Bu benim ilk hikayem değişik bir şeyler olsun istedim, umarım daha önce böyle bir hikaye yazıl- mamıştır. Size iyi okumalar umarım beğenirsiniz <3
"Seni lanet olası velet bari bunu yap !"Ah bu biraz tuhaf bir tanışma oldu farkındayım sadece her zamanki gibi annem beni azarlıyordu. Benim ismim Aphrodite, ismimi sevmiyorum. Tanrıça Afrodit'e adak olarak doğduğum için ismim Afrodit'in tam hali ama asıl şaşırılacak durum şudur ki Afrodit'e adak olmama rağmen çok çirkinim. Tam tersi olması gerekiyordu evet. Kahverengi saçlarım, koyu kahve gözlerim var o kadar zayıfım ki 15 yaşında olmama rağmen 10 yaşında gibi gözüküyorum. Soyluya benzer bir halim yok. İmparatorluk ailesinin ilk kızı ve tek prensesi olmama rağmen. Babam ben doğduktan sonra yüzüme dahi bakmamış. Babamı hiç görmedim, annem benden tiksiniyor beni sürekli azarlıyor. Olası bir durumda tahta geçebilecek tek kişi ben olmama rağmen kimse beni umursamıyor evdeki hizmetçiler bile dahil. Aslında 12 yaşında olan bir erkek kardeşim var. Benden küçük olmasına rağmen veliaht prens olarak görülüyor. O benim tam tersim aşırı yakışıklı, yeşil gözleri ve sarı saçları var ailedeki herkes ona değer veriyor. Ne kadar acınasıyım değil mi? Kardeşim Ares beni zehirlenemeye çalışıp durdu ama bunu aileme söylemedim söylesem bile umursayacaklarını sanmıyorum zaten ölmem için dört gözle bekliyolar. Aksine Aresin yaptığını söylesem beni prense suç atmaktan idam ederler. Ben bu kadar şeye rağmen çok mutluyum, çiçekleri çok severim, 5 yaşındayken çiçek olmayı dilerdim. Her mutlu şeyin bir sonu vardır.
Çiçek bahçesinde kendi halimde takılıyordum o sırada kardeşim Ares geldi ve bana toz pembe bir gül uzattı :
"Bunu senin için getirdim abla. Bundan sonra daha iyi anlaşabileceğimizi umuyorum."
Aresin bu sözlerine çok heyacanlandım çiçeği hevesle alıp kokladım. O an nefes alamadım, sadece şunu duydum:
"Seni cidden sevdiğimi mi sandın aptal, tuzağa düştün."
Gözlerim yavaş yavaş kapanıyor, kalbim durmaya başlıyordu.. "Görüşürüz Dünya, görüşürüz beni asla sevmemiş ailem."
"
"Gözlerini açıyor !!!"
"Aman Tanrım kutsal bir melek gibi"
Neredeyim?Bu sesler de ne? Etraf neden bu kadar parla-
"Benim güzel bir tanecik kızım"
Bi anda hiç tanımadığım bir adam beni kucağına almış bana "kızım"demişti. Bi dakka yoksa olabilir miydi?Evet cidden olmuştu. Ben yeniden doğmuştum.
"Onu bir tanrıçaya adayacak mısınız efendim?İsmini tanrıça ismi mi koyacaksınız?"
"Saçmalama Ann. Biz zaten kısmi tanrı olarak geçiyoruz. Ona tanrıça ismi koymak gibi bir hata yapmıyacağım, ismi Helen .
olucak(helen ismi genelde güzel kadın olarak geçer, bazı kaynaklarda çiçek adı olarak da geçmiştir)
İnanması zor olsada ben tanrıların evi olarak geçen Olimpos tapınağında yani Mytikas ailesinde tekrardan hayata geldim. Bu aile imparatorluktan bile öte çok özel bir aileydi. Mystikas soyu yıllarca doğuştan gelen bir yetenekle yardıma muhtaç insanları iyileştirmekteydi lakin en son 701 yıl önce kutsal iyileştirme yeteneğine sahip olan tek bir kişi çıkmıştı. 4 tane prensin hiçbirinde iyileştirme yeteneği yoktu, hepsi güçlü iksirlerle yeteneklerini gösteriyorlardı. İmparatorluk ailesi tamamen resmi ve halka neredeyse hiçbir faydası yok, halka cidden yardımda bulunan bu koca ülkeyi ayakta tutan Mytikas ailesi iken tanrı neden beni böyle bir önemli ailede tekrar doğmamı sağlamıştı?
Bana hizmet eden birçok hizmetçi vardı, hepsi sürekli benim tatlı ve melek gibi güzel olduğumu söylüyordu. Hiçbir şey anlamıyordum her şey çok hızlı gelişiyordu. Yeni babam ismimi Helen koymuştu, beni sürekli ziyarete geliyor bana çok değer veriyordu. Her şey rüya gibiydi, bu kadar çok sevilmek diğer hayatımda tatmadığım bir şeydi. Umarım bu rüyadan hiç uyanmam.
Her şey güzel gidiyordu evet ama hala abilerimi ve annemi görmemiştim ya beni sevmezlerse? aynı diğer hayatım gibi olursa? Ben bunları düşünürken içeri toz pembe saçları olan çok tatlı bir kadın girdi. Yeni bir hizmetçi miydi yoksa dadı mıydı?
"Benim güzel kızım sonunda seni görebildim"
Bana sarılıyordu, kendimi sıcacık hissetmiştim. Bu tatlı kadın cidden benim annem miydi?
"Bana hiç çekmemişsin ahaha,seni görmek için abilen de geldi bak tatlım"
8-9 yaşlarında kırmızı saçlı bir çocuk kapıdan kafasını uzatmış bize bakıyordu,oldukça tedirgin görünüyordu.
"Aynı bir çiçek gibi anne.Onu tutarsam kopar mıı?"
"Ay lumias çok tatlısın, bir şey olmaz oda bizim gibi insan hadi tut onu"
Lumias oldukça babama benziyordu ama pembe gözleri annemi andırıyordu. Lumias beni kucağına alırken zorlandığı oldukça belliydi ama inatla beni kucağında tutuyordu.
"Hadi artık bana ver tatlım Helen'in uyku zamanı geldi."
"Ama anne onu çok sevdim biraz daha bende dursa olmaz mı?"
İlk kez birisi beni sevdiğini söylemişti..
"Olmaz tatlım"
Annem beni geri alırken başladım ağlamaya madem kardeşim beni sevmişti onu çabukca bırakmak istemiyorum. Bu şansı tekrar kaçıramam.
"Oh lumias seni cidden sevmiş anlaşılan,uyuyana kadar senin kucağında dursun o zaman."
Lumias'ın sıcak kucağında hafiften gözlerim kapanmaya başlamıştı. Bu hayatımın daha güzel geciceğini hisseder gibiydim, kim bilir belkide her zaman Afrodite değil de Helen dé Mystikas olmuşumdur.
Bazı şeyleri cidden salladım örneğin normalde Olimpos dağının uç noktasının ismi Mystikas'tır. Ama ben bunu aile ismi olarak kullanmak istedim. Umarım hoşunuza gider desteklerinizi veya tavsiyelerinizi yorumlara yazabilirsiniz hepsini okuyacağım :3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kutsal Azize
Fantasy"Şimdiye kadar kimse beni sevmemişti, imparatorluk ailesinden olmama rağmen asla önemsenmedim.Hiç soylu gibi gözukmüyordum koyu kahve saçlarım,koyu kahve gözlerim aşırı zayıf bedenim buna örnekti.Kimse tahta gecebileceğimi düşünmedi birçok kez aile...