Romeo 22

248 36 30
                                    

JIMIN
(ilk kez jiminin ağzından yazıyorum oha
normalde hep yoongiden yazarım)

"Dokuz yaşında falandım, bir sürü balıklarımız vardı. Annemle birlikte balıklarımızın suyunu değiştirecektik, duşa gireceğini ve onu beklememi söyledi. Ben de anneme sürpriz olsun diye o duştayken tek başıma balıkların suyunu değiştirmeye kalkıştım. Sonra balıklardan bir tanesini yere düşürdüm. Ölmedi ama ağrısı olur diye düşündüm ve suyun içine ağrı kesici attım. Sonra da hepsi öldü."

Kahkaha atarken oturduğum sandalyeden düşecektim neredeyse. Neyse ki Yoongi, yine kapattırmıştı bulunduğumuz mekanı ve kimse yoktu etrafta.

Yine şık bir mekana götürüleceğimi beklerken, şehir dışında sıradan bir yere geldiğimizde hayal kırıklığı falan yaşamamıştım, tam aksine bu tarz basit bir ortam daha çok hoşuma gitmişti. Güzel mekandı, hoş bir ambiansı vardı. Tasarımı, havası, müziği bir ayrı güzeldi.

"Buna benzer bir olay da ben yaşadım." dedim gülerek. "Balığım suda üşümesin diye çıkarıp kaloriferin üstüne koymuştum."

İkimiz de susmamaya yemin etmiş gibi konuşuyorduk, hiç susmadan, sıkılmadan, sürekli. Arabasına bindiğimde elimi uzatmıştım, hemen karşılık vermişti elbette. İlk kez orada temas etmişti ellerimiz. O kadar yumuşaktı ki Yoongi'nin elleri, kalbime dokundu sanki. Elimi bırakmadan beni kendisine çekip şakağımdan öpmüştü, tıpkı ilk buluşmamızdan sonra ayrılırken yaptığı gibi. Bu hareketi beni inanılmaz etkiliyordu. Geri çekildiğinde ortamı garip bir sessizlik kaplamıştı ve bunun tüm gün boyunca devam edeceğini düşünmüştüm ama yanılmıştım. Çok geçmeden konuşmaya başlamıştı ve o andan beri sürekli konuşuyorduk ikimiz de.

Zaten ikimizin de konuşkan insanlar olduğunun farkındaydım ama bu defa ilk buluşmamızdan farklıydı, ikimiz de daha samimiydik. Kendimizden bahsettik, birbirimizin "en çok"ları hakkında sorular yöneltmiştik karşılıklı. Bir kişinin en sevdiği ve en sevmediğini bilmek çok önemlidir çünkü.

"Birer kahve içer miyiz?" diye sordu, "Olur." dedim.

İkidir buluşmalarımız beklentilerimin üzerinde gidiyordu. Yakışıklı, karizmatik, saçmalamıyor ve en önemlisi saçma sapan cinsel muhabbetlere girmiyordu. Yoongi'nin, yüzyüze olduğumuzda konuyu hiçbir şekilde cinselliğe getirmiyor oluşu beni şaşırtsa da içimde garip bir mutluluk vardı bundan dolayı. Yazışırken her konuyu sevişmeye bağlayan adamla, yüzyüzeyken gayet normal bir biçimde sohbet edebiliyor olmak, içten içe oldukça hoşuma gidiyordu. Sonuçta cinsellik konuşmak için buraya gelmemiştik.

Kahvelerimiz geldi, konuşmaya kaldığımız yerden devam ediyorduk.

Onu yakından tanıdıkça büyüleniyordum. Tam anlamıyla kafamdaki erkek arkadaş profiline en uygun kişiydi. Oturuşu, konuşması, bakışları, mükemmel ses tonu, gülümsemesi, bir şeyler anlatırkenki o heyecanı, rahatlığı, gülüşü, inci gibi dişleri...

Dominant, feminen, zarif, dişli, çekici, özgüvenli ve kasmayan benim, yanıma en çok o yakışırdı.

Saçları dağınık, gözleri uykuluydu Yoongi'nin. kalbimi kazanmak için ek bir şey yapmasına gerek yoktu. Konuşurken neşeyle elini gözlerini gölgeleyen saçına götürerek yüzünü açıyordu arada, ben buradayım der gibi. Rüya gibiydi yüzü. O kadar tatlıydı ki, ona bakarken dalıyor, bir yandan da hızlı hızlı atmaya başlıyordu kalbim. Salakça bir hale bürünmüştüm.

Aramızda kare bir masa vardı, bir şeyler anlatıyordu yine. Ortamda çalan müziğin şiddetiyle sesi aynı seviyede gibiydi. Sanki cümlelerini kaçıracakmışım gibi bir arkama yaslanıyordum, bir masaya doğru eğiliyordum. Gülümseyerek başımla onaylayarak dinliyor, arada söylediklerini onaylamak adına bir iki cümle de ben söylüyordum.

Romeo •• yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin