Yüzünde hissetiği yapışkanımsı ıslaklıkla gözlerini yavaş haraketle açtı müzisyen. Evet, yine Bam tarafından uyandırılmıştı.
"Günaydın oğlum. Hadi kalk bakalım babanın üstünden" koca köpeği kalktığı yere bırakıp kişisel işlerini halletmesi için banyoya girdi. Dünden kalma olduğu için epey geç uyanmıştı.
"Bir daha sizi dinleyip içkiye gömülenin kafasını sikeyim" kişisel işlerini hallettikten sonra bütün gün evde olacağı için üstüne salaş eşofman takımı geçirip Bam ile birlikte aşağı indi.
"Günaydın Bay Jeon" tamam ama neden sebebsiz yere bu kadar neşeliydi Jimin?
"Günaydın Jimin. Filtre kahve yapsana" sanki, bunu biliyormuş gibi kahve makinasından kupaya kahve döküp Jeongguk'un önüne koydu. Evet, gittikçe garip bi hal alıyor durum!
"Afiyet olsun efendim" bir şey demeden kahvesini yudumlarken, Jimin buzdolabından bi tabak çıkarıp önüne koydu. Ah, bir mochi tabağı.
"Şey, ben evde mochi olduğundan sevdiğinizi anladım. Onları da ben yemiştim. Bu yüzden size yapmak istedim. Neli sevdiğinizi bilmediğim için her meyveden yaptım. Umarım beğenirsiniz" nesi vardı bunun Tanrı aşkına?!
"Gerek yoktu. Ama yinede iyi yapmışsın"
"Denesenize, lütfen" çilekli olduğunu düşündüğü pembe mochiden bir ısırık aldı Jeongguk. Dürüst olmak gerekirse, oldukça başarılıydı.
"Nasıl? Beğendiniz mi?" mochiyi yemeye devam ederken umursamazca omzunu silkti.
"Başarılı, eline sağlık" bilmem kaçıncı dişlerini gösteren gülüşle baktı Jeongguk'a.
"Tanrım, Jimin iyimisin sen? Neden sabahtan beri gülüp duruyorsun? Yüzümde bir şey mi var?" ve bu kahverengli saçlının gülüşünü yok etmişti.
"Ama güzel demiştiniz" elbette dilinin ucunda fısıltıyla söylediği için anlamamıştı müzisyen.
"Ne dediğini anlamadım?"
"Ah, yok bir şey Bay Jeon. Üzgünüm, istemeden gülümsüyordum" hala anlam veremediği için göz devirmekle yetindi müzisyen.
"Her neyse. Bu gün haftasonu olduğu için izin günün. Ailene parayı gönderirsin. Üstüne başına bir şeylerde alırsın. Ben çalışıcam, bu yüzden sakın beni rahatsız etme"
"Tamam efendim. Şey, ben sizden bir şey isteyecektim. Acaba, Jin hyung'un numarasını verebiliri misiniz? Ben buraları pek tanımıyorum, o yüzden ondan yardım isteyeceğim"
"Tamam, al, kaydet. Ayrıca kendi numaranıda yaz, lazım olur" ona uzatılan telefonu alıp, patronunun dediklerine olabildiğince hızlı yaptıktan sonra telefonu geri verdi. Telefonu aldıktan sonra bir şey demedeb stüdyo odasına çıktı müzisyen.
"Tanrım, ben bu adamla ne yapacağım?" kendi kendine sitem ettikten sonra Jin'e buraya gelmesi için mesaj atıp ortalığı toplamaya başlamıştı. Yarım saatin ardından kapı çaldığında Jimin heyecanla kapıya koşup açtı. Jin tatlı gülümsemesiyle karşısında duruyordu.
"Minnie! Tanrım, çok özledim seni mochi'm"
"Hyung, bende özledim. Gel içeri geçelim" salona geçip karşılıklı koltuklara oturdular.
"Bebek tavşanım evde yok mu?"
"Hayır, evde. Yukarıda çalışıyor"
"İşkolik velet. Eee? Anlaşabiliyor musunuz? Çok zorlamıyor değil mi seni?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Foreigner
Fanfiction"Senden nefret etmek bile sana aşıkmışım gibi hissettiriyor" ~First Fic~ Güncel