Üç çocuğunun babasıydı yanında dikilen adam.Korkulanın dönüşüyle zorla sık sık bir araya geldiği, kalbiyle beyninin savaşında her daim kalbini galip getiren adamdı o.
Her yan yana geldiklerinde susmak dışında hiçbir şey yapmıyorlardı.
Gözleri birbirleri dışında tüm odayı görüyor, dudakları birbirleri dışında herkese açılıyordu.
Özellikle adamın o nasırlı, bir zamanlar tutmak için can attığı ellerinden kaçırıyordu kahvelerini.
Başka bir kadına ait olan alyansı adamın parmağında her gördüğünde yüreği paramparça olurken beyni sertçe çıkışıyordu aniden.
-Sen boşandın. Amerika'ya sen gittin. O da başkasını seçti. Bitti.
Kalbinin titrek bir sesle verdiği karşılık savaşı başlatıyordu her zaman,
-O mutlu olsun istedim. Çünkü onun kalbi başkasını seviyordu, aklı hep başkasını düşünüyordu. O asla gülmeyen gülse bile yalandan zoraki bir şekilde kıvırdığı dudakları bir kere de olsa doya doya gülsün istedim.
-Kendi mutluluğun. Senin yüzünden aptal duruma düşmek dışında hiçbir şey değişmedi hayatımızda. O kadının kabaran omuzları bizim başımızı eğdi. Bu mu aşk?
-O yanımızda kalsa da kalmasa da biz mutluluğu yakalayamayacaktık. Bunu çok iyi biliyorsun. O kadınla birlikte olması için elinde bir şans vardı ve bunu kullanmak için cesarete ihtiyacı vardı sadece. Aklı, kalbi başkasıyla olan adama sarılmak ne kadar zor biliyor musun sen? Hiç değilse o sevdiği birine sarılsın istedim.
Beyni ve kalbi aynı anda sustu, yüzük parmağındaki aile yadigarı kırmızı taşlı yüzüğüyle oynarken müdürün kapısı neşeyle açıldı çünkü.
Gözlerinin görmekten yorulduğu, kulaklarının süzgeçten geçirdiği sese isyan ettiği o kadın.
Işıkta parlayan kızıl saçları, neşe saçan yeşilleri... Adamın taptığı, uğruna canını dahi verebileceği gözler değil miydi onlar?
İçinde kaybolduğu eşsiz manzaralı birer berrak göldü onun için.
Kendi kahveleri ise onun için her zaman ucu bucağı olmayan bir mezardı.
Gülümserken bile acı çektiği belli olan kara gözleri ona hiç öyle bakmamıştı ve bunu bir aile yemeğinin ortasında fark etmişti.
Ne acı!
Kadın, kendisini adamın yanında dikilirken gördüğünde "Seve-" diye başlayan cümlesi bir anda durdu, değişti.
"İşiniz bittiyse eğer ben kocamı alabilir miyim Dumbledore?" oldu.
"Elbette." diyerek kapıyı gösterdi yaşlı büyücü. Karşısında kıvranan, dakikalardır kendisini dinler gibi yapan ikiliye daha fazla işkence etmek istemiyordu.
"Ama baş yönetici?"
"Git Severus. Gördüğüm kadarıyla Lily'nin sana ihtiyacı var. Geri kalanı biz Marsel'le hallederiz."
Orta yaşlı, üç çocuk babası adam patronuna başıyla selam verirken yanında dakikalardır dikilen, tek kelime dahi etmediği kadına "İyi geceler" tadında bir şeyler mırıldanıp, karısını koluna takarak okulun uzun bitmek bilmeyen hatıralarla dolu koridorlarında kayboldu.
Geride bıraktığı kadının arkasından rahat bir nefes alarak saçlarını yüzünden çektiğini ise asla bilmeyecekti.
"Marsel iyi misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ÇİFT ALYANS
Fanfiction-Severus Snape Hikayesi ...İşte hikayem bundan ibaret ya da benim bu kadarını anlatmaya gücüm var. Yine de tek bildiğim hayatımın iki alyans arasında değiştiği. . Fan Kurgudur. Harry Potter karakterleri Rowling'e aittir.