5

141 23 10
                                    

"Söylesenize Bay Jeon. Bana böyle davranmanızın sebebi bu mu?" yüzü artık şaşkınlıktan çok ifadesizleşmişti.

"Sen sadece evimde para karşılığı çalışan  basit bir hizmetçisin. Sana başka türlü davranacağımı düşünüyorsan, kapı orda" umursamaz ton ile söylediği şeye cevap beklemeden odasına çıktı müzisyen. Arkasında canı acıyan Jimin'i düşünmeden tabii ki.

Ertesi sabah alarmının ötmesiyle kalkıp hazırlanan Jeongguk aşağıya indiğinde karşılaştığı görüntüyle şaşkınlığa düşmüştü. Mutfak masasının üstünde her sabah yediği kahvaltı düzeni ve bir bardak çokta yeni olmayan kahve vardı. Ve kahvenin kulpuna yapıştırılmış neon yeşili post-it.

"Bu ne Tanrı aşkına?" post-it'i kulptan alıp üstündeki yazıyı okudu.

Her şey için teşekkürler, Bay Jeon.

-Park Jimin

Evet, bir nebze pişmanlık duymuştu dün söyledikleri için. İleri gitmişti. Ama Jimin'in gidecek yeri yokken evi terkedeciğini düşünmemişti. Yine koca evde Bam ile yanlız kalmıştı. Kendisi yüzünden.

"Bam, oğlum, gel buraya" normalde Jeongguk'un sesini duyduğu an koşarak gelen tatlı köpek salondaki koltuktan kalkmak gibi hiç bir eylem göstermedi.

"Hey, sana diyorum Bam" yine bir haraket yok.

"Aishh! Tanrım, iyi otur orda. Senden de trip yediğime göre rahatça işe gidebilirim" anahtarı alıp evin kapısını kitledikten sonra arabasına bindi.

"Aptal çocuk, nereye gidersin ki?" şirkete geç kalacağını anladığında arabayı çalıştırıp sessiz yolculuğuna koyuldu. 20 dakikalık yolun sonunda arabayı şirketin otogarına parkedip içeri girmişti. Çalışanlar, stajyerler ona 'günaydın, nasılsınız?' gibi şeyler söylerken sadece hafif kafa sallamayla yanıt veriyordu. Namjoon'un odasının önünde durup kapıyı tıklatmadan içeri girdi.

"Tamam hayatım, tamam sevgilim. Evet, evet, şuan girdi içeri. Hayatım, öyle şeyler söyleme ağzına hiç yakışmıyor. Merak etme bebeğim ben halledicem. Tamam Jin, sus artık bebeğim nasıl küfürler onlar? Ahh, hayır, hayır sana demedim sus yanlış anladın. Jeongguk'a söyledim. Hıhım, pekala güzelim dikkat et kendine daha fazla sinirlenme. Akşam görüşürüz. Bende seni seviyorum" hararetli konuşmasını Jeongguk koltuğa oturmuş ayaklarını minik sehpaya koyarak dinliyordu. Namjoon telefonu kapatıp masasının üstüne bıraktı. Boynunu kıtlattıktan sonra tekerlekli koltuğuna oturup kaşlarını çatarak küçüğüne bakıyordu.

"Naber hyung? Jin hyungla kavga mı ediyordunuz?"

"Evet Jeongguk, kavga ediyorduk. Bil bakalım neden? Senin yüzünden"

"Ben mi? Ne yaptım ki ben?"

"Velet, aptallığa yatıp sinirlerimi bozma! Jimin'i evden kovmak nedir Tanrı aşkına?!"

"Sen nerden biliyorsun? Aissh, size mi geldi? Tanrım, kurtuluşum yok şu çocuktan"

"Jeongguk, sabah erkenden Jin'i aradı Jimin. Sesi çok kötüydü. Onu almamı istedi. Bende onu bize getirdim. Ve nedenini sorduğumuzda senin ona söylediğin iğrenç muammeleyi ve evden kovduğunu söyledi. Sen ne yapıyorsun?"

"Onu evden kovmadım. Eğer benimle anlaşamıyorsa kapının nerede olduğunu söyledim. Gitmek kendi kararı"

"Jin sana ne kadar küfür etti telefonda bir bilsen. Sabahtan beri bütün işlerimi bıraktım, oturup Jin'in sana olan hakaret ve küfürlerini dinliyorum. Sayende!"

The ForeignerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin