8 - senin dünyan nerede parçalanıyor? (ekstra.)

29 6 0
                                    

- 3 Temmuz, Jeon Jeongguk'un Son Anları. -

Bir yandan yalpalıyor, öte yandan da bağıra çağıra adını bile hatırlamadığım ama sözleri etkileyici olan şarkıyı söylüyordum.

"Hadi son ışıkların sönmesini izleyelim,"

İnsanlar bu tür adamlara deli olurdu, özellikle yirmili yaşlarının başında kişiler ise. Pislik içinde, tişörtüne alkol damlamış, üstü başı perişan birini gördü mü gebertesi gelirler.

Ben de bu salak halimle duvara yaslanmış boş gözlerle çevreme bakınıyor, ara buldukça şarkısını söylüyordum. Üstü başım kurumuş alkol kalıntıları, pislik, çamur kaplıydı. İçmiştim, belki de yıllar geçmişti en son içişimin üzerinden.

Önden seri bir şekilde gelen grup dikkatimi çektiğinde hızlarını arttırmışlardı. Ne dediklerini anlamıyordum bile, aklım çok karışıktı.

Taehyung beni neden sevmiyordu?

Kötü hissediyordum, gece başında attığım mesajlar sonucu yanıma gelir sanmıştım ancak sonuç hüsrandı.

Dibimde biten gruba baktım şişmiş gözlerim ile. Nasıl göründüğümü bilmiyordum ama yanıma gelip suratıma birkaç tokat attılar zıbarayım, bayılayım diye. Ama ben onların tokatlarını hiç umursamadan şarkıma devam ettim.

"Ortak noktada bedenlermizi buluşturalım."

Aralarından birisi şarkıyı hiç sevmemişti sanırım, bulanık görüşümün arasından bile anlayabiliyordum. Dayanamayıp iki üç yumruk attı alkol dolu mideme, öğürdüm. Kanamam sorun olabilirdi, haliyle tehlikeliydi fakat bunu düşünecek hâlde miydim tartışılırdı. Midemi boşalttım. Şarkımı bırakıp çizik dolu plak gibi cızırtılı bir sesle konuştum.

"Öldürün beni orospu çocukları... Korkaklar... Yaşamak istemiyorum zaten, bu pis dünyadan bıktım."

Başlarındaki iri yarı olanın yanındakine durması gerektiğini söylediğini işitir gibi olmuştum ama bunu istemiyordum. Dünyaya neden pis diyorsun dediğini duyar gibi olduğumda gözlerimi kırpıştırdım.

"Pis ya! Senin gibi serseriler benim gibileri ezecek ve hiçbir yasa beni senden koruyamayacak... Pis.... Leş gibi..."

Bir anda hissettiklerim ile ağlamaya başladım. Taehyung yoktu. Taehyung, eşim neredeydi? Neden gelip beni bulmuyordu? Neden evimize gidip sıcak yatağımızda uyumuyorduk da başka birisinin kollarına düşmüştü?

Deli gibi bağırıyordum o incecik, cızır cızır eden sesimle. Ellerimi sallıyor, yumruk olmak istemeyen parmaklarım, cansız cansız havada titreşiyordu. Midemde yörüngeye oturmuş bir uydu vardı sanki. Ağzımdan hıçkırıklar birbiri ardına çıkıyor, sinyal veriyordu.

"Benim gibilerin yeri yok sizin dünyanızda. Hem kimse de sevmiyor beni. Onun için sizden korkmuyorum."

Güldüler, sırıttılar, kahkaha attılar ama konuşmadılar. Ben ise gözlerimi devirip titreyen sesim ile şarkıya devam ettim.

"Işıkların, karanlığı selamladığı yerde buluş benimle... "

Daha da söyleyecektim belki. Ne var ki sanırım canları sıkılmıştı; yumruğunu kaldırıp çok sevdiğim burnumun ortasına indirmişti. Dizlerimin üstüne çöktüm, inleyerek. Serseriler ise sırıttılar.

Taehyung gelmiyordu.

Gülerek tekmelemeye başladılar. Öğürdüm. Bira, alkol, ne varsa bir anda midemden fırlayıp kaldırıma saçıldı. Beynim dönüyordu, algılayamıyor, seçemiyordum. Midem bulanmıştı.

Gelmeyecekti.

Beklemem boşaydı. Pes ettim, içimdeki son umut kırıntıları da uçtu gitti. Onlar da bastılar tekmeyi. Bu kez kan geldi ağzımdan.

Kan.

Ne şarkı kalmıştı ne de alkol. Sadece kan vardı, kan.

Belki de saatler geçmişti, bilincimi açık tutmaya çalışmak ne kadar işe yarıyordu bilmiyorum ama deniyordum. Tepkisizdim, sıkılmıyorlardı. Pek çok yerim kanıyordu. Yavaş yavaş bitiyordum, vücudumdaki bütün kan dışarıya çıkıyordu. Benden çekiliyordu.

Ara ara nöbetleşe vuruyorlardı. Ağzımın yanındaki kurumuş kanın üstüne yeniden akan sıvı ile tepkisizce yere bakarken bir sonraki hamleyi bekledim.

İstesem bile karşılık veremezdim. Zaten kişi olarak fazlalardı, hiç uğraşmadım bende. Çok kez nöbet değiştirdiler, çok kez vurdular ve en sonunda hiçbir şey hissedemedim.

Sadece hiçlik vardı. Nefes alışverişim yavaşlarken son kez öksürdüm ve kalan son kan damlaları ile başımı yere boydum. Gözlerimi kapatıp zorlandığım nefesleri almaya devam ettiğim sırada karnımda hissettiğim tekme ile uzaklaşan hızlı adımları duymuş, içimden tanrıya teşekkür etmiştim. Büyük ihtimalle sıkılmışlardı. Etrafta ne olduğunu algılayamazken hızlı bir baş dönmesi ile gözlerimi yumdum bir daha açmamak üzere.

Taehyung yoktu. Hiçbir zaman olmamıştı.

Ben ise var olduğum bu süre boyunca, ilk kez yok olmuştum.

-

Texting yazmak bana göre olmadığı için final hiç içime sinmemişti, sadece gelişi güzel yazdığım bir şeydi. Bu, Fm yayımlayana kadar hesapta kalsın istiyorum sadece.

Görüşürüz.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 23 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

where do lovers go, taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin