***
Adı Kai. İsmi ne Japoncaya benziyor ne Çinceye. Ama ikisinde de, hatta Almanca ve Yunancada dahi anlam bulmuş. Hangi dile girse bambaşka bir şey olmuş Kai. Japonlar 'değişim' eylemini yüklemiş ona, Yunanlılar bağlaç olsun 've' diyelim her şeye ve söyleyecek başka sözlerimiz olsun art arda demişler. Çinliler 'kapı' demişler; yeni başlangıçlarını eskiden ayıran eşik yapmışlar. Almanlar ise 'iskele' olsun kıyılarımıza kurulsun, gemilerimize emniyet olsun demiş Kai'ye. Fakat bu Kai Koreli, kardeşsiz, yalnız bir oğlan olmuş ve isminin bir dilden diğerine benzemeyişi kadar ne annesine ne de babasına benzememezliğine çok içerlemiş, ağlamış bir vakit. Çünkü söylenenlere göre, bunu da söyleyen mahalleden yaşı üstü iki yıl büyük olan çocuklar annelerinden duymuş yumurtlamışlar hemen sabiye, kendisi bu aileye evlatlıkmış. Sözde anne babasının hiç çocuğu olmuyormuş.
Kai aynalara sitem etmiş o kadına ve adama benzetemeyişlerine, bir çocuk nasıl benzemezdi doğduğu kadına, tohumunu attığı adama. Kimsede olmayan esmer teninden nefret etmiş, kenarları fazla basık olan burnundan, daha kalın olan alt dudağından, daha uzun olan boynundan, daha sert olan saçlarından, daha pençeli olan ayaklarından.. odasındaki aynayı kırmış bu işin tek mesulü oymuş gibi. Oyuncaklarının bir tekine bile dokunmamış, turuncu örgü ipinden portakal kokulu saçları olan Nuri'sine bile.. sokağa çıkmamış, sokaklardan kahkahası eksilmiş.. yemekten içmekten kesilmiş, avurdu çökmüş. Ona ne olduğuna şaşkın anne babası ise ah vah ederek perişan olmuş. Biçare oğlan ne konuşuyor ne de göz pınarları kuruyormuş. Sessiz sessiz iç çekerken komşu çocuğu ak pak bir oğlan kapının altından ona kurma bir bebek atmış. Baş parmağı kadar bir şeymiş.
"Sürpriz yumurtadan çıktı Kai! Senin kardeşin olmak istiyormuş."
Kai kapının ardındaki dünyadan karanlık odasına sızmayı başaran ajana şöyle bir bakmış göz ucuyla. Çikolata renkli, pos bıyıklı, Meksikalılar gibi şapkası ile elinde gitarı olan bir adammış bu bildiğin.
"Alay ediyorsun benimle demi! Git buradan KyungSoo! Git sen de Baekhyun'la oyna!"
Kapının ardından biraz fısıltı biraz gülüşme sesleri gelince daha çok kulak kabartmış.
"Bu adam sana kardeş verecek Kai. Hem de sahici kardeş!"
Kai merakla yaklaşmış kapıya, sahiden bir bebek ağlaması duyuluyor. Başkaca çocuk sesleri de var ama en çok bebek sesini merak ediyor, neci bu bebek? Merakı onu odada dört döndürüyor kapının kilidine gidip geliyor eli ama bu kapıyı bir kez açarsa annesi bir daha anahtar bırakmaz hiçbir kapıda. Fakat merakı öylesine büyüyor ki aklından tamamen çıkıyor bu ihtimal. Zaten yedi sekiz yaşındaki çocuğun dikkatine ne kadar kural, yasak ve onlara ihtimaller sığar ki! İşte Kai dikkatini de aşan bir merakla döndürüyor anahtarı, açıyor kapıyı sese doğru koşarken şu ak pak çocuk durduruyor onu. Kai tam söylenecekken yaşıtı olmasına rağmen daha küçük ve tombul ellerini ağzına kapatıyor.
"Şşşş.. Beni dinle önce.." etrafını kolaçan ediyor, kara gözleri ak yuvalarında iki zeytin tanesi ama en irisinden, temkinli bakışlarında fır fır dönüyorlar.
"Sana kardeş aldılar ama benimkiler aldı. Biraz büyüyünce size verecekler. Şimdi çok küçük, görsen nasıl pembe çirkin bir şey- yani çok güzel bir kardeş ama bebek. Sadece biraz büyümesi lazım. Annem bir iki sene falan sürer dedi yani konuşup yürümesi için."
Kai'nin gözleri hayretle büyüdü, ak pak çocuk onu oltaya getirdiğini fark edince ohh dedi çekti elini.
"Benim kardeşim mi olacak?! Sahiden mi?"
"Ama bak bu aramızda kalacak! Sana sonradan söyleyecekti Nadia teyze ama ben sen üzülüyorsun diye hemen söyledim. Sakın kimseye söyleme. Biraz büyüsün sizin olacak zaten."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hadi Uçur Kaçır Kendini
FanfictionFESTA 4.0 FAST FEST #dontfightwithkaisoo Künye: Yaşamdan kesitler, Politik (çok az ve yüzeysel), +16 Kelime sayısı: 5640