0.0

44 2 2
                                    

Öncelikle bir kaç söylemek istediğim bir şey var.

Bu kitabı çok ani bir şekilde yazmaya başladım ve ilk bölümü yazar yazmaz yayınlayacağım.

Bölümler ne ara ile gelir bilmem. Sonraki bölümlerde ne olur bilmem. Kitap konusu nedir onu bile bilmiyorum ve sadece duaçlama şekil ilerlemeyi planlıyorum.

Sadece kafama estikçe yazacağım.

Sizden oy istemiyorum ama yorum atmanıza rica etmekteyim.

Kitap ile alakalı alakasız her şeyi yazabilirsiniz.

Kitap kötü mü iyi mi biter bilmiyorum. Zihinsel olarak pek iyi bir durumda olduğumda söylenemez.

Her neyse umarım keyifli vakit geçirebilirsiniz.

•••

Yükselen dumanın ve çığlıkların hissi yok oluyordu insanın içinde. Umutsuzluk ve karamsarlık bir bir doluyor ve yükleniyordu. Hayatı boyunca yaptıklarını anımsıyor kurtulmak için ya hayat boyunca ibadet ettiği ya da siklemediği varlığına bile inanmadığı tanrıya dualarını diziyordu insan.

İşte o saniye tanrı belli ediyordu bencilliğini. Seni o durumdan kurtarmıyordu. Sadece izliyordu. Belki izlemiyordu bile? Ha, belki o kadar önemsizdik.

Deprem olunca tanrıya şükrettiğin an sarsıntı duruyor mu? Ölen insanlar geri mi geliyor? O yaşadığın karmaşa aniden yok mu oluyor?

Hayır tanrı umursamaz ve umursamıyor.

Onuda umursamadı. Annesi onu azarlarken, babası şiddet uygularken, anne ve babası birbirini aldatır iken. O durması için ne kadar yalvarsada tanrı durdurmadı.

O da farkına vardı. Tanrı oydu, tanrı insanlardı. Yeryüzünde, dünyada, hayatı biz yönlendiriyorduk. O da bunlara bir son verdi.

Evde kaos çıkardı, anne ve babası kavga ederken paraları aldı. Evdeki benzin bidonları altına kesikler atarak her yere yayılmasını sağladı bazı yerlere çamaşır suyu, tuz ruhu ve ne bulabiliyorsa hepsini kattı.

Sonra çakmağı aldı ve evi ateşe verdi. Çok değil bir kaç dakikada ev havaya uçmuştu.

Lee Felix ilk cinayetini 7 yaşında işlemişti. İlk 7 yaşında günahlı bir pislik olmuştu.

Evdeki çoğu şey havaya uçtuğundan bu dava hızla kapandı. Olay tanığı olan tek kişi Felix annesinin evi ateşe verdiğini söyledi ve herkes inandı bu küçük çocuğa.

Bu günaha.

Çünkü kimse küçük bir canlının bunu yapabileceğini idrak edemezdi.

•••

Karakter ağzından anlatım;

Günlerden pazar.

Ya da cuma.

Bilmiyordum. Elimdeki kirli bıçağı döndürüyor yüksek bina çatısında daha yirmi hadi bilemedim otuz dakika önce bulunduğum bina etrafındaki polisleri ve meraklı insan sürüsünü izliyordum.

Muhabirler bina karşısı kaldırımda haber sunmaya başlamıştı. Zaten bir anda götümde titreşen telefon ile yüzüme sadistik bir sırıtış yerleştirmiştim. Telefonu cevaplayarak kulağıma yerleştirdim.

"Parayı banka hesabına yolladım. İyi işti."

Tekefonu kapatım cebime koydum ve ayaklandım. Arkamı dönerek hemen karşımdaki bina çatısına atladım.

Hayatımı rastgele yaşıyordum. Birden fazla farklı dil bilmem, rastgele ülkelere gidebilmemi sağlıyordu. Zaten bazı kirli işlerini yaptığın zengin kişiler bana her daim uçak bileti, altından hediyeler, farklı arazilerde evler ve benzeri bir sürü şey veriyordu.

Sahte kimlikler, sahte cinsiyetler ve sahte kişilikler. Zaten sahtekar olan ben için iyi bir yaşam biçimiydi. Ama şu da vardı ki ben bir yere bağlı çalışıyordum. İşleri onlar verir, ben yapar ve kazanırdım.

Küçük yaşta ailemi öldürdükten sonra bir adam beni yanına almıştı. Yetimhaneye gitmek istemediğimden bende pek itiraz etmemiştim. Beni çalıştırdı ve donanımlı bir dolandırıcı yaptı. Şuan o adam ölü mü yoksa yaşıyor mu bir harberim, açıkçası pek de umurumda değil.

Rusların çoğunlukta olduğu ve devlete bağlı bir ekipte bulunuyordum. Bir tür ajan sektorü denebilirdi. Devlete bağlı olsakta bizden bir FBI haberdardı. Ciddi işlerde eğer bir pürüz çıkarsa olaya onlar girişirdi.

Bu konu sayesinde rahattım.

Bir sürü bağlantım vardı ve hapse girmem söz konusu bile değildi. Zaten bir ekibe bağlı olsamda serbesttim. Toplantılara bile telefondan katılırdım. Ne onlar beni ne de ben onları tanırdım yani.

Aşağı mahalleye ulaştığında yangın merdivenini kullanarak ara bir sokağa giriş yaptım. Şuan Tokyo'daydım. Bir aydır burada bulunuyordum. Kore'ye ise iki yıldır gitmemiştim. Sürekli ülkeden ülkeye geçiş yapıyor en fazla iki ayda oradan ayrılmış oluyordum.

Cebimden sigaramı alacakken telefonum yine titreşmeye başladı. Arayan kişiye bakınca Bay Ohn olduğunu görmüştüm. Görevleri o bana iletirdi.

"Evet efendim?"

"Acil olarak Kore'ye dönmeni istemekteyim. Bir görev var ve vücut yapısı en uygun olan sensin sana üssün kordinatlarını atacağım, on saat sonra havaalanından seni alacaklar fazla soru sorma."

Anlaşılan sevgili memleketime dönme vakti geldi. Sarı duman çıkaran sigaramı yakıp içime çektim.

Anlaşılan eğlenceli bir görev beni bekliyordu.

•••

Umarim bok rtmem

-Eis

The Door, The Room •Hyunlix•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin