04

83 4 1
                                    

Hyunjin gereksiz fazla enerjikti bugün. Sınıfa resmen seke seke girmişti. Sırasına otururken gözleri bir süre Minho'da takılmış, görmezden gelindiğinde ise istifini bozmadan yerine geçmişti.

Jisung'un gelmediğini gördüğünde kafasını sıraya gömmüş ve biraz uyumaya karar vermişti.

Hoca geldikten 10 dakika sonra kafasına fırlatılan kağıtla kaldırdı kafasını. Etrafa bakarken elinde tuttuğu kağıdı kimin attığını sorguluyordu. Kağıdın üzerinde yazan yazıyı fark edince kağıdı açtı

'Dersi dinle.'

Hyunjin söylene söylene kalkarak kağıdı çöpe attı, sonrasında arkadaki yerini alarak üzerine mont çekmiş ve okey oynamaya başlamıştı telefonundan.

Minho kaşlarını çattı sarışının yaptığını görünce, istemeden göz devirmesine sebep olmuştu.

...

Sonraki derste edebiyat hocası girmişti sınıflarına, sınav notlarını okuyacağını söyleyerek serbest bırakmıştı sınıfı.

Bu süreyi Hyunjin önündeki deftere bir şeyler karalayarak harcamıştı. Minho ise uzaktan onu seyrediyordu, her zamanki gibi.

Hoca sonunda Hyunjin'e seslendiğinde oturduğu yerden kalkmış ve hocanın yanına ilerlemeye başlamıştı. Geldiğinde gördüğü notla, memnun şekilde, az uzamış olan saçlarını savurdu.

"Hocam, artık geçirirsiniz di mi? Allah razı olsun."

Hyunjin için 54 gayet yeterli bir nottu, ilkinin 36 olduğunu görmezden gelerek hocanın cevabını beklemeden ilerledi.

Yerine oturup montunu kafasına çekerken hocanın Minho'ya seslendiğini duymuştu.

...

Minho 96 aldığını öğrendiğinde gülümsedi, "gerçekten Hyunjin'e ders vermeliyim" diye düşünmüştü, bu düşüncesi ise onu gülümsetmişti.

Hyunjin ve Minho farklı kişiliklere sahiplerdi, fakat birbirlerini tamamlıyorlarmış gibi hissediyordu Hyunjin. En basit örneği; Minho dil derslerini yapamıyordu ama diğer derslerin hepsinde başarılıydı. Hyunjin ise tersiydi, dil dersleri ve matematik dışında hiçbir derste iyi sayılmazdı.

Hyunjin bunları düşünürken yüzündeki gülümsemeye engel olamadı. Gözlerini Minho'ya çevirdiğinde, onu seyrettiğini fark etmişti. Bir süre bakışan ikiliyi hocanın sesi kendilerine getirmişti.

"Bir ay içinde herkes istediği bir şiiri getirip okuyacak ve bundan performans notu alacaksınız."

Hyunjin duyduğu şeyle gülümsedi çünkü Minho'nun gözlerinin parıldadığını hissetmişti. Hoşuna gitmişti bu, Minho ile ilgili her şey gibi.

Birbirlerini tanıyalı bir ayı yeni yeni geçse bile ikisi de birbiri hakkında az çok fikir sahibiydi. Aralarındaki çekim diğer arkadaşlarının da gözünden kaçmamıştı.

...

Ders bittiğinde Hyunjin sonunda kaldırmıştı kafasını sıradan. Gözleri Minho'ya takılırken derstekinin aksine daha yorgun göründüğünü fark etmişti.

'Uykusuzdur' diye düşünerek kendini ikna etmeye çalışsa da Minho'nun hafif somurtarak boş boş etrafı izleyen bakışları hiç yardımcı olamamıştı.

Hyunjin birkaç dakika tereddüt etse de sonunda kalktı sırasından. Turuncu saçlının yanına ilerlerken niye geldiğini sorarsa ne diyeceğini tartıyordu.

'Arkadaşız sonuçta neden gitmeyeyim ki' diye düşündü Hyunjin, sonra kendi düşüncesine güldü. 'Tabi öpüşen arkadaşlarız.'

İki adımlık yere sanki yüz saate ulaşmıştı sarışın. Minho'nun bir şey demesine izin vermeden yanına otururken gözlerini üzerinde gezdirdi.

"Neyin var?"

Hyunjin'in sorusuyla Minho ona dönmüştü. Hyunjin sevimli bulmuştu, yorgun olduğundan olsa gerek hafif kısık kalan, yorgun bakışlarını. Muhtemelen dudağının hafif büküldüğünün bile farkında değildi Minho.

"Bir şeyim yok Hyunjin, ne oldu?"

Hyunjin gözlerini çocuktan çekerken inanmadığını belirten bir 'hah' sesi çıkarmıştı.

"Yorgun görünüyorsun Minho."

Hyunjin'in anlatmadan gitmeyeceğini görünce pes ederek dudaklarını araladı. Kendine bile itiraf etmese de hoşuna gitmişti Hyunjin'in ilgisi.

Daha Minho konuşmaya başlamadan Hyunjin'in elini anlında hissetmişti. Anlık olarak içinin titrediğini hissetmesi ile sırasında iyice küçülmüştü. Hyunjin kaşlarını çatarak baktı çocuğa.

"Minho, ateşin var. Neden geldin okula?"

Minho derin bir nefes vererek konuşmuştu.

"Geri kalmak istemedim"

Hyunjin göz devirerek arkasına yaslandı ve söylene söylene konuşmaya başladı.

"Ben notları verirdim sana."

Dediğiyle Minho gülmüştü. Hyunjin güldüğü için iyi hissetse de dalga geçmesine sitemle konuştu.

"Gülme."

Minho gülmemeye çalışarak konuştu.

"Hyunjin sen not ne demek onu biliyor musun ki?"

Hyunjin kaşlarını çatabildiği kadar çatmıştı bu sefer, ne kadar yalandan olduğu belli olsa da kızgın çıkarmaya çalıştığı sesiyle konuştu.

"İyilik de yaramıyor."

Minho tekrardan gülerek kafasını sıraya yasladı, hâli yoktu. Hyunjin bu halini görünce istemsizce endişelenmişti. İlk defa bu şekilde görüyordu Minho'yu.

"Minho, bir şeyler yedin mi?"

Minho birkaç saniye tereddütle Hyunjin'e baktığında Hyunjin elini kendi anlına vurdu.

"Neden yemedin"

Minho olduğu pozisyondan kalkmadan omuz silkti.

"Kahvaltı yapmayı sevmiyorum, midem bulanıyor öyle."

"Ama hastasın, yemen gerekirdi."

Hyunjin bir süre Minho'yu azarladıktan sonra sıradan kalktı.

"Geleceğim hemen, kalkma yerinden sakın."

Eğer Minho'nun hâli olsaydı, sırf inatlaşmak için kalkıp bahçeye çıkabilirdi.

Minho o anın yorgunluğu ile uyuyakalmıştı sırasında. Hyunjin geldiğinde gördüğü görüntü ile gülümsedi. Yanına yerleşirken bir süre uyuyan çocuğu izlemişti. Fotoğrafını çektikten sonra kantinden aldığı şeyleri Minho'nun yanına bırakmıştı. Elini uzatıp Minho'nun saçlarını okşadı bir süre. Çocuğun mırıldanmaya başladığını duyduğunda yanından kalkarak bahçeye arkadaşlarının yanına çıkmıştı.

...

Minho uyandığında yanındaki poğaçayı görmesiyle gülümsedi, Hyunjin tarafından önemsenmek hoşuna gidiyordu.

Hyunjin cidden vurdumduymaz biriydi, arkadaşları dışında kimseyi çok umursamazdı. Fakat kötü biri değildi, herkesin arkadaşlık etmek isteyeceği tarzda biriydi. Hiç değilse Minho öyle düşünüyordu.

Minho doğrulurken Hyunjin'in getirdiğini tahmin ettiği poğaçayı almıştı, öğle molalarının bitmesine az kalmış olmalıydı. Yemezse Hyunjin'in başında yüz saat konuşacağını bildiği için atıştırma kararı almıştı.

Yemeye başladığı poğaçanın zeytinli olduğunu görmesiyle yüzünü buruşuturmuştu Minho. Nefret ediyordu zeytinden. Tabiki bunu Hyunjin'e söyleme gibi bir niyeti yoktu. Sırf o aldığı için bile yiyebilirdi.

Yerinden kalktığında camın yanındaki bir sıraya geçmişti. Bahçede, her arada yaptığı gibi, futbol oynayan çocuğu aradı gözleri.

Lavinia. // hyunho.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin