Saatin tiktakları umutsuzluğu beş geçerken, O yine tek başına yaşadığı olumsuzlukları düşünüp kendince çıkış yolları arıyordu. Doldukça taşan bardaktan akan can kırıkları halıdan sekip yüreğine giriyor ve orada bir süre gezinip canını yaktıktan hemen sonra gözlerinden yağmur misali yere akıyordu. Yani gene yalnızlığını, ıssızlıgını avutmak için masallar uyduruyor ve başarılı olamayınca gözyaşlarına boğuluyordu. "Artık bu son " "yeter" "dersimi aldım" dese de en küçücük ilgi kırıntısıyla tekrar başa dönüyor, uslanmak nedir bilmeyen tavırla hata üzerine hata yapmaya devam ediyordu. Sevmemesi gereken insanları sevmek, verilmemesi gereken değerleri vermek, söylenmemesi gereken tüm cümleleri söylemek....
Başı olmadığı gibi asla sonu olmayan bu kısır döndügen kurtulamadıgı içinde zehir tüm vücuduna yayılıyor O nu kansız öldürüyordu.