Merhaba, hoş geldiniz.
Başlama tarihinizi alabilir miyim?
Umarım beğenirsiniz, keyifli okumalar.
Bu arada fic için bir pl yaptım. Kullanıcı ismim —> azriuss isteyenler fici şarkı dinlerken okuyabilirler.
****************************************
Han Jisung, çiçek gülüşlü bir oğlandı. Öyle bir gülüşü vardı ki, gülüşünün etkisiyle kırışan burnuyla ve güzel gülüşüyle herkesi gülümsetmeye yeterdi.
Çipil çipil gözleriyle bakardı etrafa, parlak gözleriyle yansıtırdı tüm duygularını karşısındaki kişinin aynasıymışçasına. Tepkilerini koruyamaz, izin verirdi tüm duyguların gözlerinin önünde belirmesine.
Bu yüzden hislerini gizleyemezdi, tüm duygularını açık yaşardı. Belki de bilerek gösterirdi, öyleyse bile kimse bunu bilmezdi çünkü karşısındaki çocuğun büyüsüne kapılırlardı.
Jisung'un yaşam sevinci vardı, yaşamayı seviyordu. En ufak detayları kafaya takmak yerine gelişigüzel yaşardı. Mutsuz anlarda bile herkese ışık olurdu, en karanlık zamanlarda aydınlatırdı her şeyi parlak bir güneş gibi.
Çiçek gülüşlü çocuk, kendisinin güneşiydi.
Narin bir çocuktu Jisung, henüz on sekiz yaşını yeni devirmişti. Ve geriye dönüp baktığında mutsuz bir hayat görmek onun canını sıkardı, bu yüzden bu on sekiz yılını olabildiğince dolu dolu geçirmişti. Mutluydu ve önemli olan buydu.
Bir de kokusu vardı Jisung'un. Cennet kokuluydu.
Öyle bir kokusu vardı ki; tüm güzel çiçeklerle bile anlatılamayacak kadar büyülüydü. Yanından geçtiği kişilere kadar uzanan bir sis gibiydi, yayılıyordu.
Çiçek gülüşlü çocuk, cennete sahipti.
Jisung, kitap okumayı çok severdi. Hatta bir şeyi anlatırken edebiyata dökmeyi bir oyun olarak görürdü. "Ve Han Jisung, çipil çipil bakan gözleriyle yan karakter olan güzel oğlan Lee Felix'in yanına yaklaştı." derdi arkadaşının yanına ulaştığında. Ardından kıkırdardı küçük oyununa. Bazen arkadaşları ona ayak uydururdu, bu onun gülüşünü genişletirdi.
Kendisine takılan bu güzel lakabı da bilirdi Han Jisung. İlk öğrendiğinde ayna karşısına geçip bir saat boyunca aralıksız bir şekilde gülümsemişti ve yanıbaşında tuttuğu orkidesini hafifçe okşayarak "Çiçek olmayı hak ediyor muyum gerçekten?" diye sormuştu kendi kendine.
Ardından bu düşüncesine gülümseyip "Ve esas oğlan, gülümsemesine lakap alır. Gülüşünde çiçeği yaşatır." demişti bir kitap karakteri edasıyla. Ardından gözlerini hafifçe kırpıştırıp kirpiklerinin ahenkle dans edişini izlemişti.
İşte Han Jisung buydu; cennete sahip çiçek oğlan.
Lee Minho ise çiçeklere aşıktı.
Kumral teniyle uyumlu, alnına dökülen kahverengi saçlarıyla göz kamaştırırdı. O da gülümserdi fakat kimse ona çiçek dememişti.
O da isterdi çiçek olmak.
Bu yüzden kıskanırdı Han Jisung'u. Çünkü Minho ne çiçek gülüşlü olabilmişti ne de cennete sahipti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
oleander, minsung
Fanfictionhan jisung, çiçek gülüşlü bir çocuktu; lee minho ise en çok zakkum çiçeğini severdi. fakat han jisung, cehennem çiçeği olamayacak kadar güzeldi. -angst- -minific?-