Konuştuğumuz süre içerisinde, o bunun farkında olmasa bile, beni mahvedecek ve yaşamamı sağlayacak tüm gücün onda olduğunu anlamıştım.
Temmuzun son günü, yaşadıklarımızdan sonra bir aylık yaz tatilimizin her günü konuşmuştuk. O gün yaşadığımız şeylerin sadece bir kısmını hatırlıyor olsa bile mesajlarımızda tekrar tanışmış, ailesiyle Los Angeles'da da olsa, ve ben her günümü müzikle geçiriyor da olsam birbirimize zaman ayırabilmiştik.
Bana her şeyden uzaklaşmak istediğini söylediğinde, ya da aklımda ne olduğunu sorduğunda 'tenin' diye cevap verdiğimde flörtleştiğimizi sanıyordum ancak yanılmış olmalıydım ki bir ay sonra onu ilk gördüğüm an sevgilisiyle el eleydi.
Ona doğru ilerleyen adımlarım donup kalmıştı, nefes almam ise gittikçe zorlaşıyordu. Ve o an fark etmiştim ki daha önce kimse beni, onun sarsabildiği kadar sarsmamıştı.
-
temmuzun son günü.
Okul gezisindeydik, ve bir ay sonra son sınıf olacak olmamızı bu şekilde kutluyorduk. Bütün on birinci sınıfların katıldığı gezide tanımadığım çok kişi vardı. Gezinin amacı sosyalleşmek olsa da tüm günümü kendi arkadaş grubumla geçirmeye devam etmiştim. Onlardan başka bir arkadaşa ihtiyacım yoktu, ve tanımadığım insanlarla vakit geçirmeyi seven biri olduğum da söylenemezdi.
Böyle de devam etmesini planlıyordum, ancak uyuyamadığım için kaldığımız küçük pansiyondan dışarı çıktığım gece, gölün üzerindeki tahta köprüde tek başına oturmuş birasını yudumlayan kırmızı etekli bir kız görmüştüm. Ve normalde yapmayacağım bir şey olsa dahi, kendi kendine gülüyor olduğunu gördüğüm kızın yanına usulca bırakmıştım bedenimi. İkimizin de ayakları köprünün dışından sallanıyor, ve gölün yansımasından birbirimizi görüyor olmamıza rağmen yine de birbirimize çevirmiyorduk başımızı.
Ancak ilk adımı o atmıştı, yakın bir arkadaşına soruyormuş gibi söylediği, ''Uyuyamadın mı?'' sorusuyla ikimiz de birbirimize bakmıştık. Yüzüne vuran ay ışığı, ve birkaç metre öteye yerleştirilmiş lamba, gecenin karanlığına rağmen onun yüzünü görebilmemi sağladığında fark etmiştim ki, bütün ömrüm boyunca gözlerimin tanıklık ettiği en güzel omega ile karşı karşıyaydım o an.
Birbirini tanımayan iki yabancı olarak saatlerce konuştuk. Bana birasından verdi, elindeki şişeyi sırayla yudumlayıp durduk ve onun kadar olmasa da benim de aklım bulanmaya başladı.
Sonra köprüye uzandı, ayakları hala dışarıdan sarkarken bakışları bu sefer yıldızlar üzerindeydi, bense ona bakmaya devam ediyordum. Ve bir biranın beni sarhoş edemeyeceğini düşündüğümden, aklımı bulandıranın güzelliği olduğu kanaatine varmıştım.
O öylece uzanmış, bana saçmalamaya devam ediyordu, 'bu gece benim yanımda şehri aydınlat' diyordu.
Adı Jane'di, ve odaklanamasam da titrek sesiyle şarkı söylemeye çalışıyordu.
Bilincimi yitirmiştim. Sanki ismini eskiden biliyordum. Gözlerinin parıltısına, rengine, kokusuna, hareketlerine öylesine aşina idim ki, ruhlarımız önceki bir hayatta, cisimsiz maddesiz bir alemde karşılaşmış da tek asıldan, tek maddeden oluşmuş, böylece bizim yeniden karşılaşmamız adeta kaçınılmaz olmuştu.
Kendisiyle birlikte beni de zorla ayağa kaldırdığında sürekli kıkırdayarak söylediği şarkı eşliğinde; ay ışığı altında dans etmiştik.
Tek elimle güzelce belini kavramış, diğer elimle ise kaldırdığı elini tutmuştum. Ve unutacağımı bile bile boynundan süzülen kokusunu içime çekmiştim. Her şey, ve bütün ambiyans; sabah olduğunda uyanacağım müessir bir rüya gibiydi.
Bana tanıdığı herkesten daha derin olduğumu söylemişti, beni tanımamasına rağmen.
Dansımıza devam ederken, o anlatmıştı her şeyi, ben sadece dediklerine cevap vermiştim.
Gece güzeldi, ve elimden gelse tüm günü gece yapmak isterdim demiştim ona, ardından mavi gökyüzünden daha çok hoşlandığını öğrenmiştim.
O maviydi, ve ben siyah.
Güneş doğduğu zaman benim yıldızlarıma ihtiyaç yoktu, ama güneş zaten benim yıldızlarımdan çok daha büyük bir yıldızdı ve de geceye aitti aslında. Gökyüzü siyahken daha güzeldi, bunu ona da gösterecektim.
Tekrar köprüye oturduğumuzda kahvelerime anlam veremediğim bir ifadeyle dönmüştü. Gözleri parlıyordu, ve her an ağlayabilecekmiş gibi dolu doluydu. Ama gülümsüyordu da.
Gülümsüyordu.
Heyecanlı bir tebessümle. Ve dudaklarına sürdüğü kırmızı rujla.
Bu haliyle The Smiths şarkıları kadar güzel gözüküyordu. Bense muhtemelen darmadağındım, çünkü bütün detayları dengelerimi alt üst etmek için özenle hazırlanmış gibiydi.
''Jane, daha önce neden karşıma çıkmadın?'' Gerçek bir merakla sordum dudaklarımı sızlatan soruyu, ve hafif de bir sitemle.
''Sen çıksaydın.'' diye konuştu ifadesi ciddileşirken. ''Mesela beş yıl önce..'' Ne demek istediğini anlamadım, cevap da vermedim.
Bir süre birbirimize baktık, ardından o yaklaştıkça yaklaştı bedenime. Beklemediğim bir şey yaparak dudaklarını dudaklarıma bastırdı, gözlerini kapattığında ise bir süre sadece öyle durdu. Beni mahvedeceğini, ve sonum olacağını da tam burada, beni öperken anladım. Ruh eşimi bulduğumu sandım.
Bekledi, ve bekledim.
İkimiz de dudaklarımızı hareket ettirmediğimizde geri çekildi. Tekrar bana baktı ve aramızdaki bu garip hava hoşuna gitmiş gibi kıkırdadı.
Daha önce tanıdığım hiçbir omegaya benzemiyordu. Garip bir aurası vardı Jane'in, ve onun için pek zor olmasa da beni etkisi altına alabilmeyi başarmıştı.
Eğer dudaklarımı tekrar öpseydi, bu sefer öylece durmazdım. Belki bunu fark ettiği için dudaklarını dişliyordu şu an, ya da ben her hareketini istediğim anlamda yorumluyordum. Ama evet, o an dudaklarımızı tekrar birleştirseydi, ikimizin de duracağını sanmıyordum. Ve bunu düşünmek bile bu soğuk temmuz gecesinde ılık ılık terlemem için yeterli olmuştu. Parmak uçlarımın ise ince belini tekrar sarmalamak için yanıp tutuştuğunu hissediyordum, şu an kirpiklerinin altından gözlerimin içine bakıyor olması da bu hissi körüklemekten başka hiçbir şey yapmıyordu.
İhtiyacım varmışcasına bir iç çektim, ve güldüm başımı iki yana sallayarak. ''Henüz birkaç saattir tanıdığın çocuğu öpüyor musun?'' Düşüncelerimin tersine alayla sorduğum soruya karşı ise omuz silkti.
''Bilirsin.'' dedi yarım bir gülüşle. ''Ahlaklı kızlar biraz sıkıcı olur.''
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
normalde yayimlamayi dusunmuyordum ama artik kurgularimi taslakta curutmemeye karar verdim 🙇🏻♀️