yedi

124 15 4
                                    

arka sırada oturmamın en büyük yararı telefonla istediğim gibi oynayabilmemdi. tabii ses çıkartmazsam. bu kang soyadlı aptal öylesine canımı sıkıyordu ki büyük bir sesle oflamıştım. e, haliyle herkesin gözü bana dönmüştü.

telefonu hızlıca sıramın altındaki kitabın içine ittim ve elindeki cetvelle bana doğru gelen öğretmenime gülümsedim. "beomgyu."

"hocam." diye karşılık verdiğimde elini uzatmıştı. gülümseyip şirince alttan alttan bakmaya başladım. elini hareket ettirdiğinde daha fazla oynamamın anlamı kalmamıştı. telefonu çıkartıp avcunun içine bıraktım.

gıcık kadın, hiçte sevmem zaten. o sırasına giderken ben arkasından gözlerimi devirmiştim. yanımda oturan gözlüklü çocuk bana baktığında ne var anlamında kafamı salladım.

"bu üç oldu. dördüncüde telefonu vermiyorlar." dediğinde içimden siktiri çekmiştim. haklıydı.

bu gözlüklü sarışınla bir süredir yan yana oturuyorduk ama birbirimizi tanıma girişiminde bulunmamıştık. ya da ben bulunmamıştım diyeyim. "adın ne?" fısıltıyla sordum.

"taehyun, kim taehyun."  sesini duyurmak için kulağıma yaklaşıp fısıldamıştı. sıcak nefesi kulağımı gıdıkladığından kafamı eğmiştim ama bu hareket gereksiz bir yakınlığa girmemize sebep olmuştu.

hızla geri çekilip sıranın ses çıkartmasına sebep olmuştum. yeniden tüm gözler bendeydi. bayan yang dışarı çıkmam için kapıyı işaret etti.

ayağa kalkmadan önce taehyun'a kısaca ismimi söylemiş ve kısaca onu süzmüştüm. tatlı ve oldukça iyi huylu biriydi. kalın gözlükleri olmasa belki de daha etkileyici olabilirdi ya da sorun gözlükler değil de bu giydiğimiz ucuz okul kıyafetleri de olabilirdi.

sınıfın arka kapısından çıkıp hemen köşeye bağdaş kurup oturdum, ders bitene kadar burda beklemek zodundaydım. neyseki verdiği tek ceza buydu. gerçi o cadoloz kadın ceza verse yapacak değildim.

"napıyorsun lan burda?" kafamı kaldırıp soru soran jay'e baktım.

"sınıftan attı beni." dememle camdan kafasını uzatıp hangi öğretmenin içerde olduğuna bakmıştı.

"neyse ders matematikmiş kalsan da bi bok anlamazdın zaten." demesiyle yumruk yaptığım elimi uyluğuna vurmuştum. acı dolu inlemesi boş koridoru doldurduğunda gülmeden edememiştim.

"benle uğraşma git müdüre yalakalık yap şerefsiz." dememle asker selamı vermiş ve cidden gitmişti. gitmez ve biraz daha benimle konuşur diye beklemiştim. arkadaşın yüz karası işte nolacak.

kısa süre sonra çalan zil ile ayaklandım ve hızlıca ön kapıya ilerledim. öğretmenin çıkışı ile "hocam! benim bi emanet vardı."

"emanet ne çocuğum? sanki silah taşıyordun da onu aldım." telefonu cebinden çıkartıp bana uzattı tam alacağım sırada geri çekmesiyle elim boş kalmıştı. "bi daha elinde görürsem bu telefonu ailene haber veririm."

"özür dilerim best hocam." dememle gözlerini devirmiş ve telefonu resmen fırlatmıştı. tutmak için takla atmam falan gerekmişti. bunun taksidi bitmedi daha andaval karı.

unholy | taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin