3

48 7 4
                                    



''Bence o hareketi yapabilirsin''

Chan ona söylenilen şeyle kafasını kaldırıp karşısındaki sarı saçlı çocuğa baktı. 

Kaykay sürerken yapamadığı bir hareket vardı ve en sonunda pes etmişti, Felix söyleyene kadar. Tekrar ayaklandı ve yapamadığı harekete yoğunlaştı. Bir kaç denemeden sonra yere sert bir şekilde düşünce bir anlık gözlerini acıyla kapattı. Bütün vücuduna yayılan acıyla inlemeye başlamış ve gözlerini sımsıkı kapatmıştı. Kulağına belli belirsiz gelen sesleri algılayamıyordu. Koluna dokunan bir hisle gözlerini biraz olsun açtı ve etrafına baktı bulanık bir şekilde. 

''Özür dilerim gerçekten çok özür dilerim ben dediğim için düştü''

Minho onu tutuyor bir yandan acının en fazla yoğun olduğu kolunu tutuyor, Jisung ise telefonla konuşuyordu. Felix ise deli gibi özür diliyordu gözleri dolu halde. Chan biraz toparlandı ve gözünden düşen yaşları fark edince hüngür hüngür ağladığını anladı. Minho ona yardım etti ayağa kaldırdığı gibi arabaya doğru yöneldiler. Jisung Felix'e kızıyordu, duyabiliyordu arkadakileri ama bir şey söyleyemiyordu. Kafasını çevirdi ve arkaya baktı. Felix elinde zar zor tuttuğu üç kaykay ve sırt çantası dahil olmak üzere bir sürü eşyayı sırtlamış paytak adımlarla yetişmeye çalışıyordu. 

Arabaya bindiklerinde Minho aceleyle arabayı çalıştırmıştı fakat bu sırada Felix hala arabaya binmemişti. Jisung camı açtı ve kardeşine eve gitmesini onu arayacağını söyledi ve araba hareket edince Chan aynadan arkada kalan çocuğa baktı. Üzgün duruyordu fazlasıyla, bu Chan'ı biraz üzmüştü.


Hastaneden çıktıklarında Minho ailesiyle telefonla konuşurken Jisung yanına yanaştı ve elini sırtına koyup sıvazladı.

''Kolunun kırılması çok kötü bir durum, kardeşim adına özür dilerim''

Chan derince ofladı ve sağlam eliyle alnına düşen saçlarını geriye taradı. 

''Neden özür diliyorsunuz sabahtan beri anlamıyorum Felix bir şey yapmadı ben düştüm''

Jisung yine de bir şeyler mırıldandı ama Chan bunu duymadı. Minho yanlarına gelince hep beraber eve gitmek üzere arabaya gittiler. 




Chan akşam yemeğinden sonra odasına çekilmişti. Yüz üstü yatağında yatıp yatağının yakınındaki pencereden dışarı bakıyordu. Sürekli odasına dalan ailesinden yeni kurtulmuştu ve bu onu çok bunaltmıştı. Kardeşini bile Jisung'un evine kovalamıştı. Derince nefesini verdi gözlerini kapattı. Ama titreme hissedince sağlam elinle yanındaki telefonuna uzandı. Arayanın kim olduğuna baktı ve kayıtlı olmadığını fark etti. Gecenin bu saatinde kim arıyor olabilirdi ki? Operatör bile olamazdı saat gecenin bir yarısıydı. Huzursuzca telefonu açtı ve kulağına götürdü.

''Kimsiniz?''

''Alo? Chan?''

Tanıdık sesi duyunca içindeki huzursuzluk bitmiş yerini sakinlik almıştı.

''Felix sen misin?''

''Ah şey evet kusura bakma rahatsız ettim''

''Saçmalama ne rahatsızlığı''

''Nasılsın diye merak ettim Minho hyunga sordum numaranı verdi''

''Ah doğru o sizin evdeydi iyiyim Felix teşekkür ederim''

''Benim yüzümden oldu ben sana öyle böyle söyleyip yap demeseydim olmazdı''

''Saçmalama Felix ne alaka''

''Şey bir dakika''

Arkadan gelen araba sesleri meraklandırmıştı sarışın oğlanı. Merak edip sordu elbette.

''Dışarıda mısın? Saat çok geç''

''A şey evet hm ben size geliyordum da''

Şaşıran Chan telefonu kendinden uzaklaştırıp anlık olarak geri kulağına götürdü. Onun yanına mı geliyordu yani?. Hemen ayaklandı ve aynaya yürüdü.

''Şimdi mi?''

''Evet içim rahat etmedi Minho hyung git dedi''

''Öyle mi tamam neredesin şimdi?''

''Kapıdayım''

Chan duraklamıştı odanın ortasında. Anlık olarak heyecanlanmıştı ve aceleyle açıyorum dedikten sonra telefonu kapatıp girişe gitmişti. Kapıyı açtığında elinde kaykay ve sırt çantası taşıyan kırmızı güneş gözlüklü Felix vardı. 

Elinde tuttuğu çantaya ve kaykaya yöneldi ve tek elinde tutmaya çalıştı fakat çilli olan buna izin vermedi ondan önce içeri yöneldi ve kapı girişine kaykayı bıraktı. 

''Hoş geldin odama geçelim''

Çilli çocuk kafasını salladı ve diğerini takip ederek odasına yöneldiler. İçeri girdiklerinde Felix tuttuğu sırt çantasını yere koydu ve odayı süzmeye başladı. Bir yandan küçük adımlar atıyor ve gülümsüyordu.

''Çok şirin bir odan varmış''

Chan yatağına oturdu ve sırtını demir başlıklara dayadı. Merak ettiği bir şey vardı. Felix her zaman güneş gözlüğü takıyordu ama hep kırmızıydı. Yani gördüğü bütün gözlükleri kırmızıydı. Felix'te en sonunda yatağa karşısına doğru oturunca Chan ona baktı. ''Neden hep kırmızı güneş gözlüğü takıyorsun?''. Felix güneş gözlüklerini kafasına takmıştı. Usulca gülümsedi ve gözlerini buluşturdu.

''Kolun nasıl? acıyor mu çok?''

''Pek acımıyor ama kaşınıyor''

''Zor olmalı.. ben özür dilerim''

''Lütfen artık özür dileme Felix''

Dudaklarını büzdü Felix ve yere uzanıp sırt çantasını aldı. Elini içine daldırdı ve birkaç kıyafet çıkardı. Chan anlam verememişti.  ''Ben bunları nerede giyeyim?''. Hala anlamamıştı Chan ve merakla ona baktı.

''Neden?''

''E burada uyuyacağım ya bu şekilde yatamam''.


RED / ChanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin