Ilık bir meyıs gecesi, saat bir'e yaklaşıyor.
Hürkan'ın aklında olan tek şey bu dünyadan bir an önce gitmek, elleri titriyor, nefes almaya çalışıyor aynı zamanda da sakinliğini korumaya çalışıyor.Annesini nasıl geride bırakacağını bilmiyor, çaresiz hissediyor ama aklına koyuyor, yapacak.
Eline aldığı ipe bakıyor, bunu asacak ve gidecek bu diyardan. Nereye gideceğini kestiremiyor, cennet, cehennem? Ya da tüm bunlar bir yalan mı?
Derin bir nefes alırken, son nefeslerini aldığını biliyordu Hürkan. İp, ellerinden kayarak yere düşerken göz yaşlarını daha fazla tutamadı. Korkaktı, ama bu gece korkaklığa bir son verecek ve her şeyi geride bırakacaktı. Annesi bir süre sonra onu unuturdu zaten, değil mi?
İpi asacağı sırada annesinin bağırışları canlandı gözünün önünde. Ölü bedenini bulduğundaki tepkisi, psikolojisi...
O anda anladı, ne kadar kötü bir şey yapacağını. Kendisine karşı değil, annesine karşı. Bu hayatta değer verdiği tek kişi o kalmıştı ve ona da zarar veriyordu. Kendini kontrol edemediği siniri vücudunu ele geçirdiğinde elinde olmadan yaralıyordu güzeller güzeli annesini. Kalbini kırıyordu, dilinin kemiği yoktu, asla durmuyordu.
İsteyerek yapmıyordu ama artık onun o hayal kırıklığına uğramış bakışları altında ezilmek istemiyordu.
Son bir iyilik yapmaya karar verdi, elindeki ipi yatağın altına fırlattı ve ayağa kalktı. Belki de sadece küçük bir oyun oynaması gerekirdi.
Eline bir kalem aldı, notalarını yazdığı defterinin başına oturdu. Göz yaşları defteri süslerken, burnunu çekti. Artık ağlamak istemiyordu, her gece, sessizce.
Minik bir not bıraktı annesine.
Seni çok seviyorum anne, yaptıklarım için çok özür dilerim.
Artık seni üzmek istemiyorum, ben herhangi bir yerde bir düzen kuracağım kendime. Yaşamaya çalışacağım, sen de beni merak etme olur mu? Belki bir gün karşılaşırız, o zaman bana kızabilirsin. Sana layık bir evlat olamadığım için özür dilerim.
-Hürkan.Nottan hemen sonra, kağıdı kopardı ve defterin üstüne koydu, masanın üstünde bırakarak ayağa kalktı. Ufak pembe bir yalandı bu, o ölse de annesi hayatta olduğunu düşünecekti en azından.
Daha az üzülürdü.
Belki de daha çok.Her gün oğlunun geleceği umuduyla yaşamak, her kapı çaldığında heyecandan eli ayağına dolaşmak. Muhtemelen yaşayacağı şeyler bunlardı.
Hürkan, bu duyguların bir insanı içten içe öldürebileceğini bilmiyordu, henüz.
Evden çıktı Hürkan, hafif, ılık bir meltem vardı dışarıda. Hürkan'ın en sevdiği zamanlar bu zamanlardı.
En sevdiği mevsim ilkbahardı.Saatin geç olması nedeniyle sokaklar boştu, kimsecikler yoktu ve sessizlik hakimdi. Sadece Hürkan'ın terliklerinin çıkardığı sesler yankılanıyordu.
Tabii ki de ölüme gitmek için ayakkabı giymemişti. Üzerinde ince siyah bir tişört ve gri bir şort vardı. Yeterliydi zaten.
Aklında olan şey, kayalıklardan aşağı atmaktı kendini. Falezlere gidiyordu bu yüzden.
Belki de bu fazla acı verici bir ölüm olacaktı ama annesinin akıl sağlığı için bunu göze alacaktı. Canının acıması şu an düşündüğü en son şeydi.Bir kaç dakikalık yürüyüşten sonra falezlere yaklaşmıştı Hürkan, gözleri etrafta dolanıyordu.
Hayat enerjisini kaybetmişti Hürkan. Çok mutsuzdu, ölmek istiyordu ve ilk defa istediği bir şeyi böyle delicesine yapacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sussy side - mengola (oneshot) √
FanfictionHürkan kendini atmak üzereyken bir deliyle tanışır ve hayatı değişir.