Yepyeni Bir Yaşamın Başlangıcı

25 1 0
                                    

˚꒷︶₊˚˚₊︶꒷˚

   Fayansın üzerinde battaniyesiz bir şekilde uyumuştum, doğrulduğumda her yerim buz kesilmişti. Ayağa kalktım ve pencereme doğru ilerledim, etraf karanlıktı ve sehpanın üzerindeki saate bakınca saatin 03:48 olduğunu gördüm. Bir anda "Açelya! Nedir bu tantana! Hem saat daha kaç?! İnanamıyorum sen bu saatlerde uyanır mıydın! Vah benim çilekli kremama!" diye birisinin bana seslendiğini duydum, bu Kevser olmalıydı. Kevser benim bebeklik arkadaşım, aynı üniversiteyi okumaya İstanbul'a geldik ve aynı eve taşınmaya karar verdik. Şimdiyse durumları görüyorsunuz işte..

   Kevser odama gelmişti ve ben pencereden boş gözlerle karşımdaki balkonu izliyordum. Etkileyiciydi, ama balkonun camına yansıyan erkek sülieti daha da etkileyiciydi. Kevser birden sırıttı ve "Enişte mi doğuruyorsun ne oluyor?" Dedi. Ona ironisine "Galiba bu sefer yolda olabilir." Dedim ve ikimiz de ciddileşip yatağımın üzerine oturduk. "Kirayı ilk önce kim veriyor?" "İlk önce Açelya çiçeğimiz versin sonuçta kafede çalışacağım diyordu." Ah Kevser, bu durumda bile ciddiyetsiz oluyor. Ona: "Peki siz nerede çalışmayı planlıyorsunuz Bayan Kibrit?" Dedim. "Hm, belki de mesleğimi elime alınca çalışmaya başlarım?" Elimi alnıma sertçe vurdum, Kevser'in ciddi olmadığını biliyordum ama yine de sinirlerime dokunuyordu.  "Ciddi olmadığımı unutuyorsun her seferinde.. Senin unutkanlığını beyninden alıp gözüne sokayım Açelya. Belki senin yanında çalışırım da eniştem olursa görürüm." "Enişteni alıp- neyse küfür yok ben acıların kadınıyım küfür edersem ayıp olur." "Ciddi diyorum yanında çalışabilirim, hem tanıdık olunca işimize daha iyi odaklanabiliriz." Dedi. Ben de: "En son bunu yaptığımızda ne olduğunu biliyorsun." Deyip yataktan atladım ve banyoya gittim. Elimi yüzümü yıkayıp havluyla kurulandıktan sonra mutfağa gittim ve kahvaltıyı hazırladım. Kevser çoktan salonda oturmuş telefonundan 2. Flörtüne yazıyordu, salonla mutfak birleşik olduğu için arada onun sırıttığını görebiliyordum, ve buna karşılık ben de sırıtmaya başladım..

   Yemeğimizi yedikten sonra ikimiz de odalarımıza girmiştik. Saat 06:51'di. Kevser'in odasından kahkaha sesleri geldiği için uyuyamıyordum. İki yastık alıp kafamı arasına sıkıştırdım, ama yok efendim Kevser bildiğin çirkin bir maymun gibi kahkaha atıyordu. Sinirlendiğim için: "Kevser! Susar mısın artık burada uyumaya çalışıyorum!" Diye bağırdım, ses kesilmiyordu. En sonunda yataktan uykulu gözlerle kalktım ve yarı uykulu bir şekilde sinirle odasına daldım. Kevser uyuyordu, telefonuysa sehpanın üzerindeydi. Dolabından sesler geliyordu. O anki cesaretimle dolabı açtım ve gördüğüm karşısında şok oldum, ağzı siyah bir maskeyle kaplanmış, kafasında o hırsızların taktığı siyah çoraplardan olan birisi tam olarak karşımda duruyordu. Anlık refleksimle tüm gücümle bağırdım. Hırsız ağzımı kapadı ama çok geçti. Kevser uyanmıştı ve tüm binanın ışıkları yanıyordu. Kevser benim ağzımın kapatılmış olduğunu görünce aniden kalktı ve dolabın oraya geldi, aniden beni çekti ve o sırada hırsız kaçmaya çalışıyordu. .

   Eve polis çağırıp hırsıza mezarı derinden boylatmıştık. Adamın beşten fazla suçu varmış ve içlerinde cinayet de varmış. Şu anda Kevser'le bunu konuşuyorduk.

"Kesin bu şizofrenidir Açelya'cım." Deyip kahvesinden yudumladı.
"Öyle deme canım ne çıkar bunlardan bilinmez."
"Evet yaa, bu dönemde kardeşimize bile güvenimiz kalmadı."
"Kevser- şey sen ailenin tek çocuğu, göz bebeği mucizevi lordu değil miydin?"
"İronisine diyorum salak!" Dedi ve sertçe fincanı masanın üzerine koydu. "Git bez getir koş."
"Peki efendim uçuyorum." Deyip bez getirdim ve dökülen kahveyi sildim. Kevser bugün sinirli gibi gözüküyordu. "Flörtünle ilgili bir sorun mu oldu?" Diye bir soru yönelttim.

   Genelde böyleydi, klasik Kevser işte: Flört yapar, flörtleşir, sevgili olacak noktaya gelemezler, çocuk buna dayanamaz ve konuşmayı keser, sonucundaysa Kevser'in ağlamasını Açelya çeker.

"Mert.. beni seviyormuş! Ama ben onu sevmiyorum ne tesadüf."
"Hangi Mert?"
"Bizim lisede kaç tane Mert vardı! Hani 12 / C'de bir tane Mert vardı.."
"O mu? Hani şu dokuzuncu sınıflara artistlik taslayan!"
Aniden bir kahkaha patlattım. Ciddi değildim, olamazdım da. "Ta kendisi, ondan iğreniyorum. Hani tamam iyi çocuk diyelim nazik, kibar, beyefendi ama çok egolu. Egosu yüzünden çocuktan nefret ediyorum. Hani sınavlarda 3 yanlış 1 doğruyu götürür ya, burada tam tersi var. 1 yanlış onlarca doğrusunu götürü-" "Tamam Kevser sus anladım."

"Peki peki sustum."

   Kısa bir süre etrafta sessizlik olmuştu, kahveleri bitirince alıp mutfağa götürdüm ve yıkadıktan sonra yerine yerleştirdim, sonra yine Kevser'in yanına döndüm.

"Kevser."
"Efendim Açelya'cım?"
"Ben bugün saat 12:30'tta iş aramaya çıkacağım. Gelmek istiyorsan gelirsin?" Kevser kısa bir süre güldükten sonra cevap verdi.
"Ben gelmeyeceğim, buralarda oturan bir arkadaşımın iş yeri varmış. Sanırım halı yıkama."
"Sen ve halı yıkama öyle mi? Ojelerin çıkmaz mı senin?"
"Saçmalama Açelya, artık büyüdüm ve hayatın gerçekleriyle yüzleşme vaktim geldi." Kevser duygulu bir şekilde elini yumruk yapıp kalbine götürmüştü, gülmemek için kendimi tutuyordum ama nafile. Gülüşüme engel olamayıp kıkırdıyordum. Kevser elini kalbinden aldı ve düzgünce yerine yerleşti.

"Ne! Ojeleri çıkartırım ve hiçbir sorun kalmaz."
"Peki peki karışmıyorum sana."
"Karışmasan iyi edersin."
"Trip mi yiyoruz?"
"Ne alaka canım-"
"Ben geç olmadan hazırlanayım. Belki iş yeri bulduktan sonra sana tavlamalık hakiki enişte bulurum?"

   Kevser gülüp geçiştirmişti ve evi düzenlemeye koyulmuştu. Ben ise banyoya girmiştim ve işimi hallettikten sonra üzerimi giyinip dışarı çıkmıştım.

   Etraf yabancı olduğu için nereye gitmem gerektiğini bilmiyordum ve öylesine gezer gibi dükkanlarda "Çalışan aranıyor.." yazısı var mı diye bakınıyordum. Saatlerdir geziyordum ama artık bulamayınca bakmamaya başladım ve bir kafeye girdim.

"Merhaba, bir tane filtre kahve alabilir miyim?"
"Tabiki.."

   Ümidimi iyice kesmiştim, cam kenarında otururken cama asılan "Bayan çalışan aranıyor.." yazısını görmemiştim. Salak ben, unutkan olduğum kadar kördüm de. Biraz sonra kasiyer çocuk geldi ve kahvemi verdi, sonraysa karşıma oturdu. "Şey, rahatsız ediyorum ama kafeyi yeni açtık. Bir arkadaşımla açtık ve elemanımız yok-" "Ne zaman başlayabilirim patron?" Manalı manalı karşımdaki çocuğa bakıyordum. "Yarın olabilir." Deyip güldü, aman aman çocuğun yüzünde güller açıyordu ve mutlulukla tekrar kasaya dönüp başka bir müşteriyle ilgilenmeye başladı. Cidden aradığıma değmiş miydi? İstediğim gibi bir kafede çalışacaktım, bence değmişti..

   Geç saatlerde eve dönmüştüm ve döndüğümde Kevser salonda uyuyakalmıştı. Odama gidip bir battaniye aldım ve üzerini örttüm, sonraysa odama gidip kendimi yatağa attım ve tavanı izlemeye daldım.

   Dur- ne? Lanet olsun! Kafeci çocuğun numarasını almamıştım! Nereden ulaşacaktım ona? Daha işleri konuşmamıştık bile, ne zaman giriş çıkış saatleri olacaktı! Off!

   Yine strese kapılmıştım. Yarın saat 7'de gidecektim ve kafe açılana kadar bekleyecektim, planım buydu.

˚꒷︶₊˚˚₊︶꒷˚

İçimdeki Derin OkyanusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin