🎸

141 35 9
                                    

...

Ne olduğunu anlamadan başını omzuma koymuştu. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Ne olduğunu sormaya cesaret edemedim. Ağlayıp içini dökmesi gerektiğini düşünmüştüm. Sıkıca kavradım belini. O da kollarını omzuma yerleştirdi.

Neden ağladığını anlamaya çalışırken siren sesleri yankılandı kulaklarımda. Acı acı çalan siren seslerin. Ne olduğunu çözemedim. Sonra merdivende yankılanan ayak seslerini duydum. Alt katımdaki Jisung'un dairesinin kapısını çalıyorlardı.

Ama kapı feryat ediyordu. Boşuna çalmayı içeride yaşam yok.

Hemen Jisung'u kucağımdan indirip kapıyı açtım. Merdiven boşluğundan aşağı baktığım da siyah bir ceset torbası içinde bir beden çıkardılar dışarı.

Koşarak alt kara indim. Ve ceset torbasini dikkatlice inceledim. Torbanın dışındaki kol dikkatimi çekti. Üzerinde "Amor" yazan bir bileklik vardı.

Bu bileklik bana Jisung'un doğum günü hediyesi olan hiç çıkarmadığım bileklikti.

Gördüklerim karşısında hemen kendi daireme adımladım. Jisung hala bıraktığım yerde oturuyordu. Bakışlarını bana çevirince zaten durmayan ağlaması daha da şiddetlendi.

"Minho." diyebildi sadece. Ardından bir cümle daha sıraladı. "Özür dilerim. Herşey için..."

O an ne hissettiğimi anlayamadım. Ne oluyordu?

Birşeyler anlayabilmek için yeniden alt kata indim. Dışarı bir ceset daha çıkarmışlardı. Tüm cesaretimi toplayıp cesedin yanına adımladım. Torbayı yavaşça araladım. Boynunda sarı papatyalı bir kolye vardı.

Ve bu kolye benim Jisung'a doğum günü hediyemdi.

Yeniden cesaretimi toplayıp cesedin yüzüne baktım. Keşke bakmaz olsaydım. Gördüğüm surat beni kahretti. Karşımda cansız halde yatan ve derin uykusuna hazırlanan ceset Jisung'a aitti.

O an -bana göre-  mucize gibi birşey oldu. Cesedin gözlerinden gözyaşları düştü. Sanki yaptıklarından pişman olduğunu gösterir gibi. Gözyaşlarımı tutamadım. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.

Ama bir yandan da meraklandım. İkinci ceset Jisung'un ise birincisi kimdi?

Ben sorularımda boğulurken koşarak merdivenleri çıkan Chan'ı fark ettim. Cesetleri görür görmez dengesini kaybetti. Polis memurları düşmesin diye sıkıca sarıldı kollarına.

Babam yerine koyduğum adam şuan ayakta durmakta zorlanıyordu. Sabah gülüşerek kahvaltı yaptığım adamlardan biri cansız bir şekilde yatıyor diğeri ise ayakta bile duramıyordu.

Chan yavaşça sadece kolu görünen cesede adımladı. "Torbayı açın onu görmek istiyorum." diye fısıldadı.

Görevliler yavaşça cesede yaklaşıp torbayı araladılar.

Ve ben yine kahroldum.

Kalbimi kaplayan acıyla yukarı kendi daireme çıktım. Ardından Jisung'un dizine yerleştirdim başımı.

"Jisung." diye fısıldadım. "Biz artık ölüyüz."

Jisung bakışlarını gözlerim hariç her yerde gezdirdi. Asla kürelerini benimkilerle buluşturmadı. Yüzü tepkisizdi. Sanki birşeyler biliyormuş gibi.

Bakışlarını bileklerime çevirdi ve gözyaşları yeniden şiddetlendi.

Sessiz geçen dakikaların ardından fısıldadı.

"Minho. Sevgilim. Beni affet."

"Çünkü bizi ben öldürdüm..."

Kill' Minsung one shotHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin