Elimde bana tüm bu acıları yaşatan adama doğrulttuğum silah ve zifiri karanlık. Yağmur göz yaşlarımı saklamama yardımcı oluyor,zihnim beni duvardan duvara vuruyor. Hiç bir zaman sonunu öğrenemediğim o masalların sesli çevirmeni namlunun ucundaki adam. Her şey ağır çekimdi sanki, saçlarım ıslanmış burnumun ucu hafif kızarmış, soğuktan ellerimin titrediğini düşünmek isterdim ama değildi elimdeki silahın ağırlığı fiziksel olaraktan çok ruhsal gibiydi. Yutkundum, sol göğsüme sanki yağmur doluyordu da canım acıyordu ağırlaşıyordu. adam bana baktı, baktı ve konuşmaya başladı. "Ben sana böyle mi öğrettim kızım? Canavarından kaçamazsın." pis pis sırıttı. Midem bulandı ama bir yandanda haklıydı ben böyle biri değildim..
Nasıl olduğunu bile anlamadığım bir şekilde rus ruleti oynamaya karar verdim. Kim kaybederse kaybetsin ben bir şekilde kazanmış olacaktım. Bu benim kurtuluşum olacaktı.
Mermileri çıkardım, bir tanesini koydum ve yukarı bakarak çevirdim. Çok korkuyordum, önce ona sıktım BAMM!! olmadı derin nefes çekerek kendi kafama dayadım namluyu. Namlu soğuktu asıl soğuğu o zaman hissettim, titredim. tetiğe bastım BAMM!! olmadı. Her ne kadar kurtulmak istesemde bunu acıyı hissederek yaşamak istemiyordum. Belki o ölecekti ve ben yaşayacaktım ama bu benim hayatta olduğumu ispatlamayacaktı. Yarısı çürümüş bir elmanın sağlam kısmını yiyebiliyorduk ancak ben kendimi hiç o elma gibi hissetmiyordum. Tekrar ona çevirdim tetiğe tekrar bastım gözlerim kapalıydı BAMM!! lanet olsun ki yine olmadı. Etraf barut kokuyordu ve adamın aldığı notları gizlice okurken "barut kokusu yükseldikçe öleceğini anla işte o zaman biter."cümlesi bu zamanı anlatıyordu. Barut'un geniz yakan kokusu mesleğini yapanlara zevk bana korku salıyordu ilk defa duymadım bu kokuyu ama ilk defa beni korkutandı çünkü avlanan ceylan'ın ta kendisiydim.
Arkada ki polis,insanlar,ve bağıran bir adam dışında kimse yoktu zihnimin içinde tek başımaydım. Korkuyordum ölmek istiyordum ama yenilerek değil kazanarak olmalıydı bu. Namluyu kafama dayadım birkaç erkek bağırışları doluştu ama çok bulanıktı kimin sesi anlayamamıştım korkuyorum anne nerdesin nerdesinn yeşil harelerimi sıkı sıkıya kapattım tetiğe bastım ve evet bu o mermiydi sanki büyük ışıkların önünde fotoğraf çekilmişim gibi bir ışık patladı gözlerimin önünde flaş beni odakladı mercek bulanıktı ama sil sil geçmiyordu çünkü o bir kan lekesiydi. Silah patladı,gözlerimi açtığımda elimde güçlü bir el hissettim dizlerimdeki korkunç ağrı ile yere çöktüm ve iki polis anında kollarımdan ve ensemden yakaladılar beni..
2 YIL ÖNCE;"Derin hanım bir saniye bekler misiniz imzanız lazım" arkamı döndüm, siyah güneş gözlüklerimi çıkardım sarı ve kumral arasında gidip gelen saçlarımın arasına sıkıştırdım. Siyah topuklularımı ordaki insanlara dinlettire dinlettire kadının yanına kadar geldim. Yavaşça bankoya doğru eğildim, yine siyah elbiseme dikkat ederek. Kalemi elime aldım. "Derin hanım bu az önce çıktığınız toplantıda kazandığımız miktar için bir anlaşma imzası." imzaladım. Az önceki toplantıda benden bir program hazılamamı istediler ve bunun üzerine karşılığında yüklü bir miktar para almıştım. Bu işler böyle dönüyordu, kalemi bıraktım doğruldum, gözlüğü yine yeşil harelerimi denk getirerek taktım ve dışarı çıktım. Porsche'm tek bir mesajla kapının önüne bir vale ile gelmişti bile. Arabama binmeden şirkete, şirketime baktım. Arslan teknoloji, benim şirketim benim soy adımdı. Değiştirdiğim soy adım. Arabama bindim, camları sonuna kadar açtım. Gaza bastım ve yüzüme sertçe çarpan rüzgara teslim ettim kendimi. Bazen kendimi işime çok kaptırdığımı düşünüyordum o kadar unutmak istediğim şeyler vardı ki sanki spora gidip yediklerimi eritmeye çalışmak gibiydi. Kitaplar, işim, dizi ve filmler izleyerek unutmaya çalışıyordum birde şarkılar tabi.. Kafamda susturamadığım sesler vardı rahatsız oluyordum,sanki küçük derin kulağıma fısıldıyordu. Bir babam vardı annem veya bir kardeşim,ablam,abim olup olmadığını bilmiyordum. Sadece çoğu çocuğun baba dediği insandan bende de vardı bir tane,olmasada olurdu gerçi orası ayrı..
Babam; babanın tanımı seni hep sevicek hep koruyacak hep arkanda durucak denilen kişiydi. Babam kurallara uymamıştı ne sevmişti ne korumuştu, ben kendimi ondan korumuştum hep...
Acıdığında canım o iyileştirmedi zaten yarayı açan kendisiydi terzi kendi söküğünü dikemezdi ben söküktüm babamsa terzi. Elleri yanlış yerlerde dudakları boynumda, ben ağlıyorum ağladıkça daha çok canımı yakıyor, sonra beni bir yatağa yatırıyor üstümü tamamen soyuyor. Ben ağlamaktan yorgun düşüp uyuyorum o beni o şekilde izliyor...
Ben bunları düşünürken çoktan evimin hatta neredeyse villamın giriş kapısından giriyordum. Arabamı park ettikten sonra indim, evime girdim..
D
Bugün yorucu bir gün olmuştu toplantılar, evraklar, kodlar beynim artık devre dışıydı ülkenin en bilindik zeki kişilerinden Derin şu an yorgundu. Beni sadece dışardan gören göremeyen herkes böyle söylerdi "Ünlü,manken gibi güzel zekası ile haince öldüren yazılım mühendisi holding sahibi Derin Arslan..." Ama kimse bilemezdi başka gizli bir işimin olduğunu.Babamı öldürme planı.