sarışın genç elindeki kılıcı sinirle önüne çıkan bütün çalıları kesmek için oradan oraya savuruyor, bir yandan da kendi kendine küfürler ediyordu. yarım saattir dışarda geziyor olmasına rağmen yiyebilecek bir şey dahi bulamamıştı. birkaç gündür aç kaldığından bu durum daha da sinir bozucu bir hal almaya başlıyordu onun için. "tabi salak ejderha bir gecede bir haftalık yemek stoğunu bitirsin, sonra git sen avlan. nerede adalet. hayat beyefendiye güzel zaten. buldu beleş çalışanı bacak bacak üstüne atıp keyif yapıyor."
o bütün bunlara söverek yürümeye devam ederken az ilerideki çalıların arasından gelen sesi duymasıyla hemen önündeki ağacın arkasına geçti. uzun çimenlerin arasında yürüyen şeyin bir süre sonra durduğunu fark etmesiyle gözlerini kıstı ve ses çıkarmamaya gayret ederek ağacın tepesine tırmanmaya başladı. tepesine çıkması ile çalıların arasındaki vahşi domuzu gördü. en ufak bir seste kaçacağını bildiği için cebinden çıkardığı sapanın ucuna, domuzun üstüne çarpmasıyla onu sersemleteceğini bildiği taşı yavaşça yerleştirdi.
yayı iyice germesi ile taşı tam fırlatacağı sırada duyulan yüksek adım sesleri ile hem onun, hem de domuzun dikkati dağıldı. domuz hızla oradan kaçarken sarışın yakalamak için beline koyduğu kılıcını çıkardı ve hızla ağaçtan üstünden atladı. ancak yetişemeyince sinirle kılıcını yere sapladı ve bağırmaya başladı. o sırada dikkatini dağıtan ses aklına gelmesiyle hızla tekrar ayağı kalktı ve sesin sahibini bulmak amacıyla hızla etrafına bakındı. az ileriden gelen ses hala devam ediyordu. hızla oraya doğru ilerledi ve çalıların arasından baktı. beyaz bir atı dizginlerinden sıkıca tutmaya çalışan bir beden görmesiyle ne olduğunu anlaması uzun sürmedi. atın kontrolünü kaybetmişti. her tarafını örten siyah pelerin ile üstünde oturan kişi en sonunda atın iyice sallanıp onu sıçratması ile yerle buluştu. atın hızla oradan uzaklaşması ile pelerinli genç hızla ayağı kalktı ve sinirle arkasından bağırmaya başladı.
"aman git! senin gibi at olmaz olsun! yarı yolda bırak anca beni! şimdi ne yapacağım! yürüyeceğim! çok sağol! hayırsız hayvan seni!" hızla yere düşürdüğü eşyaları toplamaya başladığı sırada onu izleyen sarışını görmesiyle endişeyle sendeledi ve korkulu bakışlarla onun kızıl gözlerine bakmaya başladı. sarışın genç bir şey diyeceği sırada beden daha buna izin vermeden hızla koşmaya başladı geride bıraktığı eşyalarını önemsemeden. bunu fark eden sarışın genç çalıların arasından çıktı ve bağırarak peşinden koşmaya başladı. "bana bir akşam yemeği borçlusun seni pislik! kaç gündür ot dışında bir bok yemiyorum haberin var mı!" ancak pelerinli genç onu dinlemek yerine koşmaya devam ediyor, bir yandan da tanrıya dua ediyordu. sarışın ona yetişemeyeceğini fark etti bir süre sonra. fazla hızlıydı.
onun artık peşinden gelmediğini fark eden genç çocuk hafifçe yavaşladı ve az öncekine kıyasla daha sakin adımlarla yürümeye başladı. derin soluklar aldı ağaçlık alana gelip aralarında kaybolduğu sırada. "tamam shoto. dışarının insanları bile deli olabilir ama sen bir şekilde halledersin. adam akşam yemeği falan diyordu aq yemeğe benzer bir halim mi var. yamyam falan olmasın birde." bir ağacın altından geçeceği sırada ağacın dalından sarkan beden ile gerilemiş, ancak sarışın gitmesine izin vermeyip gömleğinin yakasından yakalayarak kendine çekmiş ve bir süreliğine durması için kafasını sert bir şekilde onunkine çarpmıştı. "benden kaçabilmek için çok daha fazlasına ihtiyacın var seni küçük piç. şimdi söyle bakalım amacın ne-" daha cümlesini bitiremeden üstüne yığılan beden ile dengesini kaybetti ve onunla birlikte yere düştü. kurtulmak için çabalasa da kısa bir süre sonra fark etti bayıldığını. yavaşça üstünden ittirdikten sonra giydiği siyah pelerini çıkartıp yüzünün görünmesini sağladı. ancak gördüğü manzara ile birkaç saniye öylece seyredebildi sadece.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
your beauty never really scared me-bakutodo
Fanfictionbakugo katsuki x todoroki shoto fantasy au