¿

9 1 1
                                    

Bavulun yerde çıkarttığı tıkırtı sesleri eşliğinde gidiyordum. Nereye mi? İşte orası belli değil. Yürüyordum, gidiyordum ama nereye bilmiyordum.

Yeni boyattığım kızıl saçlarım soğuk rüzgar yüzüme çarptıkça dans ediyorlardı havada.

Kış en sevdiğim mevsimdi. Soğuk olsa bile umrumda değildi. Seviyordum işte. Ne kadar kusuru olsa da seviyordum. Aynı onu sevdiğim gibi...

...

Camıma vuran yağmur sesleri tok bir ses bırakıyordu arabanın içine. Telefonum kaç kere çalmıştı bilmiyorum. Taksideydim. Gidiyordum. Havaalanına gidiyordum. Buradan gidiyordum.

Telefonum tekrar çalmaya başladı. Bilmem kaç yüz kezinci çalıştı bu. Ben kapatmaya yeltenirken ön taraftan ses geldi.

"kızım, eğer telefonunu açacaksan aç. Açmayacaksan sessize al. Baksana sürekli çalıyor."

Şoför anlamsız bir şekilde ön taraftan konuştuğunda sinirlerim bozuldu. Ona neydi ya? Belki ben telefonumun çalışından ve her çalışta kapatmaktan zevk alan bir psikopattım?

Havaalanına gelince taksiden ücreti ödeyip indim. En son soförle olan gergin andan sonra telefonum bir daha çalmamıştı. Şaşırmıştım ama çokta takmadım.

Hızlı adımlarla ilerliyordum. Uçağı kaçırmak istemezdim. Gerekli işlemleri hallettikten sonra uçağın kalkmasını beklemek üzere koltuklara oturdum.

Uçağın anonsundan sonra hızlı adımlarla uçağa doğru ilerlerken adımlarımın yavaşlamasını sonra da durmasını sağlayan o sesi duydum.

"Büge!"

Kaskatı kesildim. Ne arkamı dönebiliyordum ne hareket edebiliyordum. Sadece duruyordum. Adım sesleri gittikçe yaklaşıyordu.

"Bügem" kolumdan tutulup çevirildikten sonra söylenen bir söz. Ve akan bir damla göz yaşı.

Karşımdaki adam iki kolumdan da sıkıca tutup beni kendi kollarına hapsettiğinde kollarımı kaldırıp onu ittirmeyi akıl edebilmiştim.

Yüzüme öyle bir bakıyordu ki. Sanki aldatan benmişim gibi. Sanki günleri zehir eden o değil de benmişim gibi. Benim gözlerimde ne gördü bilmiyordum ama ellerini kollarımdan çekip iki adım uzaklaştı.

"yetişemeyeceğim diye çok korktum be Bügem" samimi bir tebessümden daha çok dalga geçer bir tebessümden daha fazlasını vermedim ona. O benim sesimi duymayı bile haketmiyordu.

Gözlerine bakmamaya özen gösteriyordum. Biliyordum çünkü eğer gözlerine bakarsam yumuşayacağımı. Elleriyle çenemden tutup gözlerine bakmamı sağladı.

Sert bir şekilde çenemi onun ellerinden kurtardım. Ama gözlerine bakmayı sürdürdüm. "Bügem, izin ver son kez sarılayım sana" herhangi bir tepki almayınca devam etti "lütfen"

Her ne kadar beni en yakın arkadaşımla aldatmış olsa da hâlâ deli gibi seviyordum onu. Sırılsıklam aşıktım ona. Ve son kez sarılmayı bende çok istiyordum.

Kafamı göz yaşlarım eşliğinde  onaylar şekilde salladım. Bir anda kollarını bedenime sımsıkı sardı. Öyle bir sarıldı ki bana. Sanki beni içinde hapsetmek istermiş gibi. Bırakmak istemezmiş gibi. O an zamanın sonsuza kadar durmasını isterdim ama uçağa geç kalacaktım.

Onu ittirmek zorunda kaldım. Büyük ihtimal istemediğimi düşünüyordu. Bilmiyordu ki ondan daha çok onda kalmayı istediğimi.

3 adım geri gittim. Yüzümü ne kadar ifadesiz tutmaya çalışsam da beceremedim. Bir gülümseme sundum ona. Son kez bir gülümseme. Veda gülümsemesi.

Anlamış gibi o da gülümsedi. Sadece gülümsedi. Veda gülümsemesi.

Sonrasında arkamı döndüğüm gibi koşarak uzaklaştım. Bildiğiniz koşarak uzaklaştım. Arkamı dönmemeye zorladım kendimi. Çünkü arkamı dönsem koşarak onun kollarına geri döneceğime adım kadar emindim.

Koşarak son anda uçağın içine girmeyi başardım. Koltuğuma geçip kafamı aşağıya doğru eğdim ve ağlamaya başladım. Tüm birikmişlikler için ağladım. Onun için ağladım. Arkamda bıraktıklarım için ağladım. Ve en önemlisi de ona hâlâ kör kütük aşık olduğum için ağladım
...





kırmızı kelebek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin