"... Binbaşı Xiao Zhan 17 Aralık 2021 tarihinde gönderildiği görevi başarıyla tamamladı fakat çıkan yoğun çatışma sonucunda hayatını kaybetti. Bu künye ve mektubun böyle bir durum sonucu size verilmesini istemişti. Kaybımız için üzgünüz....."
Elime bırakılan künye ve mektup, kulaklarımda yankılanmaya devam eden ölüm haberiyle kalakaldığım an dünyam durmuştu. Aşık olduğum adam, ülkesi için hayatını feda edecek kadar cesur, bense aptallığım yüzünden ona olan aşkımı tek bir defa bile ona söyleyememiş bir korkaktım.
Bu gün son defa evimizde uyumamızın üzerinden altı ay geçmişti, lisede tanıştığım bu adam tam on yıldır bir an olsun yanımdan ayrılmamış, her anımda yanımda olmuştu bense ona hakettiği mutluluğu bir kere bile göstermeden ölüm haberini alıyordum...
Görevli askeri daha fazla dinleyemediğim için ne söylediğimden bile haberim olmayarak kapıyı kapattım. Ayaklarım beni direk onun odasına götürmüştü, girdiğim gibi etrafımı saran Zhan'in kokusu bütün duygularımı çözmüştü. Daha fazla ayakta duramayarak yatağına yığıldığımda göz yaşlarımdan zorlukla görebildiğim künyeyi boynuma özenle takmaya çalıştım.
Titreyen ellerimle onun benim için yazdığı mektuba geçtiğimde ise düşündüm, bunca zaman ne kadar aptaldım.
"Wang Yibo, güzel sevgilim...
Şu an ne kadar üzgün olup, benim yatağımda elinde mektubunla ağladığını biliyorum. Muhtemelen kendini suçluyorsun, neden söylemedim neden korktum bu kadar diyerek ama yapma. Sen bana bakışlarınla bile beni ne kadar sevdiğini her zaman söyledin ve ben bunu hep biliyordum zaten, aynı neden bu kadar korktuğunu bildiğim gibi.
Özür dilerim güzelim sen tam da şu an yaşadığın şeyden kaçmaya çalışırken bunu sana yaşattığım için. Şunu bilmelisin ki seni ilk gördüğümden beri aşığım ve her zaman yanındayım, kalbindeyim bu benim için yeterli. Kendini sakın suçlama ve bundan sonra sadece seni mutlu edecek olan ne varsa onu yap. Bana yaşattığın hayatımın en güzel on yılının her bir saniyesi için sana minnettarım.Seni ülkesi kadar çok seven Binbaşı Xiao Zhan'in..."
-Flashback-
"Biliyor musun annem ve babamın gelmesine 2 gün kaldı. Geldiklerinde birlikte kamp yapmaya gidece-"
"Wang Yibo müdürün odasına gitmemiz gerekiyor."
Sözümün kesilmesiyle üzgünce ayağa kalkıp öğretmenimi takip etmeye başlamıştım. Ceza alacak birşey yapmamıştım, neden gitmek zorundayım ki? Ailem geldiklerinde ceza alırsam üzülürler hem.
Öğretmenimin kapıyı açmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım ama gördüğüm yüz üzgün halimden sıyrılıp heyecanlanmamı sağlamıştı.
Annemin en yakın arkadaşı olan Xi Yue abla kucağına koşarak atlayan beni hızlıca yakalamıştı. Beline doladığım kısa bacaklarıma batan silah bile umrumda değildi, kesin ailem gelmiş ve beni alması için Yue ablayı yollamışlardı. Tam sormak için geri çekileceğim sırada boynuma değen ıslaklıkla geri bastırıldım. Kalbimdeki kötü ağrıyla, "Annem ve babam aşağıda mı?" diye sorduğumda ise aldığım tek cevap hıçkırıklardı.
Beni okuldan çıkarıp götürdüğü yer ise üzerinde anne ve babamın adı yazan iki mezardı. Ülkesi için canlarını feda eden anne ve babamın mezarları...
~
Bu gün evde olan Yue ablama çıktığımı söyleyerek okula doğru yürümeye başlamıştım. Ailemden sonra benim için kalan tek kişi oydu. Bu süre içinde benimle ilgilenmeye çalışsa da içime kapanık bir çocuk olduğum gerçeği onu zorluyordu farkındaydım ama içimden gülümsemek bile gelmiyordu. Birde okuduğum lisenin karşısında olan askeri lisedeki çocuk vardı tabi. Yarım yıldır sürekli benimle arkadaş olmaya çalışan, bütün huysuzluğum ve tepkisizliğime karşın asla vazgeçmeyen neşeli çocuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aware/Litost - YiZhan
FanfictionAware - Kısa ve geçici ancak olağanüstü güzellikte bir anın hem güzel hem de acı verici olması. Litost - İnsanın yapamadığı şeylerden dolayı kendine acıması ve kendine duygusal işkence yapması.