'sana ilk vedam , sevgilim '

52 8 24
                                    

İyi okumalar 🌼

------------

Hisler,  istekler ve hayat ... Hiç bir zaman gitmesi gerektiği düzende gitmezdi.

Oturduğum, hıçkırmamak için kendimi kastığım bu koltuğun üzerinde kalbimin sesini dinliyordum. Kalbim  ,ağlıyordu. Ağlıyor ve yağmurları ile ruhumu boğuyordu.

"Yeter , çocuklaştın yine." dedi eline aldığı sigarayı yakmadan önce. Sustum. Susturdu. İç çekişlerim kesilse de , kalbime söz geçirmiyordum. Hoş , onun sesini duymuyordu zaten. Duysa , bu kadar rahat oturur muydu karşımda? Sigarasını yakar , yüzüme doğru üfler miydi hiç bir şey olmamış gibi?

Duysaydı kalbimin sesini , zihnini işgal eden sesler  durur, benim için , kalbim için ağıt yakarlardı.

Ağlamaktan acıyan  gözlerimi kırpıştırdım , birkaç kez.  Uzun zaman olmuştu burada , böylece ağlayalı. Sahi , ne kadar olmuştu? Taehyung ayrılalım dediğinden bu yana kaç dakika geçmişti? Kaç saat atlamıştı sessizliğim? Onun dudaklarından firar eden kelimeler , ne zamandır öldürüyordu beni?

Yarısına geldiği sigarasını dudaklarından çekti yavaşça. Böyleydi, Kim Taehyung. Acele etmezdi. Sigara içerken de , giyinirken de , yemek yerken de acele etmezdi. Sevmezdi hızlı olmayı. Bir tek şey dışında. O da yatakta. Sevişirken. Bir tek çarşafların içerisinde hızlı olurdu. 

Zihnim düşüncelerden düşüncelere zıplıyor, yeterince karmaşık değilmişim gibi daha da karıştırıyordu beni.  Karıştırıyor ve kördüğüm ediyordu. Çözemiyordum . Gücüm de yetmiyordu.
Karışıklığın merkezine girmiş, öylece izliyordum olan biteni.

Beni terk edişini izliyordum mesela. Gözlerinin bomboş bakışını izliyordum. Geldiğimden beri iki yana kıvrılmayan dudaklarını izliyordum. Esmer boynunu izliyordum. İnce parmaklarını, gür kirpiklerini , ince belini ve geniş omuzlarını izliyordum.

Ben , gözleri dışında her yerini izliyordum , Taehyung'un. Gözlerine bakmaya cesaretim yoktu çünkü. Her yerinde geziniyordu gözlerim de bir gözlerine değmeye cesaret edemiyordu.

Zemine değen ayaklarımı kendime doğru çektim, yukarı kaldırıp.  İnce kollarımı bacaklarıma doladım. Tavşana benzeyen yüzümü bacaklarımın arasına gömdüm. Ellerim buz tutmuştu. Gözlerim eskisinden daha da beter acıyor, kalbimle yarışıyordu sanki. Bedenimi yığdığım zemin , içine çekiyordu beni. Ruhum ölüyordu. Kalbim can çekişiyordu. Tenim kavruluyordu. Gözlerim kuruyordu.

O ise , Kim Taehyung, uçurumu andıran bakışları ile birlikte beni izliyordu. Hayır, hayır benim izlediğim gibi değildi bu izleyişi. Bakışları bir tek yüzümde dolanıyordu. Dur durak bilmeyen yaşlarımı takip ediyordu bazen. Yanağıma değen ve aşağıya doğru ilerleyen damlaları usulca takip ediyor , boynuma inmeden geri gözlerime çıkıyordu. Isırmaktan ufak ufak kanayan dudağıma bakıyor, bakarken de bir nefes çekiyordu sigarasından. 

Gurur mu duyuyordu eseriyle? Üzülüyor muydu ya da ? Anlayamıyordum. Anlamama izin vermiyordu. Hiç gibi , yok gibi , yokmuşum gibiydi  yüzümü izleyişleri.

Bitmesine bir - iki çekiş kalan sigarasından ciğerlerine doldurdu. Bu hareketi dolgun dudaklarını öne doğru çıkardı. Taptığım, tutarken nabızlarımın hızlandığı ellerine kaydı gözlerim.

Gün boyu , yıllarca, kaldıkça güzelleşen şarap misali izleyebilirdim onu bıkmadan, uzunca. Çünkü o buna layık bir eserdi. Sanattı. Kusursuzluktu. Mükemmellik kelimesinin can bulmuş hâliydi.
İrisleri , göz bebekleri, kirpikleri, ayakları, baldırları , kalçaları, boynu , teni , tırnakları, dişleri...  Baktıkça takılı kalıyordu zihnim onda.
Büyük bir heyecanla ip atlayan küçük bir çocuk gibiydim. Her yükselişim, her nefes verişim yok ediyordu beni ona baktıkça. Korkuyordum da. Tanrım biliyor ya , korkuyordum ona takılıp yok olmaktan.

For The Last time  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin