adım attığını görüp ''Yaklaşma. Senden tiksiniyorum.'' deyip ekliyorum ''Bitti. Uzak dur benden.''. Tam arkamı dönüp birkaç adım atarken dengemi kaybetmeye başlıyorum. Ayaklarım beni taşımıyor.

Ve...

Yerdeyim...

Kendimde değildim. Ama sesleri zorda olsa duyabiliyordum. Arkamdan biri beni kucağına aldı. Ama ayağa kaldırmadı. Sadece kucağındaydım. Bana fısıltılar gibi gelen sözleri duyuyordum.

''Elif? Elif? Elif iyi misin? Cevap ver! Elif?'' diyen sesi tanımaya çalışıyordum. O an güç toplayıp gözlerimi açıyorum. Bora... Gücümü kaybediyorum. Gözlerim kapanıyor. Bora beni sıkıca kavrayıp kaldırıyor.

Ve tam da bu sırada uyandım. Zaman olarak şimdideyiz. Bu olayın üzerinden 1 hafta geçti. Ama ben 1 haftadır aynı kabusu görüyorum. Bu kez eksikti. Olanların devamını düşünmek için yatağımda dikleşip oturdum. Kabusun sonrasını düşünmeye başladım.

Bora beni sıkıca kavrayıp yerden kaldırıyor. Yüzüm kaslı göğüslerine yaslanıyor. Kokusunu hissediyorum. Heyecanlanıyorum. Beni büyülüyor.

O mutlulukla kendimi kaybediyorum. Sonrasıysa karanlık.

Bir ara kendime geldim. Bora'nın arabasındaydım. Ayaklarım ön koltukta, başım ise sürücü koltuğunda oturan Bora'nın bacaklarının üzerindeydi. Bir taraftan yolu takip ediyor bir taraftan da başımı okşuyordu. Bel kısmımda ön koltuklar arasına girmesin diye yastık koymuştu. O sırada onu izlemeye başladım. Çok çekiciydi. Bir o kadar da öküzdü. Off! Yine aynı ağırlık geldi.

Daha sonra uyandığımda yabancı bir evdeydim. Ayağa kalktım. Ayaklarım güçsüzdü. Başımda çok ağrıyordu. Kapıya doğru yaklaştım. Kapı aralıydı. Azıcık daha ittiğimde Bora'yı gördüm. Altında bir kot pantolon, üstünde birşey yoktu. Kasları... Vay be! Harikaydı! Daha sonra yüzüne baktım. Birşeyler düşünüyordu. Koltuğa sere serpe yatmıştı. Onu tekrar incelemeye başladığımda kalbime sancı girdi. Acı çekiyordum. Beynimde söylediği bazı şeyler belirdi. Elimde olmadan ağlamaya başladım. Bora hemen bana döndü.

''Elif? Sonunda uyandın. İyi misin?'' dedi ayağa kalkarken. Benim gözlerim ise çantamı arıyordu. Masanın üzerinde olduğunu görünce hemen alıp kapıya yöneliyorum. Sakince ayakkabılarımı alıyordum.

Bora arkamdan ''Elif? Nereye? Dur!'' diye seslendi. Ve ben onu takmıyorum. Kapıyı sertçe kapatıp yoluma devam ettim. Apartmandan çıkınca koşuyordum. Çünkü Bora'nın arkamdan geldiğini biliyordum. Göz ucuyla arkama baktığımda Bora'nın daha yeni çıktığını ve elinde tişortünü giydiğini görüyorum. Korkumdan daha hızlı koşuyorum. Apartmanımıza girip ikişer üçer merdivenleri çıkıyorum. Anahtarı çıkarıp elimin titremesine rağmen kapıyı açtım. Hemen ardından Bora geldi. Ve kapıyı yumruklamaya başladı. Neredeyse 5 dakika sürdü. Ve gidiyor. Bunu 1 haftadır her gün yaşıyorum. O nasıl inatçıysa bende aynı inatla kapıyı açmadım.

Bu kadar. 1 haftadır okula gitmiyorum. Bora'yla aynı sınıfta olduğum için. 1 hahtadır telefonumda kapalı. Günde 1 öğün yemek yediğimden markete de çıkmadım. Bora nerdeyse aynı saatte her gün gelip kapıyı çalıyor. Birkaç kere Derin de geldi. Ama açmadım. Saate baktım. 03:35'ti. Artık uyanmıştım birkere. Mutfağa geçip ışığı açıp su içtim. Telefonumu açtım. Sabah ilk iş annem ve babamı arayacaktım. Dedem akciğer kanseri oldu. Annemde tedavisi için 3 aylığına yanına gitti. Babamda işi gereği Bodrum'da. Eminim beni çok merak ettiler.

Telefon açıldığında 124 cevapsız çağrı, 96 mesaj. 62 tane arama ve 37 tane mesaj Bora'dan. Sırf görüldü demesin diye mesajlara bakmadım. Tam da bu sırada telefondan çıkan zil sesi bütün salonu doldurdu. Daha kim olduğunu görmeden elim yanlışlıkla meşgule kaydı. Ve anında kapı zili. Yok artık! Bu Bora olmasın. Dalgınlığıma geldi. Kimse kim diyerek kapıyı açtım. Ve karşımda...

Nereden çıktı bu deli?

Onunla bir problemim yoktu.

Ama yine de kapıyı yüzüne kapatmak istedim.

Ben Bora'yı beklerken o gelmişti.

Tam dilim çözülürken apartmanda ayak sesleri yankılandı. Hay aksi! Ben ne kadar şansızım ya.

Sarhoş Bora ve o..

Dipsiz Kuyular: DengesizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin