Güneş kendisi dünyamıza gelmeden önce ışıklarıyla bizlere geldiğini haber veriyordu.Ve bugün için güneş bizlere haberini vermiş,kendisi de gökyüzündeki yerini keşfe çıkmak için hazırlanıyordu. Tamamıyla yeni doğmuş bir şekilde dünyamızı selamlıyordu.
Ben ise güneşin selamını uzun zaman önce almış, hazırlanışını yattığım yerden izlemiştim ama ben işe gitmek adına bir hazırlıkta bulunmamıştım.
Saate baktığımda dün akşam kurduğum alarmın çalmasına beş dakika kaldığını gördüm. Yaklaşık bir saat önce uyanmıştım ama kalkmak adına hiç bir harekette bulunmamıştım.
Alarmın rahatsız eden sesini duymamak için o çalmadan önce kendisini kapatarak kulaklarımı bu küçük eziyetten kurtardım.
Yatağımın kenarında bir kıpırtı hissedince o tarafa doğru döndüm. Küçük kedimin yorganımın üzerindeki minik engelleri geçmek adına verdiği çaba yüzümde bir tebessüme yer verdirdi.
Onu bu sınavından kurtarmak adına uzanıp hızlıca yanıma çektim. Yastığımın kenarına gelip burnunu yüzüme sürünce kıkırdayarak gözlerimi kapattım.
" Günaydın kedicik "
Soruma cevap verir gibi bir öncekinden daha sert bir şekilde yüzüme sürtündü. Turuncu tüyleri ve boynundaki beyaz lekeyle çok tatlıydı.
Onu yanıma alalı neredeyse bir hafta olmuştu. İlk defa bir evcil hayvanım olduğu için,kedi nasıl bakılır,nelere ihtiyaç duyulur çokça araştırmıştım. En kısa sürede de kasabada bulamadığım ihtiyaçlarını almak için şehre inmem gerekecekti.
Saate baktığımda daha da gecikmemek adına hızlıca üzerimi değişip saçlarıma çeki düzen verdikten sonra kediye mamasını bırakıp evden çıktım.
Evimin hemen alt katında olan mini marketim benim için ekmek teknesiydi. O annemden kalan bir dükkandı. Bu yüzden elimden geldiği kadar ona iyi bakıyordum.
Merdivenlerden aşağı inip marketin kepenklerini açtım. İçeri girip kapısına 'AÇIK' yazısını astıktan sonra etrafı hızlıca tozdan arındırıp kasaya geçtim.
Sadece birkaç genç ekmek almak için gelmişti. Onun haricinde çok bir müşterim yoktu bugünlük.
Ben de rafları düzenlemek adına ayağa kalkıp en arka sütuna doğru adımladım. Tam birincisini bitirmiş ikinci sütuna geçecekken kapının açıldığında çalan minik zilin sesi kulaklarımı doldurdu.
" Bu marketin sahibi de ne tembel hiç yerinde durmuyor."
Alayla gelen sesle dudaklarımın ucu kıvrıldı . Rafların arkasından kafamı uzatarak cevap verdim.
" Gerçekten ya ne tembel bir sahip baksana dükkanı başı boş bırakmış. Hiç mi düşünmemiş buraya kötü niyetli insanlar gelir diye"
Karşımdaki orta yaşlarda olan Polat Amca ile yanındaki daha genç olan Murat'ın bakışları beni bulurken onlar da gülümsemeye başladı.
" Biz kötü müyüz aşk olsun Eftal" diyen Murat'la ona cevap vermek yerine sırıtışımı daha da büyüterek kasaya geçtim.
" Ne istemiştiniz Polat Amir'im" dememle Murat sadece gözlerini devirip raflardan istediklerini almaya giderken Polat Amca da ihtiyatla konuşmaya başladı.
" Murat alıverir şimdi onları. Bugün merkezdeki nüfusumuz artıyor. Çok alınacak var anlayacağın."
" Nüfusumuz artıyor derken ?"
" Yeni bir memur geldi. Şehirden geliyormuş. Bugün başlayacak,iyi karşılayalım dedik. Geçen hafta da atamasını onaylatmaya gelmişti. Tüm kasabalı duydu sanıyordum. Sen nasıl duymadın?" dedi kasabalıya olan bir sitemle.