[1.0] Görünmeyen Destekçi

44 10 2
                                    

Sıradaki maç hakkında düşünen Isaac'in aklı başka rotalara kaymıştı. En sonunda Myth'le ilgilenmeyi bırakıp başını masaya dayamış, gözlerindeki ağırlığın geçmesini beklemeye başlamıştı düşünürken. 

Kendini yaklaşık iki yıl önce, banyonun kapalı kapısının yakınlarında beklerken buldu yine. Caiden'ın Almanya'ya gitme kararını Betty gerçek bir coşkuyla karşılamışken Isaac ise afallamasını dahi gizleyememişti. 

Abisinin başını çevirir çevirmez kaybolan gülümsemesini yalnızca kendisi fark etmişti anlaşılan. Yemekten önce izin isteyip lavaboya gitmişti. Şimdiyse yaklaşık 10 dakikadır içeriden tatlı suyun sessiz şarıltısı yankılanıyordu. 

Kapıyı tıklattığında, kilitlenmemiş olduğunu gördü. Yine de bunun hakkında yorum yapmayarak  takındığı şakacı tonla konuşmaya başladı: 

"Hadi ama abi, Betty halayı sinirlendirmeden çıksan iyi edersin. Eminim birazdan seni zorla sürüklemeye gelecektir." 

Aldığı tek cevap belli belirsiz bir homurtu olduğu için sinirle iç çekip, onu beklemekten vazgeçti. Son zamanlarda Caiden'ın ne kadar öfkeli olduğunu sadece o görebilmişti anlaşılan. Bunu saklamakta gerçekten berbattı. Halasının gazabıyla kendi uğraşmamak için usulca mutfağa indi. 

O gün yemek için ziyarete gelen Timmy ve Karl'ın bitmek bilmeyen konuşmaları neyse ki Betty'e Caiden'ı unutturmuştu. Caiden, yemeklerde özellikle sessiz duruyordu zaten. Şu anki sofranın havasından bir şey eksilmemişti. 

Yemeğini hızlı ve dağınık bir şekilde yemiş olan Timmy, kalkan ilk kişi oldu. Neşeyle Betty'e yemek için teşekkür etti ve ellerini yıkamak için banyoya gideceğini söyledi. 

Beklediğinden kısa bir süre sonra ürkmüş bir ifadeyle geri dönmüştü. Ellerini mutfağın lavabosunda yıkayıp yerine geri oturdu. Sonradan anlattığına göre banyoya kapıyı tıkatmadan girmiş, o sırada dişlerini fırçalamakla meşgul, yüzü ve başı musluğun altına tutmaktan sırılsıklam olan bir Caiden ile göz göze gelmişti. Caiden'ın buna tepkisi pek hoş olmadığından da ellerini bile yıkayamadan kaçmıştı oradan. 

"O da kimdi, Isaac?" diye sordu Timmy dudaklarını kıvırarak. 

"Caiden," diye başladı Isaac. Gülerek devam etti: "Size bahsetmiştim ya, o benim abim! Ama haklı olduğunu inkar edemezsin, Timmy. Senin dışında hangi dikkatsiz başkasının evindeyken lavaboya girmeden önce kapıyı çalmaz?"  

Karl da Timmy başını kaşırken Isaac'in gülüşüne katıldı. 

O zaman neden bu kadar sinirli olduğuna kafa yormamıştı.

"Belki de," diye mırıldandı. Başını kaldırıp kutusunda şarj olan Myth'e bakarak:"Onu o zamanlarda sinirlendiren, rahatsız eden her neyse Almanya'ya da ondan uzaklaşmak için gitti. O şey her neyse, ona geri dönmemek için fırsatı varken eve gelmeyi reddetti."

Bu açıklama bir bakımdan mantıklı olmasına rağmen onu tatmin etmiyordu. 

Bakış Açısı: Isaac

Arkada kalan olmaktan nefret etmişimdir hep. Kayıtsız kalan olmaktan da.

Bir açıklama almak yerine anlamak için çok küçük olduğum söylendi, geçiştirildim. Sonradan kazanılan farkındalıksa berbattı.

Babamın iş için, abiminse okul için çekip gitmeleri, arkadaşlarımınsa Ggo Futbol'u bıraktıktan sonra benimle eskisi kadar zaman geçirmemeleri; bunun hakkında birbirinden saçma söylentilerin internete yayılması... can yakıcıydı. Dışarı yansıtmamakta elimden gelini yapıyordum bunu. Sanırım en büyük tesellim her akşam konuştuğum abimdi.

Geçen yılın yaz tatilinde geri dönmesi için yalvarmıştım adeta.

Gelmemişti.
Bahanesi de ders çalışmak istediği söylemesiydi. Bunun ne kadar saçma bir bahana olduğunu ona bağıra bağıra anlatacaktım neredeyse. Beni görmek istemiyordu anlaşılan.

İlk başlarda onu arayan kişi bendim.
Genelde cevaplardı.
Sonrasında aramayı bıraktım, o beni aramaya başladı. Genelde cevaplardım.

Bir sebepten ötürü her ismini telefonumun ekranında gördüğünde içinde tarif edemediğim bir öfke uyanıyordu. Yalnızca gittiği için de değildi bu öfke.

Babamı daha fazla görme imkanına sahipti. Arkadaşları olsa da olmasa da yalnız kalmayı seven biriydi, sosyal sıkıntılar da yaşamayacaktı. Benim başarım diplere inerken o hala zirvedeydi. Oldukça uysal bir yapısı vardı. Başını nadiren belaya sokuyor, soksa da sonuçlarını sessizce kabullenebiliyordu.

İnsanların onu tanımasından hoşlanmazdı, gizemli biri olarak biliniyordu. Kısaca sahip olmayı arzuladığım çoğu şeye sahipti. Bundan nefret ediyordum.

Kendime bunu itiraf edebilmem tam iki yılımı aldı.

Onun mesajlarına verdiğim cevaplar gittikçe kısalıyordu bu öfke yüzünden. Kısa süre sonra telefonum yolladığı cevapsız aramalarla, ses kayıtlarıyla ve mesajlarıyla doldu.

Ben cevaplamayınca o da en sonunda bir süreliğine vazgeçmişti.

Aylar sonrasında, Myth'i bulduktan sonra yaptığımız ilk resmi maçın sonunda yollamıştı bir tane. Sonrasında yaptığımız her maç sonu gelmeye devam etmişti bu mesajlar.

Bizi destekliyor olsa da görünmüyordu kimse tarafından. Ben de dahil olmak üzere.

Sahte hissettiriyordu beni tebrik ettiği ya da teselli etmeye çalıştığı mesajları.
Çünkü onu göremiyordum bile.

Hala beni unutmamış olduğu için mutlu olsam da yine o sinir vardı beraberinde.

Tyrant'ı yendikten sonraki mesajına bakmaya tenezzül dahi etmemiştim. Söyleyeceklerini biliyordum çünkü. Yine aynı laflar.

Almanya'ya yolculuk yaptığımı ona bildiren kısa bir mesaj atmıştım uçaktayken sadece. Telefonumu sessize aldım sonrasında.

Nedense ona duyduğum özlem kadar yüzünü de görmek istemiyordum. Bu oldukça garipti, çünkü babamı da en az onu özlediğim kadar özlememe rağmen sırf babamla görüşmek için kilometrelerce koşabilirdim. 


Kan Bağı [Ggo Futbol | AU] (Duraklatıldı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin