yedi

645 54 13
                                    

-

"Aptal! Düşeceğim şimdi." Soobin'in ceketinin ucunu avucumun içinde daha çok sıktım.

"Ben varken düşmezsin omega." peşinden dikkatlice gidiyordum. Çok sevgili alfa Soobin, ikimizi kayalıklara getirmişti. Sebebi ise, buraya aylardır gelmiyor oluşuydu.

Daha dün boyattığı sarı saçları rüzgarın etkisi ile dağılıyordu.

Sarı saçları ile çok fena olmuştu. Gerçekten ilk defa gözüme bu kadar çekici geliyordu. Ona neden saçını boyattığını sorduğumda, "bilmiyorum, kafam dağılsın diye boyadım" demişti.

"Gel, şuraya oturalım."

Koca kayanın üstüne oturup, beni bacaklarının arasına soktu. Uzun kollarını karnımın üstünde dolayıp, başını omzuma koydu. Garip bir durumdaydık. İtiraz edemiyordum, çünkü insanı mayhoş eden kokusu burnuma doluyordu.

"Benden haz etmeyen omega Yeonjun, nasıl buldun burayı?"

Kayalıklara çarpan deniz, yağmur yapacak gibi duran bulutlar, ve kenarda yüzden ördekler..

Güzeldi.

"Çok hoşuma gitti burası." Başımı göğüsüne yaslayıp uçan kuşlara baktım. Sonbaharın bitmesine az kalmıştı. Yazın pek birşey yapmamıştım zaten. Bizimkilerle takılmıştım genellikle.

Öylece denizi izlemeye devam ettik. Soobin arada fotoğraf çekerken, ben sürekli konuşma peşindeydim.

"Acıktım ben."

Başımı yan çevirip, ona döndüğüm sırada yüzünün bana bu kadar yakın olduğunu bilmiyordum. Yemin ederim, bilseydim dönmezdim.

Burunlarımız birbirine değerken, gözleri dudaklarımı buldu. Diliyle dudaklarını ıslatıp, kahveleri beni buldu. "Omega, kızgınlığıma az kaldı, benimle yat." Kalbimin aniden hızlıca çarpışı ile gözlerimi kocaman açtım. Konuştukça hareket eden kırmızı dudakları dikkatimi dağıtıyordu.

"Yanında dolaşan eski sevgilin vardı, ondan neden istemiyorsun?"

Yavaştan sırıtıp, burnunu kırıştırdı. "Çünkü seni istiyorum. Tek zevk aldığım kişi sensin." göz kırpıp dudağımın hemen kenarına dudaklarını bastırdı. Kalbim sanki yerinden çıkacak gibiydi.

"Soobin." diyebildim sadece. Kahve irisleri beni içine doğru çekerken, gözlerimi ondan alamıyordum. "Hmm?"

"Kızgınlığın bitene kadar sende kalacağım."

-

"Hayır o güzel değil." elindeki keki bırakıp, lolipopu gösterdim. "Bende hiç bitmeyeni var, boşuna para vermeyelim." yanaklarım anında kızarırken, kendisi gülüyordu. Yanımızdan geçen yaşlı kadın bize bakarken, Soobin'in koluna vurdum.

"Pisleşme, lütfen alfa."

Lolipopuda sepetin içine koyarken, birazcık daha çikolata doldurdum. "Omega, sen bir ihtimal komple benim evime taşınıyor olabilir misin?" gülerek başımı salladım. "Tamam bu kadar yeter artık." Kolundan tutup onu kasaya doğru çekiştirdim. "Hepsini siyah kartınla öde alfa, yoksa rahatlamayı unut."

Kaşlarını kaldırıp şaşırırken, güerek aldıklarımızı kasaya koydum. Başını iki yana sallayıp cüzdanını cebinden çıkardı. Tüm aldıklarımızı poşetlerken, o da ödemesini yapmıştı. "Seninle evde görüşeceğim, omega."

Marketten çıktığımızda soğuk hava yüzüme vurmuştu. Gerçekten kış yaklaşıyordu, ve çok üşeyecektim. "Hızlıca arabanın yanına gidiyoruz Yeon, yoksa minik burnun kıpkırmızı olacak. Ve de hasta olacaksın." diyerek beni uyardığında koşarak kenardaki arabasına bindim. Arabanın içinden ona el sallarken, kahkaha atarak bagaja koydu poşetleri.

Bagajın kapısını kapatıp, arabaya bindiğinde bana baktı. Yüzüne yüzüme yaklaştırıp, dudağımı buseledi. "Benim lolipopumu tercih etmeliydin bence." diyerek geri çekildi. Gülerek arabayı çalıştırdı ve sürmeye başladı.

"Hem bitmiyor benimki, bilirsin." gözünü kırpıp tek eliyle direksiyona hakimiyet vermeye devam etti. Boşta kalan koluna vurdum. "Pislik!"

Cebimden telefonumu çıkarıp, gelen bildirimlere baktım. Gruptan bir sürü mesaj, Momo'dan 5 arama vardı. Momo'nun ismine basıp, aramaya başladım.

"Ne vardı canım, 5 kere aramışsın beni?"

"Ooo omega bey Yeonjun, açar mıydınız bizim telefonlarımızı ya?"

Gözlerimi devirip, camdan dışarıya baktım. "Bir kere açmadım, ayıp ediyorsun." Gülerek konuştuğumdan dolayı, Momo'dan oflama sesi gelmişti. Daha sonrada telefon yüzüme kapanmıştı. Telefonu kulağımdan çekip ekrana boş boş baktım.

"Seninkiler yine meraklı, ha?" gözlerini yoldan ayırmadan konuşurken ona döndüm. "Evet, hemde çok." kollarımı birbirine dolayıp, ona baktım. "Ne zaman varacağız sen şu eve?"

"Az kaldı." diyerek beni geçiştirdi. "Çok sıkıcısın alfa." arabasını karıştırmaya başladım. Torpidoyu açtığımda, Soobin'in güneş gözlüğünü gördüm. Daha doğrusu gözlük koleksiyonunu.

"Çüş, mülteci kampı."

Kahkaha atarak direksiyon hakimiyetini bırakmadı. "Sadece gözlüklere takıntım var." kesinlikle öyleydi zaten.

Aradan geçen 15 dakikanın sonunda, alfanın evine varabilmiştik sonunda. Soobin poşetleri alıp, bana arabadan inmem için işaret yaptı. Arabadan hemencicik indim. Kapıları kilitleyip, sitenin içine girdik. Asansörü beklerken, sadece sitenin bile bu kadar gösterişli olması, dairelerin daha güzel olması demekti.

Gelen asansörle kabinin içine girdin. Soobin 30. katın düğmesine bakarken, gözlerim hayretle açıldı. "Çatı katında mı oturuyorsun?" O kadar yükseklerde ne arıyorsun, sen?" sadece sırıtıp, sırtını aynaya yasladı.

25.. 26.. 27.. 28.. 29..

Ve 30.

Kabinden ilk ben çıkıp kapının önünde dururken, ardımdan Soobin çıkıp, kapının şifresini girerek içeri girdi. Hemen peşinden de ben girdim. Karşıma çıkan boydan büyük camlara koştum.

Siktir!

Hava kararmıştı ve buradan bakmak mükemmeldi. Tüm şehir ayaklarımızın altındaydı. Şehrin ışıkları parıl parıl, parlıyordu. Muhteşemdi.

"Aç mısın? Birşeyler hazırlamamı ister misin?" sorduğu soruya karşın başımı olumsuzca salladım. Yanıma gelip, arkadan belime doladı kollarını. "Çok muhteşem burası, alfa. Tamamen seninle yaşayabilirim."

"İstersen hep burda kal. Bu evde, kollarımın arasında."

-

baharin izledigim penthouse tekrae
aklima gelincw benim haller

liar omega ❦ yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin