²

26 14 54
                                        


Saat yedi olmak üzere iken on beş dakikaya dükkanı kapatacak olmamız içimi rahatlatıyordu . Kafe gün boyu oldukça yoğundu ve Jimin, parasına fazla önem verdiği için bir çalışan daha almayı reddediyordu. Ben kasaya bakarken Jimin siparişleri hazırlıyor, diğer bir çalışan olan Jimin'in küçük kardeşi Chaeyoung ise bulaşıkları yıkayıp kafeye çeki düzen veriyordu. Bir de normalde benim yerime bakan Sungwoon vardı ancak bir haftalık izin almıştı. Sungwoon olmadığı için onun görevlerini ben üstlenmiştim ama tabii ki görev dağılımı hep aynı olmayacaktı, belirli günlerde Chaeyoung ile rolleri değiştirecektik.

 "Çalışmaya çok da meraklı değilim ama saat yedi kafeyi kapatmak için fazla erken değil mi? Gün içinde iyi para kazanıyorsun, birkaç kişiyi daha işe alabilirsin." Kasaya doğru yaklaşan Jimin'e seslendim. "Cimri olmayı kessen çok daha fazla kazanacağına eminim."

 Göz devirip elindeki bezi tezgaha bıraktı ve kalçasını yaslayarak bana doğru döndü. "Bay bilmişe bak sen. Cimri olduğumdan değil, kafeyi başkasına bırakıp gitmek istemediğim için daha fazla işçi almıyorum. Biliyorsun, oldukça hareketli bir gece hayatım var." Her zamanki gibi pis bir şekilde sırıttığında tıpkı onun yaptığı gibi göz devirdim. "Tabi tabi, tek nedenin bu."

 "Salı günlerinden nefret ediyorum!" Kasadaki paraları saymaya başlamışken içeriden gelen Chaeyoung ile ona doğru döndüm. Bulaşıkların etrafta oluşturduğu nemden dolayı saçları kabarmıştı. Beni görünce parmağıyla tehditkar bir şekilde beni işaret etti. "Yarın görevleri değişiyoruz Jeon." Gülümsedim ve kollarımı bağladım. "Hiç sanmıyorum, iddiaya girdiğimizi unuttun herhalde." Gözlerini kısıp bana baktı ve anlamadığım bir şeyler mırıldandı. Çok da umurumda değildi açıkçası.

 Bu saatten sonra kimsenin gelmeyeceğini bildiğim için kasanın başından ayrıldım ve masalardan birine oturdum. Sol elimi yanağıma dayadım ve batan güneşi izlemeye başladım. Vay be, bir gün daha geçmişti. Can sıkıntısından patlıyordum. Gözlerim kapattım ve başımı masaya koydum. Tam derin bir nefes alıp kendimi kısık sesle çalan şarkıya bırakacaktım ki kapının açıldığını işaret eden zilin sesiyle o büyülü ortam bozuluverdi. 

 "Affedersiniz, kapatıyor musunuz acaba?" Cevap vermeye çok üşendiğim için kafamı kaldırmaya tenezzül etmedim. Jimin zaten gerekeni söylerdi.

 "Kusura bakmayın ama evet-" Jimin'in sözü yarıda kesildiğinde ne olduğunu anlamak için kafamı kaldırdım. Gelen kişi siyah paltolu ve yaklaşık Jimin'in boylarında bir adamdı. Siyah ve bir erkeğe göre uzun saçları vardı ayrıca oldukça beyaz tenliydi. Gözlük takıyordu ve sanırım Asyalıydı. Bir anlığına bu civarda ne kadar çok Asyalı olduğunu düşündüm, tıpkı bir filmde herkesin gay olması kadar tuhaftı. 

 Ağzı yarım açık bir şekilde gelen müşteriye bakan Jimin, gözlerini bile kırpmıyordu. "Aslında kapatıyorduk ama son bir müşteri kabul edebiliriz."

 Gece hayatım daha önemli deyip kafeyi erken kapatmak isteyen Jimin'e bakın. 

 "Teşekkürler, mümkünse bir Black Coffee alabilirim." Siparişi alır almaz arkaya koşan Jimin oldukça komikti. Anlaşılan oldukça etkilenmişti. Siyah paltolu adam masalardan birine oturduğunda ben de telefonuma bakmaya başladım. Mesaim bitmişti, hiç uğraşmak istemiyordum açıkçası.

 Instagram'a girip ana sayfamda gönderilere bakarken 'önerilen hesap' adı altında algoritma yine onu karşıma çıkarmıştı. 

 Tanrım sadece bir gün... Sadece bir gün onu görmeden bitsin yalvarırım.

 Sadece bir gün onu görmeden bitsin yalvarırım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 11, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

wherever i go |taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin