Uzun süre yağan kar beni karanlık bir yola sürükledi. Öyle karanlıktı ki yol, önümü göremez oldum. Herkes için beyazken o kar, benim için siyahtı. Sonra biri geldi bir mum koydu yoluma. O mum erimek yerine sanki daha çok büyüdü. Kral Arnold, bana mum koymakla kalmadı. Beni muhafız olarak eğitti. Ama neden beni seçti? Neden beni büyüttü, neden beni kurtardı? Bunların hepsi kafamda birer soru olarak hep kaldı ve hep de kalacak.
Üniformamı giydikten sonra bana ayırılan odadan çıktım. Bu oda benim için bir şey ifade etmiyordu fakat her muhafızın bana imrenerek baktığının farkındayım. Onlar sarayın -1. Katında, oda arkadaşlığı edecekleri birer muhafızla, çok da konforlu olmayan odalarda kalıyorlardı. Bense 1. Katta önemli misafir odalarından birinde kalıyordum.
Aslına bakarsan ben onların yerinde olsam buna takılmazdım bile. Çok geçmeden muhafız odalarının oradaki yemekhaneye indim bile. İndiğimde yine belli 3-4 çift göz beni izliyordu ama çoğu kişi yemeklerin vaktinden geç indiğinden yemek sırasında kavga ediyor, bazıları oturmuş görmemiş gibi yemek yiyor ilgilenmiyordu. Bu nedenle mutluydum. Bu kadar ilgiye ihtiyacım yoktu ve zaten olmamalıydı.
Çok geçmeden bende yemek hane sırasına geçtim. Arkamdan "Adelina" diye bir bağırış duydum. Dönmeye kalmadan yanımda belirdi. Luna, her zamanki gibi buradaki en neşeli fakat o kadar iyi insanlardan biri.
" Günaydın Adelina." dedi.
" Günaydın Luna"
" Gece nasıl uyudun" diye fısıldadı. Sanırım o da anladı bütün gözlerin ona döndüğünü.
" Çok yorulmuştum ama elimdeki kitabı bitirmeden yatamazdım" dedim.
Tam cevap verecekken oturup yemek yiyen bir kız arkadaşına bağırarak "Biliyor musun babam hafta sonu Kral Arnoldla konuşup misafir odalarından birini bana verebilmesini istemiş. Sonuçta Kral için babamın yeri ayrı. Sonuçta babam Kralımız'ın sağ kolu ne demeli." diye haykırdı.
Bana baktı ve hemen ardından ayağa kalktı. Bana doğru ilk önce bir adım attı. Sonra ikinciyi ve üçüncüyü getirdi. Adımlarını o kadar büyük atıyordu ki dördüncü adımda yanıbaşıma gelmiş bana bakıyordu.
"Adelina bir şey soracağım ama alınma tamam mı?"
"Tabii kide sorabilirsin Beatrix. Bu arada adına çok sevindim." dedim istemsizce. Sonra büyük bir kahkaha attı. Yanlış bir şey dememiştim halbuki.
" Adıma sevindin mi? Babama söyleseydim hemen konuşurdu fakat söylememeyi tercih ettim ama sen böyle havalanınca havanın yersiz olduğunu göstermek istedim."
Havalanmak mı? Beatrix'in düşünce veya algılama yapısı mı farklı, ben hava attığımı hatırlamıyorum.
" Şey soracaktım, senin de mi baban Kral'dan isteyip böyle bir odaya yerleştirdi. Çünkü böyle güzel bir odaya geçebilecek kabiliyet yok sende. Eğer varsa bile ben farketmedim galiba benim kadar iyi olamadığından. Aaa doğru ya, kusura bakma benim hatam. Senin baban yoktu değil mi? Ölmüş müydü? Pardon da senin babana ne olmuştu?" diyerek yarım kalan cümlesini tamamladı.
Şu an ona o kadar sinir olmuştum ki benimle ileri geri konuşabileceğini sanıyordu. Ben o ezdiği kişilerden olduğumu düşünmüyorum. Zaten değildim ve olmayacaktımda. Ne kadar kendini benden üstün görse bile o sadece kendi bakış açısı.
" Beatrix, sözlerine dikkat et. Sen benim babamla alakalı bu şekilde konuşamazsın. Ben sana kötü tek bir kelime bile etmemişken senin bu çocuksu hareketlerin karşısında gerçekten sana acıyorum. Ayrıca şunu bilki o odayı emeklerimle elde ettim. Senin de öyle bir odaya gelmen beni normalde mutlu ederdi fakat böylesine bir durumda ne yazıkki öyle olduğunu söyleyemeyeceğim." dedim onun ses tonunda. Bana baktı ve duraksadı. Biraz bekledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş'in Vasiyeti
FantasyAdelina Wizard. Evet benim adım bu. Ne yazık ki çeşitli sebeplerden normal şartlarda bir hayat sürdürmüyorum. Kralımız hem beni kızı gibi seviyor hem de temiz oksijen aldırmıyor. Sarayın içinde tıkılı kalmış durumdayım. Fakat kraliyet muhafızı olmak...