Ruhun, Can Çekişiyor.

149 15 17
                                    

Neden böyle bir oneshot yazıyorum bilmiyorum, sadece ruh halim berbat bir durumda. Stres atmak için yazıyorum, hatam çoktur muhtemelen. İyi okumalar...

Ne olduğunu anlamamıştı, tek bildiği kaçması gerektiğiydi. Koştu koştu koştu... Yine de o ürpertici sesi duydu.

"Kaçmanın bir anlamı yok~"

Sesi çok iyi tanıyordu Phoenix. Bu canından çok sevdiği sevgilisinin sesiydi. Olmasına öyleydi ama o Phoenix'in tanıdığı Yoru değildi.

"Kırıyorsun ama beni, sadece oyun oynayacağız..."

Sesinin resmen kulağının dibinde yankılanması yetmezmiş gibi korkutucu kıkırdamasını da eklemişti ardından. Tüyleri diken diken olmuş dizleri titriyordu.

Artık dalağı şişmiş, akciğerleri ise yetersiz oksijenden isyan ediyordu. Bir şekilde ses çıkarmamalıydı ama aldığı nefesler havayı yararmışçasına ses çıkarıyordu.

İlk başta normal sanmıştı onu... Ta ki bir bıçakla 'şaka' yapana kadar. Önce sadece dalga geçiyor sanmıştı ama kolunda açılan yarıktan sonra şaka kalmamıştı ortada.

Nasıl kaçtığını kendi de bilmiyordu ama bir şekilde kendini kaçarken bulmuştu. Şimdi ise nerede olduğunu bile bilmiyor sadece koşup saklanmaya çalışıyordu.

"Buldum seni~"

Soluna baktığında üzerine doğru gelen silüeti gördü ve tekrar koşmaya başladı, canı pahasına. Oturup konu hakkında bile düşünememişti ya. Neden böyle davranıyordu?

Büyük konteynerların arasına girmiş etrafını kontrol ediyordu. Etraf fazlasıyla karanlıktı, sadece spot ışıklarının sebep olduğu süzmeler sayesinde biraz da olsa etrafı görebiliyordu.

Daha güvenli olacağını düşündüğü bir yere doğru koşmaya başladı ama koşması yarıda kesildi. Ayağı büyük bir 'şeye' takılmıştı ve sendeleyip kontrollü bir şekilde yere düştü.

Ellerini çırpıp takıldığı 'şeye' baktığında midesi ağzına gelmişti. O... O olamazdı değil mi?

Yerde yatan, çeşitli yerleri bıçaklanmış, yanakları yarılmış kan içinde sevgilisine emekledi. Teni tenine değdiğinde üşümüştü, buz gibiydi vücudu.

Ne zaman ağlamaya başladığını bilmiyordu, göz yaşları yerdeki sevgilisinin yaralı yüzüne damlıyordu.

Yüzünü iki elinin arasına aldı, artık sağlıklı düşünemiyordu, zaten düşünecek fırsatı da olmamıştı ya. Delicesine ağlarken yavaşça yaklaşan adım sesleri kulağını dolduruyordu.

"Sürprizi bozdun ama sevgilim..."

Hıçkırıklarının arasından itiraz etti:

"Ben senin sevgilin falan değilim."

Yoru kaşlarını çatmıştı. Biraz önceki nazik sesi gitmişti, hissiz ve sert bir şekilde konuştu.

"Hepiniz aynısınız... Bütün Phoenix'ler... Hepiniz..."

Phoenix ıslak gözleriyle ona döndü.

"Neden bahsediyorsun sen, hasta herif."

Yoru gözlerini sıkıca kapattı ve arada kalan az mesafeyi de sakince azalttı.

"Anlayamazsın,"

Phoenix sözünü kesti.

"Anlamam gereken bir tarafın yok!"

Yoru bu sözün üstüne hızla Phoenix'in üzerine atıldı. Ne olduğunu şaşıran Phoenix'in eline bıçağı saplarken dişlerinin arasından konuştu.

"İtaatsizlik etme."

Acıyla inlerken boğazına sarılan eli tuttu.

"Yine de bu itaatsizliğine rağmen kibar olacağım ve sana anlatacağım sevgilim."

Phoenix ne kadar çırpınsa da boğazındaki el onu fazlasıyla zorluyor ve nefessiz bırakıyordu, gözleri kararmaya tutmuştu.

Yoru gördüğü manzarayla hafifçe sırıttı.

"Sana aşığım, bunu sana defalarca söyledim. Defalarca reddettin beni."

Gözlerini kapattı ve seslice iç çekti Yoru.

"Ben de seni öldürdüm."

Phoenix gözlerini Yoru'nun gözlerine kilitledi. Kendi sevdiceğinin zeytin gözleri değildi bunlar. Parlak, mavi, soğuk ve ürkütücü gözlerdi bunlar.

"Ama sonra... Farkettim ki, daha doymamıştım. Ben, mutlu değildim."

Phoenix'in eline sapladığı bıçağı çıkardı boştaki eliyle.

"Düşündüm ki, başka evrenlerde... Başka dünyalarda mutlu Yoru'lar var. Kıskandım. Çok kıskandım biliyor musun? Onlar kendi Phoenix'leriyle beraber ve mutlulardı. Buna son vermem gerekiyordu. Biz aynı kişiyiz değil mi sonuçta? Ben mutsuzsam, onlar da mutsuz olmalı."

Kaşlarını çattı yerdeki esmer, boğazındaki el genişlediği için biraz da olsa rahat nefes alıyordu ama elindeki sızı hiç yardımcı olmuyordu.

"Defalarca denedim, bütün Yoru'lardan kurtuldum... Ama Phoenix'ler beni kabul etmedi... Tekrar tekrar, tekrar tekrar..."

Yoru ölü bedene baktı.

"Sonra anladım ki oluru yok, hepinizi öldürmeye karar verdim. Hiç biriniz beni sevmediniz. Ben de size şans tanımaktan vazgeçtim."

Tekrar Phoenix'in kehribar gözlerine baktı.

"Davranışlarınız, itirazlarınız, reddedişiniz, yas tutuşunuz... Yoru için... Oysaki önünüzdeyim. Değil mi?"

Diğer koluna bıçağı sapladı. Phoenix kıvranırken konuşmaya devam etti.

"Hepiniz çok nankördünüz. Cezalandırılmalıydınız."

Phoenix Yoru'nun yüzüne tükürdü.

"Sen hastasın!"

Yoru sinirle bıçağı çıkarıp defalarca esmerin bedenine sapladı. Nefes almayı bırakana, kehribar gözlerini kapatana kadar.

Yanağını okşadı taze öldürdüğü bedenin, dudaklarına eğildi ve sakince öptü.

"Bak sessizken ne kadar tatlı, ne kadar güzelsin sevgilim..."

Ayağa kalktı ve üzerini çırptı. Bıçağındaki kanı inceleyip sırıttı ve dilinin üzerine koydu. Üzerindeki kanı yaladı uzun uzun.

Yerde beyaz tişörtü kanla kaplanmış esmere baktı.

"Sana kırmızı çok yakışıyor..."

KırmızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin