"Bunu yapanın yalnızca ben olmadığımı biliyorum. Yine de hâlâ biraz zor."
Güldü Soobin. Aşağıda ona bağırıp çağıran bir sürü insan vardı. Oysa o bu şekilde devam edemeyeceğinin zaten farkındaydı.
"Sensiz yaşayamam demiştin, ben niye yaşayamıyorum asıl?"
Arkasından ses çıkarmamaya çalışan çocuğa dönerek kıkırdadı.
"Oh! Bak sen! Birileri şaheserini izlemeye gelmiş!"
Soobin istemsizce yüksek ve heyecanlı çıkan sesiyle söyledi ona.
"Soo, bunu kendine ve bana yapmayacaksın değil mi?"
Soobin düşür gibi yaptı. Daha sonra karşısındaki çocuğun yüzüne baktı ve masum bir gülücük sondu ona, Yeonjununa. Oysaki karşısındaki çocuk oldukça endişeli görünüyordu.
Ardından yüzünü düşürdü. Yapacak olduğu şeyin farkındaydı. Derin bir nefes aldı. Binanın tepesi o kadar soğuktuki esen rüzgar üzerindeki siyah ceketi çıkartmak istiyor gibiydi.
"Üzgünüm Yeonjun ama bunu kendim için yapacağım. Tıpkı seninde yaptığın gibi. Elveda, bebeğim."
İşte şimdi o düşme hissini ağır çekimdeymiş gibi hissediyordu Choi Soobin. Bu his maximum 10 saniye sürecek olsa bile yapabilmişti. Yeonjun'un olmadığı bir hayat boş geliyordu ona. Affedemeyeceğini biliyordu aynı zamanda da. Bu yüzden ölüm ona kolay bir yol gibi gelmişti her zaman.
İlk aldatıldığını duyduğunda beyninden vurulmuşa dönmüştü. Anlayamıyordu. Senelerini vermişti o güzel çocuğa... Nasıl yapmıştı bunu?
Kaldıramıyordu.
Yükleri ona ağır geliyordu.
Yeonjun kaybettiği ailesinin yerine geçmişken sahip olduğu tek ailesini kaybetmek çok zor gelmişti.
Soobin her zaman çevresindeki insanlara iyi yaklaşan birisi olmuştu. Annesi öğretmişti ona bunu. Peki ya babası? Ah, her zaman biricik oğluyla ilgilenirdi. Soobin'in ailesi onu asla kötü birisi olarak yetiştirmemişti. O narin ve kırılgan birisiydi. Sevgili ailesini bir trafik kazasında kaybettiğinde ona Yeonjun destek olmuştu.
Fakat şimdi onu toparlayacak tek şey karanlık olabilirdi.
Morgdaki soğuk bedeni olabilirdi.
Veya toprağın altında çürüyecek olan bedeni olabilir miydi?
Olabilirdi.
Oldu da.Yeonjun yaptığı şeyi asla unutamadı. Her gün Soobin'i ziyaret etti ve onunla konuştuktan sonra buna hakkı olmadığını düşünüp saatlerce ağladı. Sonrada susup gitti.
Bu döngü böyle birkaç yıl devam etti. Artık Soobin'in ölümü ona eskisi kadar acı vermiyordu.
Soobin sadece her gün mezarını ziyaret ettiği birisi olmuştu. Mutluyken, mutsuzken, sinirliyken veya nasıl bir ruh halindeyse ona içini döküyordu Yeonjun.
Herkes sözünü tuttu ve sonsuza kadar ikiside başkalarıyla olmadılar.
-
Yazdıgım ilk angst kitaptii (cok gericiydi 😮💨)Benim için önemli bir tarihte finali paylaşmak istedim umarım beğenmişsinizdir.
Azıcık foto bırakalım hepinizi çok seviyorum başka bir ficde görüşmek üzereee!!! ❤️❤️
19.01.23
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'm Not The Only One / Yeonbin
FanfictionSoobin: Bana ne zaman bebeğim desen yalnızca bana demediğini biliyorum. /Çerezlik kurgu\